Kuantum Mekaniği, Düşüncenin Gücü, Noktanın Sonsuzluğu ve İnsan

Dr. Fred Alan Wolf: “ Fiziksel dünyaya baktığımızda orada“ kuantum zihin ” ya da “ bilinçlilik alanı ” diyebileceğimiz, gerçekliğin meydana geldiği potansiyel bir bilinç alanı olduğuna inanıyorum. Bizim bireyler olarak bedenlerimizin içinde taşıdığımız zihinler dışında hepimizin içinde bulunduğu tek bir zihin olabilir. Tüm bunları ‘ Tanrısal bir zihin ‘ olarak da adlandırabilirsiniz...”


Değerli okurlarım, çağımızda, mistik sırların örtüsü ardında kalan gizemli  konuları artık sadece teoloji, kelam, felsefe  araştırıp çözmüyor;  maddeyi inceleyen bilim dalları da insanlığın asırlardır aradığı cevapları veriyor. “ Dr. Kuantum ” lakaplı Fred Alan Wolf kuantum fiziğinin temel prensibini şöyle açıklıyor: “ Herhangi bir şeyi gözlemlemek için harekete geçtiğiniz zaman ortaya çıkan aksiyon, gözlemlediğiniz şey her ne olursa olsun onu etkiler. Yani, realiteyi / gerçekliği, onu gözlemleyerek değiştirebilirsiniz...”


İnsan kaderini kontrol edebilir mi?

 

Kuantum mekaniği, düşüncenin enerjisi olduğuna, maddenin ( bulunduğu hale göre katı ise katı halinin değilse enerji halinin ) gözlemlendiği sırada değiştirilebildiğine dikkatleri çekiyor. Bilindiği üzere Albert Einstein, maddenin enerjinin katı hali olduğunu söylemiştir. Gözlemlerken, yani gözlemcinin sadece bakarak gönderdiği düşünce enerjisinin yarattığı etki, maddeyi etkiliyor ve değiştiriyor. Peki, Fred Alan Wolf’un söylediğinden yola çıkarsak, insan, kaderini kontrol edebilir mi? Bu soruya Dr. Wolf şöyle cevap veriyor: “ Bir yere kadar başınıza gelecekleri kontrol edebilirsiniz, ama %100’nü değil... Bu gezegendeki tek bir kişi bile, ne kendisinin ne de bir başkasının kaderini kontrol edemez. Çünkü hepimiz birbirimize, Dünya’ya, Güneş’e, Ay’a, yıldızlara, yani her şeye bağlıyız.  Ortada her zaman farklı bir sürü olasılık vardır ve istediğiniz ihtimali her zaman elde edemezsiniz...”

( Dr. Kuantum diye ünlenen Wolf, İslâm  Tasavvuf düşüncesindeki Misal Âlemi’ni anlatıyor gibi  değil mi...)

 
Wolf: “ Tanrısal zihin olabilir...

 

”Dr. Wolf’a, Kuantum fiziğinin ‘Tanrı’ kavramına bakışı sorulmuş. Cevap şöyle: “ Kuantum fiziği, ‘ Tanrı var mıdır?’ sorusunun cevabını aramaz. Ancak fiziksel dünyaya baktığımızda orada, “ kuantum zihin ” ya da “ bilinçlilik alanı ” diyebileceğimiz ve gerçekliğin meydana geldiği potansiyel bir bilinç alanı olduğuna inanıyorum. Bizim bireyler olarak bedenlerimizin içinde taşıdığımız zihinler dışında hepimizin içinde bulunduğu tek bir zihin olabilir. Tüm bunları “ Tanrısal bir zihin ” olarak da adlandırabilirsiniz. Ayrıca, kuantum fiziği, kesinlikle dinle veya mistisizimle ilgili değildir.“

(İlgili değil diyor, ama, Wolf’un vardığı yer orası oluyor...)


Wolf aynı konuda şöyle devam ediyor: “ Kuantum fiziğinde Budizm, Sufizm, Yahudilik, İslâm gibi dinsel öğretilerde yer alan bazı şeylere benzer prensiplerin olduğunu görüyoruz. ”(Göksel (semavì) dinlerin vahy kaynaklı olduğunu dikkate almıyor, ya da  söylemiyor;  dinleri ‘öğreti’ olarak tanımlıyor...)


