Cam Adam Engel Tanımaz

Örümcek Adamı bilirsiniz... Demir adamı da... Ya Cam Adamı?


Superman, Spiderman, Ironman ve Glassman..

Superman Daily Planet Gazetesi’nde çalışır, görkemli yazılar yazardı. Spiderman ve Ironman ise gazeteci değildi. Mutluyuz ki bu kahramanlar kadar korkusuz Adana kahramanı Cam Adam dergimiz Altınşehir Adana’da yazmaya başlayacak... Bu dev adam yazılarına başlamadan önce onunla röportaj yapıp, sizlere günlük yaşamından fotoğraflar aktarmak istedik.

Demir Adam olmak kolay, asıl siz Cam Adam olun da yaşamanın bir biriyle didişmek hale geldiği şu günlerde kırılmadan yaşamınızı sürdürün.
Tıbbi ismi Osteogenesis İmperfekta olan ve kemiklerin en ufak darbede cam gibi kırılması anlamına gelen vahşi bir hastalığın üstesinden gelin, şehrin engellerini yok sayarak kırılmadan yaşamın tüm renklerini soluyun.
Fotoğraf çekin... Sanal ortamda yazılarınız sular gibi dolaşsın. Edebiyat yarışmaları düzenleyin, jüri üyelikleriniz olsun. Kanal D gibi televizyon programlarında dolaşın, Metin Uca ve Yeşim Salkım gibi ünlüler ayaklarınıza kadar gelsin, organize ettiğiniz sosyal sorumluluk projelerine destek versin.

Cam Adam bir süper adam bizce... Onu daha yakından tanımak istiyorsanız işte onunla yaptığımız röportaj;
Cam Adam Engel Tanımaz....

DSC 7256

Altınşehir Adana- Söyle bakalım dev adam....Kaç kilosun ?

Cam Adam- En son tartıldığımda 30 kiloydum.

AA- Yaş kaç?

CA- Yaş yirmi altı,

AA- Boy?

CA- 1 metre 7 santim falan..,

AA- Milimi de var mı?

CA- Eğer koca dünyayla mücadele ediyorsan ve 1 metre civarındaysan milimin de önemi vardır hocam.

AA- Bu ağırlığın büyük bir çoğunluğu kafa- beyin gibi görünüyor. Senin kafa vücut endeksine bakılırsa beyin çok yer kaplıyor. Zeki olman buradan mı kaynaklanıyor?

CA- Herhalde, ancak zeki olduğumu ben söyleyemem ki.. Diğer insanlar söylerse önemli.

AA- Yazarlık yapmak, fotoğraf çekmek, sosyal projelerde görev almak, müzik, sanat eğitimi bunlar zeki olmayan insanların yapabileceği bir şey değil. Üstelik 107 santimlik boy, 30 kilo ağırlıkla. Bu arada okuyucularımız merak edebilir niye kilon az, boyun kısa?

CA- Bir çeşit fiziksel gelişim geriliği yapan bir hastalık var... Cam kemik deniyor Türkçede.

AA- Yani Osteogenesis İmperfekta ..

CA- Kemiklerim herkesinki kadar rahat gelişemiyor. Gelişim döneminde yeterli kalsiyumu verimli alamıyor. Buna bağlı gelişim geriliği ve kemiklerde bir incelik, kırılganlık oluşuyor.

AA- Sen kırılma riski olmana rağmen çok hareketlisin ama?

CA- Eskiden bu kadar hareketli değildim, ama 15-16 yaşımdan itibaren hormonların çalışmasıyla birlikte kırılma olayı yok denecek kadar azaldı. Elime çekiç alıp vurmadığım sürece böyle bir tehlike söz konusu değil.

AA- Daha önce kırılmalar oldu mu?

CA- 4-5 yaşıma kadar çok olmuş ben hatırlamıyorum.

AA- 15 yaşına kadar korunarak büyümüş biri olarak 15 yaşından sonra hayata nasıl adapte oldun?

CA- Yine korunuyorum ama kendimi hayattan izole etmedim, kendimi kapatmadım yine hayatla temasım var. Çevremin genişlemesiyle, kendi yolumu çizmemle, işe girmemle ve Altınoran ile tanışmamla çevrem büyüye büyüye genişliyor ve hayatım şekilleniyor. 15 yaş günümün ertesi sabah sokağa fırlayıp ben geldim diye bir şey olmadı yavaş yavaş çevrem genişledi.

AA- Peki bir eğitim aldın mı?

CA- Açık ilköğretim ve açık lise eğitimi aldım. Liseyi bitirmek için hala çabalıyorum, mücadele ediyorum. Çocukluğumdan beri mevcut eğitim sisteminden çok fazla mutlu olduğum söylenemez. Bazen bir okulum olsaydı, bir sınıfım olsaydı otursaydım diyorum, bazen de iyi ki o çarkın, sistemin içine girmemişim de hayal gücümü koruyabilmişim diyorum.

AA- Aslında şu an bir sınıfın var.

CA- Evet, evet..İşte o bizim bildiğimiz örgün öğretimin dışında benim kendim seçtiğim konularla ilgili eğitim almayı seviyorum. Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu atölyelerinde aldığım fotoğraf ve sanat eğitimi beni çok geliştirdi ve okul özlemimi giderdi.

AA- İhtiyacın olan alanda, kendi seçtiğin konularda eğitim almak yaratıcılığını arttırıyor herhalde?

CA- Evet. Aldığım eğitimi uygulama şansım varsa yaratıcılığım da artıyor haliyle...

AA- Biz seni Altınoran Akademisi atölyelerinden çok iyi tanıyoruz, çok aktif bir öğrencisin.. Çok zekisin, yaratıcısın acaba fotoğrafçılığı neden seçtin?

