FESTİVAL Mİ KARNAVAL MI ? EĞLENCE Mİ SANAT MI ?

SANAT ERTELENEMEZ…

davetEBRUAdana’da yıllardır sanat insanlarının karşılaştığı önemli bir sorun 19.Altınkoza Film Festivali sırasında bir kez daha ortaya çıktı…
”Festival ertelenmeli!” …
“Onlarca gencimiz şehit oluyor. Toplum böylesine bir yas içindeyken biz nasıl eğleniriz?”...
Derin düşünmeden karar verenler için çok etkili olabilecek bir görüş sanki… Gerçekten de toplumsal bir yas hali varsa nasıl eğlenebiliriz.
Ancak daha derin ve çok yönlü düşünüldüğünde farklı yorumlar yapan kişilere de rastlayabilirsiniz. Bu kişilere de kulak vermek gerekir bence.
Örneğin bir dost toplantısında şöyle bir görüş dinlemiştim;
“Öncelikle Festivallerin niye yapıldığı gerçeği ile ilgili kafa yoralım isterseniz… Türkiye’de festivaller maalesef sadece seçimle gelen kuruluşların desteklediği bir oluşum hâlâ… En azından Adana’da böyle. Bu gerçek nedeniyle de festivaller (tabiî ki sanat adına yapılan bazı faaliyetler) seçime hazırlık gibi görülebiliyor. Yani en kısa yoldan kitlelere ulaşılabilecek bir yol.

Ya Düşündür, Ya Eğlendir
Kitlelere ulaşabilmenin ise iki şekli var.
Birincisi; festivalin içeriğini kitleleri eğiten, geliştiren sanatın düşündürücü özelliği ile doldurabilirsiniz. Bu yolla eğitilmiş, dünyaya hoş görü ile bakan, olaylar karşısında kıvrak düşünmeyi bilen bir topluma doğru yol alabilirsiniz. Ama bu yol hemen sonuç alamadığınız, yıllara ihtiyaç duyulan bir yoldur.
İkincisi; Sanatın sadece eğlendirici gücünü kullanarak, iki yemek, bir göbek usulü işlerle adeta topluma  rüşvet vermek şeklinde olan yoldur. Toplumu eğitmeyi, geliştirmeyi hedeflemez. Kısa süre için toplumu sürükleyen bir yöntemdir.  Seçim öncesi halka makarna dağıtmakla, sevdiği göbekçi(!) şarkıcıyı getirip, bedava konser vermek arasında bir fark yoktur. Konserden sonra geriye ne kalır sizce? Halkta yeniden rüşvet(!) isteme alışkanlığı… Gelsin yeni yeni şıkıdım konserler(*), yeni yeni makarnalar…

Niye Erteleniyor
İşte sorun tam da burada…
Festivallere sadece seçilmişlerin yönettiği kurumlar destek olursa, yapılan festivallerde kitleyi hoş(!) edecek eğlencelik işler özellikle istenecektir. Eğer eğlenmek için festival yapıyorsak toplumsal üzüntülerin yükseldiği dönemlerde de festivalleri (veya sanat etkinliklerini) ertelemeyi de göze almalıyız.
Ama eğer festivallerimiz insanlarımızı geliştirmeyi, birlikte hoşgörü ile yaşamayı, özgür düşünme geleneğini öğreten sanatsal etkinliklerle dolu ise, içinde eğlencelik ögeler bile bulunsa kimse “Yasımız var festivali erteleyin” demez… Diyemez…
Başka bir görüş ise;
Devamlılığın en önemli şartının etkinliğin masrafını karşılayacak sponsorlar bulunmasından geçtiğini söylüyor. Ancak sponsor kim olursa olsun kendini kitlelerle buluşturacak etkinlikler hayal edeceğini, bu yüzden daha popüler etkinliklerin daha şanslı olduğunu savunuyor. Bu yüzden festival yöneticilerinin bir taraftan sanatsal ögeleri koyarken, diğer taraftan toplumu çekecek popüler etkinlikler de yapması gerektiğini ileri sürüyor. Onlara göre parasını bulamayan festivaller zaten kesintiye uğramaya mahkum. 