Kuantum ve Tevhit

 

Değerli okurlarım, görüldüğü üzere, hangi yoldan giderseniz gidin, varılacak gerçek TEK BİR’dir. Yollar çok olabiliyor, ama hakikat tek... Kur’an  bu gerçeği şöyle haber veriyor:  “ Yüzünüzü hangi yöne çevirirseniz çevirin, göreceğiniz Cenabı Allah’ın yüzünden başkası değildir. “Newton, Einstein, ya da kuantum fiziği... İster küreler âlemine, ister zerreler  âlemine bakınız... Ulaşılacak hakikat BİR’dir. Yüce Kur’an bunu, buyurduğu dinin değişmez ilkesi olarak ortaya koyuyor: TEVHİT... Görüyorsunuz, çağdaş bilimin çokluk ( kesret ) âleminden yansıtığı bilimsel bilgiler de aynı gerçeği ortaya koymaktan öteye gidemiyor. Tüm varlık aynı pırlantanın ışıltılı fasedleri gibi, aynı hakikatin değişik görünümlerini yansıtıyor; Tek Bir olanı... 

 

Kuantum fiziği ve olasılıklar demeti

 

Fizikçi Einstein, madde ile enerjinin birbirine dönüştüğünü tespit etmişti. Bu buluşu takiben bilim adamları elektronların hareketlerinin, bilinen fizik kurallarının hiç birine uymadığını saptadılar. Atom altı parçacıkların aleminde geçerli olan işleyişe kuantum mekaniği / fiziği deniliyor. Kuantum kuramı 20. Yüzyılda geliştirildi. Bu kuram maddeyi enerji olarak tanımlıyor. Maddenin aslında bir tür olasılıklar demeti olduğunu öne sürüyor. Buna göre kuantum alanında sonsuz olasılıklar içeren bir belirsizlik söz konusu. Kuantum alanında “şey ”ler birbirlerini sürekli etkiliyorlar. Daha da ötesi söz konusu atom altı parçacıklar insan düşüncesinin yaydığı enerjiye de yanıt veriyorlar. Görüldüğü üzere kuantum mekaniğine göre insanlar; düşünceleriyle, eylemlere ve eşyaya yön veriyor, birbirlerini etkiliyorlar. 


Noktanın sonsuzluğu ve insan

 

Kuantum mekaniği alanına girince, nokta’nın taşıdığı sırlar üzerinde de düşünüp konuşmak kaçınılmaz oluyor. Neden? Çünkü içinde bulunduğumuz âlem / kainat, bundan yaklaşık 13,7 milyar yıl önce, bir noktacık halinde belirerek başlamıştı. Nokta ne demektir ona da bakalım: Nokta’nın bir çok anlamı var... Geometrideki anlamı şöyle:

 “ Üç boyutun (uzunluk, genişlik ve yüksekliğin) hiç birinin kendinde olmadığı varlık, noktadır...”

Çok boyutlu âlem  (evren) hiçlikte beliren bir nokta ile ( Big-Bang / Büyük Patlama anında) başlamıştır. Nokta’nın boyutsuz olması derin sırlar ve anlamlarla yüklüdür... O çember şeklindeki yerde, yani noktada; küreler ve zerreler aleminin tüm boyutları ve varlıkları bir aradadır... Zaman diye adlandırdığımız boyut da o çemberin içindedir ve o iç içe daireler oluşturan sarmalın katmanlarıyla birliktedir. Hz. Mevlana Celadettini Rumi’nin bilgelik ve gönül yoldaşı Şemsi Tebrizi 14. yüzyıldan günümüze seslenerek bu gerçekliği şöyle ifadeye almış:  

“ Alemler, tüm boyut ve katmanları ile insanda mevcuttur...” 

İnsanı tanımlarken ona “mikrokosmoz / küçük kainat” denmesinin sebebi de budur. Yani, nokta hangi boyutları çemberinin içinde taşıyorsa, mikrokosmoz olan insanda da onların hepsi mevcuttur.