Altınkoza Kitlelerle Buluşma Çabasında
19. Altınkoza somutunda konuşursak eğer; Bir sinema festivalinde, geniş kitlelerin sinema izlemesi  en önemli şeydir. Altınkoza da bunu alasıyla başarmış zaten. Ticarî sinema salonlarında gösterim için yer bulamamış  250 civarında film bir hafta içinde halka gösteriliyor. Filmlerin neredeyse hepsi sanatsal içerikli diyebileceğimiz düşündürücü işler. Üstelik salonların doluluğuna bakarsak (bazı filmlerin sıkıcı bulunduğu şikayetlerine rağmen) bir sanat festivali olmayı başarmak için çok önemli adımlar attığına şahit oluyoruz. Ama  ille de kitleleri toplayacak(!) şıkıdım konserler de olmalı deyip Ebru Gündeş konseri gibi etkinliklere yoğunlaşınca,  Yeni Türkü’nün sanatsal içerikli eserlerden oluşan konseri de iptal edilmek zorunda kalınabiliyor. İstemeye istemeye  olsa  bile  bu kötü durum gerçekleşebiliyor. Hatta konserlerden öte, birileri çıkıp “Festival ertelensin” diyebiliyor. Adanalı da festivalin ertelenme isteğine sessiz kalabiliyor.

Unutmamalıyız ki ertelenen her festival sanatın eğitici ve birleştirici gücünden verilen bir taviz haline geliyor. Ve bu yazılanlar sadece festivaller için değil, tüm sanatsal faaliyetler için geçerli. Sadece örnek olsun diye yazıyorum Adana’da Yeni Türkü’nün Can Dündar ile birlikte yapacağı konserin iptal edildiği günlerde İskenderun Belediyesi, Sezen Aksu; Gaziantep Belediyesi, Erol Evgin konserleri yaptılar ve kimse de “Yasımız var bu ne eğlence” demedi.
Sözün özü; öncelikle biz bir festivalden ne istediğimizi bilerek yola çıkmalıyız...
Festival mi, karnaval mı?
Eğlence mi, sanat mı?

 

Festival İçin Sanat İnsanları Ne Dediler?

 

IMG_3023ERDEN KRAL
Film Yönetmeni

“Bir festivalin nasıl bir festival olduğunu öncelikle  jüri başkanı ve jüri üyeleri belirler. Adana Film Festivaline bakarsanız Ferzan Özpetek’i seçmekle tercihini yapmış aslında. Bu benim de temsilcilerinden olduğum  Bağımsız sinema akımının yani sanat sinemasının festivalde hakim olduğunu gösterir. Antalya ise Hülya Avşar’ı seçmekle popülist sinemayı tercih etmiştir(...)
Biz bağımsız sinemacılar bu gibi festivallerde ödül alarak veya sesimizi duyurarak topluma ulaşmaya çalışırız. Altınkoza Festivali’nin bu yılki seçkilerine ve katılanlara bakarsanız kalite bakımından çıtanın yukarı doğru çekildiğini görürsünüz. Böyle bir ivmeyle yükselen bir festivali ertelemek çok yanlıştır.(...)
Adana festivali daha önce ertelemeler nedeniyle prestijini kaybetmişti. Ancak son yıllarda çok saygın bir festival haline geldi, en tepede duran festivallerden biri. Venedik, Cannes ve Berlin Film festivalleri bir entellektüel disiplinin olduğu festivaller. Bu yüzden örnek alınıyorlar. Oskar ise popülist yaklaşımlı, eğlencelik bir festival. Altınkoza birinciler düzeyinde bir festival olmayı tercih ediyor.(...)
Bence festivallerde entellektüel disiplin şart. Ama maalesef hâlâ gazoza ilaç koyup kızları kandıran tecavüzcü kült olabiliyor ve yine maalesef mikrofon ilk defa onlara uzatılıyor. Geniş kitleler onlarla ilgileniyor. Öbür tarafta ise toplumu ileriye götürmek, hoşgörü ve birlikteliği aşılamak uğruna sanat yapan insanlar var. Biri eğlenceye yönelik magazinsel şey, diğeri ise sanat. Şimdi  tecavüz ederek meşhur olan  insanları öne çıkaran festivaller mi yapmalıyız, yoksa toplumu geliştirerek özgür düşünmeyi öğreten festivaller mi?(...) Anlattığım tip eğlencelik, magazinsel unsurların hakim olmadığı festivaller yaparsak, üzülecek olaylar olduğunda da kimse festivaller ertelensin demez. (...)
Altınkoza iyi bir danışmanlar kurulu oluşturarak, doğru uluslararası ilişkiler kurmuş. Bu yolda ilerlemesi çok önemli.”

 

IMG_1603REİS ÇELİK
Yönetmen

Altınşehir Adana: Sizce Sanat bir eğlence aracı mıdır? Yoksa bir düşünce alanı mıdır? Bu konuda görüşünüz nedir?
Reis Çelik: İlk önce bence sanatın çıkış biçimine, şekline bakmak gerekiyor. Sanat insanlık tarihinde bir karşı olma biçimi ile ortaya çıkar. Sanat karşı durandır, sanat söylenmeyeni söyleyendir, sanat cesaret edilmeyene cesaret edendir, Aynı zamanda sanat eğlendirendir, sanat güldürendir, ağlatandır. İnsanlık aklının kendisini diğer canlılardan farklı olarak var ettiği tek çıkış alanı, ilk çıkış alanı sanattır. İnsanlık tarihini ölçme ve neler olduğuna bakma rehberimiz, geriye bıraktığı sanatsal ürünlerdir.

A.A.: Altamira Mağarası’ndaki resimler en az 14 bin yıllık, ama bulunan en eski yerleşim yeri 8 bin yıllık. Bu da sanatın diğer şeylerden daha kalıcı olduğunun kanıtı.
R.Ç.: Yani şimdi eğer bir Zeus Tapınağı olmazsa, filan kitabeleri olmazsa, falan heykel olmazsa, filanlardan kalma bir Q-Z üzerine çizilmiş bir resim olmazsa biz o toplumun ne yaşadığını anlayamayız. Mağara resimlerine bakarak insanlığın hayata nasıl başladığını anlayabiliyoruz. İşte 5000 yıl önce İran topraklarında hangi şah hangi zulmü yapmış, hangi şair nasıl öldürülmüş sanattan anlarız bunu. Nazım Hikmet olmasaydı acaba biz 1930’lu 40’lı 50’li yıllardaki insanın dille kendini ifade ettiği o tarifi çözemezdik, anlayamazdık. Veya Fuzulî olmasaydı acaba nasıl anlıyacaktık?

A.A.: Peki bunu anlamak bugünkü toplumun gelişimi üzerinde nasıl bir etki yapar?
R.Ç.: Şimdi bugüne geldiğimiz zaman sanat aynı zamanda bu kadar acıyı çeken bu kadar üreten bu kadar şöhreti olan ama aynı zamanda ağır bedel ödeyen bir kavramdır. Ama ödenen bedelin sonucu toplumu ileriye taşıyan düşünce yapısının oluşumudur.