 

Peki, bu önemli varlık, yani insan, kendi değerinin farkında mıdır? Kendini biliyor mudur? Kendinde yazılı (insan) kitabını okuyor mudur? Ya da şöyle soralım; insanlar, kendilerinin de bir kitap olduklarının bilincinde midirler?


Düşüncenin kanatlarıyla ötelere uzanmak


Değerli okurlarım, İnsanların çoğunluğu, hiçlikte, İlahi Takdir’in “ OL! ” emri ile beliren o zerreden, o nokta biçimindeki var oluştan, günümüz fiziğinin, “Sonsuz yoğunluk sıfır hacimde” diye tanımladığı o başlangıç anı’ndan gereken ibreti almıyorlar. Kapsamında, kainatı ve zamanı barındıran o nokta’dan, evrenin küresel ve devasa büyüklüklerinin nasıl olup da ortaya çıkabildiği üzerinde yeterince düşünmüyorlar. Tıpkı hazır buldukları hayat nimeti hakkında yaptıkları gibi... Düşünmek, yaratış ve oluş sürecinin gözlerimiz önüne serdiği gerçekliğin sırlarını çözüp öteleri anlamak yerine insanlar ne yapıyorlar?  Kendilerini yok etmekle meşgul oluyorlar. Yerküre üzerindeki canlılar arasında insandan başka çeşitli bombalar, kimyasal, biyolojik silah vs yapan var mıdır? Yoktur... Hayvanlar, avlanmak ya da kendilerini savunmak için öldürürler. Öldürmek için silah tasarlayıp üreten ve planlayarak öldüren tek varlık insandır.

 

İnsan değerlidir


Ancak, bu bozguncu ve kan dökücü yaratık aynı zamanda en değerli varlıktır. Bu nasıl olabiliyor ?  İnsan niçin hem bozgun çıkaran yıkıcı yok edici varlıktır, hem de değerlidir? Çünkü insan akıl sahibidir. İnsanın fıtratına (yaratılıştan gelen yapısına)  kutsalı bilme-arama güdüsü konmuştur. Ve insan, Tanrısal hayat soluğundan (İlahi Nefha) nasiplenen varlıktır. O, iyi ile kötünün, ışıkla karanlığın çatıştığı ortam olduğu için değerlidir. İnsan, varlığın gayesini gerçekleştirme borcunu ( İlahi emaneti ) taşımayı yüklenmiştir. İnsan, zıtların  benzerlerin diyalektiğine sahne olan yapısıyla yücedir, sonsuzluğa adaydır. İnsan, İlahi  vahiyle inen ve peygamberlerin dilinden tebliğ edilen kutsal beyanların muhatabıdır. Yüce Kur’an’ın Sevgili  Peygamberimiz (s.a.v )’ e vahyedilen  ilk ayeti, “ İKRA/ OKU ! ” emri idi...İnsan sorumludur!  Okur ise, öğrenecektir. İnsan  kutsal beyanların haber verdiği Kur’an, İnsan ve Kainat kitaplarını okumalıdır. Bunu yaparsa, âlemlerin ve kendi varlığının hakikatini anlama yolunda mesafe katedecektir. Zulûmden uzak durması, zalimle savaşması gerektiğini anlayacaktır. İnsan okur ise,  tüm  varlığın (çokluk âleminin) Tek Bir Olan’ın yansımaları / tecellileri olduğunu öğrenecek, öğrendiklerini yaşama uygulayabildiği oranda sonsuzun kapısını aralayacaktır. Bu bilgileri kavrayan insan, Hz. Mevlana’nın, “ Madem sen bensin ben senim, niçin bu yol vuruculuk “ diye sorup-çağıran mesajındaki sırrı paylaşır. Kuantum mekaniğinin ortaya koyduğu gerçek şudur: Tanrı’yı görmek isteyenler, bakmasını bilirler ise, O’nu yaratılmış her zerrede görebilirler. O’nu kendi iç dünyalarında bulabilirler. Tanrı’nın varlıklar âlemini her yandan nasıl kuşatmış olduğunu anlamak isteyenler, bütün zihinlerin içinde bulunduğu tek bir zihin olduğu, üzerinde düşünerek bu sırrın yanıtını alabilirler.Hoşçakalın.




Sayı 14 (Mayıs - Haziran) 2013

Bu yazı 6188 defa okundu.