A.A.:Karşı olunca bedelini ödeyecek tabiî.
R.Ç.: Tabiî bunun bir bedeli vardır. Şimdi sanatı 2 türlü kullanma metodu vardır. Bir Sanatı gerçekten yapısı  gereği kitleleri bir araya getiren bir unsur gibi kullanmak. Düşünün bir kere  karanlık bir sinema salonunda bir araya gelen izleyicilerin hiç biri yanındaki kişinin ne milletine, ne dinine ne de ideolojik yapısına bakar. Yani sanat her kesimden insanı düşünme faaliyeti  içinde bir arada tutar. Bu birliktelik ise kavgayı önler, gelişmeyi destekler. Diğeri ise sanatın popülist yaklaşımlar için kullanılmasıdır. Burada  bir birlikte düşünme faaliyeti olmadığı için etkinlikten geriye bir şey kalmaz.
A.A.: 19. Altınkoza için “şehitler nedeniyle toplum yas tutarken  biz eğlenemeyiz denilip iptal edilmeli, en azından konserler kaldırılmalı” denildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
R.Ç.: Aslına bakarsanız bir sinema festivalinde sinema olur. Ben toplumsal yas nedeniyle değil ama sinema festivalinde müziğin yeri olmadığını düşünmem nedeniyle konserlerin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bir de müzik festivali yapılsın. Onlar orada değerlensin.
Ama sanatı bir düşünsel faaliyet olarak ele alıyorsak, içinde eğlenceli unsurlar olsa bile (burada komedi türünden düşündürücü filmlerden bahsediyor zannederim-HU) toplumsal üzüntü yaşıyoruz gerekçesiyle yapmamak olmaz.

 

 

Il_zgentrkIŞIL ÖZGENTÜRK
Senarist - Yönetmen

“Eğitim ayağında örneğin Altın Koza Film Festivali’nde Akdeniz Ülkeleri’nden sinemaya gönül veren gençler geliyor, atölye verilip yönetmenlere sohbet ortamı sağlanıyor. Yeni başlayan için harika bir tecrübe.

Film festivali tematik bir festivale dönüşüyor. Festival sadece eğlence ya da sadece eğitim için yapılmaz. Esas amacı ülke sinemasını yurt dışındaki sinemacılara tanıtmaktır. Eğlence ve eğitim içiçe girebilir. Film festivali aynı zamanda pazardır, pazarlamadır. Yurt dışında sözü geçen eleştirmenler, prodüktörler bu festivalde Adana’daydı. En az bir veya iki filmi listelerine eklemişlerdir. Kültür Bakanlığı’ndan alınan veya festivallerden alınan ödüller uluslararası alan için yeterli olmaz; mutlaka pazarlayabilmek gereklidir.”

 

 

 

ReadImageCAN DÜNDAR
Yazar - Televizyoncu - Sinemacı - Gazeteci

Can Dündar 22 Eylül 2012 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde, 19. Altınkoza Film Festivali için şunları yazdı:
Türkiye Susmuyor
(...) Adana’da Yeni Türkü konser vereceği sırada Bingöl saldırısının haberi geldi. Belediye, konseri iptal etti. Salonu dolduranlar, müziğin hele -Yeni Türkü şarkılarının- eğlence mezesi değil, barış çağrısı olduğunun ve asıl böyle günlerde söylenmesi gerektiğinin bilincindeydi. Gitmeyip beklediler. Ve bir saatin sonunda Yeni Türkü’yü sahneye çıkarıp yasağı deldiler.(...)
Festival güzeldir. Ne kadar da çoğalabilirse iyidir. Eğitim-sanat yönü başka yön; açık hava sinemaları ise eğlence yönüdür. Sinemaya gitmeyen veya gidemeyen insanların ayağına sinemayı götürmek tanıtım açısından önemlidir.

 

 

 

 

 

 

 

Aylin_Zoi_Tinel_2AYLİN ZOİ TİNEL
Kurgu - Montaj Uzmanı

“Festivallerde sektörün kendi özelinde bir işlevi olması gerekiyor. İnsanları buluşturmak, dünü bugünü konuşmak bu anlamda gelişim açısından önemli. Halkla beraber yapılacak kısımda eğitim kesinlikle olmalı, festival zaten eğlenceli bir şey, ekstra birşeyler yapılmalı mı sanmıyorum. Bu anlamda filmler de belki yapılmalı, insanların ilgisini çekmek önemli.
Festivallerdeki yapımları sadece eğlence ve eğlenme üzerine kurmak yanlış olabilir. İnsanların göremediği filmleri biraraya toplamak yeterli, insanların ulaşamayacağı yapımlar göstermek amaç olabilir.”




Sayı 11 (Kasım - Aralık 2012)

Bu yazı 6534 defa okundu.