CA- Fotoğraf çekmeyi istememin nedeni hikaye yazmamla aynı. Anlatmak istediğim bir derdim var, fotoğrafında hikaye anlatma konusunda en etkili, en çarpıcı, insanlara mesaj veren alanlardan biri olduğunu düşünüyorum ve bunu ilerletmek istiyorum.

AA- Peki Yapmak isteyip de, fiziki farklılığın nedeniyle yapamadığın bir şey var mı?

CA- Çocukluğumda karakalem resim yapmayı isterdim, ama yeteneğim yoktu. Şimdi o açığımı fotoğraf çekerek yapmak istiyorum.
Bir de Gezi olaylarında en önde yürüyenlerden biri olmak isterdim ama gaz benim için çok zararlı, alacağım tek bir nefes bile hayatımı tamamen bitirebilir. Onun için tehlikeye atamadım kendimi.. Yamaç paraşütü yapmak gibi şeylerde var ama ilerleyen günlerde onu da yapabilirim.Uçmak imkansız değil.

AA- Bence de imkansız değil. Zaten yavaş yavaş daha hareketli bir yaşama ısınıyorsun en azından bizim gezilere katılıyorsun. Sende adrenalin taşması var herhalde?

CA- Zaman zaman oluyor.

AA- Bu coşkuyu senin fotoğraflarında da görüyoruz. Peki madem hayallerin var hayatı bize nasıl anlatırsın, hayatın içinde sen nasılsın?

CA- Hayatın içinde ben tarihe kalmaya çalışan bir insanım. İnsanlara karşı davranışlarımla, onlara verdiğim mesajlarla, yazdıklarımla, ilerde yaptığım fotoğraflarla tarihe kalmak istiyorum, ama henüz çıraklık aşamasındayım.

AA- Ben sana baktığımda hayattan çok büyük keyif aldığını görüyorum. Bizlere örneksin.. Zannediyorum ki sen acımasız çarkların döndüğü bu hayata “Ben buradayım” diyerek meydan okuyorsun.

CA- Hepimizin derdi bu değil mi zaten. Ben varım ben buradayım. Bana bakın, bu dünyada ben diye biri var ve ben yaşıyorum, fotoğraf çekiyorum, yazı yazıyorum, ben buradayım. Hepimizin de temel derdinin bu olduğunu düşünüyorum. Kendini göstermek, kanıtlamak, gelecek nesillerin onu bir şekilde tanımasını sağlamak.

AA- Bunu hikayelerine de taşıyor musun?

CA- Büyük oranda taşımaya çalışıyorum. Eskiden sadece okuyunca ilgi çekecek konulara yönelirdim. İçinde anlatmak istediğim esas bir mevzu, derdim olmazdı ama artık aldığım eğitimlerle beraber hikayelerin içine bir mesaj koymayı seviyorum. Amacım karınca kararınca dünyadaki değişime katkıda bulunmak.

AA- Gittikçe çok kaliteli fotoğraflar çekmeye başladın. Kendine ait bir tarzın oluşmaya başladı. Peki ne engel olabilir senin yaptığın şeylere?

CA- Fiziki bir engel yok. Ancak ben artık herşeyi biliyorum yani “oldum” dersem, kendime engel olmuş olurum.

AA- Altınoran hayatında nasıl bir değişikliğe neden oldu? Sadece fotoğrafla kalmadın sanat tarihi eğitimi de almaya başladın.

CA- Hem Altınoran’da aldığım eğitimler hem Sinematek’te izlediğimiz filmler ve ardından yaptığımız tartışmalar bana gerçeğin ya da iki boyutlu düzlemin arkasında başka bir boyut olabileceğini düşündürdü. Film izlerken de, fotoğraf çekerken de, yazı yazarken de bir 3.boyut arama peşine düştüm

AA- Peki sana çok destek olan Didem Hanım yani annen olmasaydı?

CA- Annem olmasaydı bazı şeyler çok zor olurdu. Ama herhalde yine bir çare bulurdum.

AA- Annen olmadan bunları yapabilecek gücü hissediyor musun kendinde? Çözebilir misin?

CA- Şu an da çözerim, artık bu aşamadan sonra çözerim.

AA- O zaman şöyle oluyor, seninle benim bir farkım yok. Ben de annesiz çözüyorum, sen de annesiz çözüyorsun.

CA- Evet

AA- Ama tabi ki annene sen daha küçükken her çocuğun olduğu gibi ihtiyacın vardı.

CA- Her çocuktan fazla vardı. Maddi manevi vardı.

AA- Anneni anlatabilir misin bize?

CA- Annem, güleryüzlüdür, samimidir, kültürlüdür, sohbet edebilirsin.

AA- Akşamları başbaşa kaldığınızda neler konuşuyorsunuz mesela? Konuşuyor musunuz? Sen bilgisayarına o televizyonuna mı gidiyor yoksa?

CA- Yok konuşuruz, günün analizini yaparız.

AA- Bugün ne konuştunuz mesela?

CA- Bugün ben fotoşop atölyesindeydim geldim, yaptıklarımı anlattım o da kendi yaptıklarını anlattı. İşte akşam sizin geleceğinizi konuştuk, genelde günün analizini yapıyoruz veya bir film izlemişsek ortak bir şey yapmışsak onun hakkında konuşuyoruz. Katılacağımız etkinlikleri tartışıyoruz.

AA- Fikir ayrılığınız oluyor mu annenle?

CA- Oluyor tabi.

AA- Mesela en çok hangi konuda?

CA- Ben herhalde yaşımın gerektirdiğinden dolayı daha çabuk tepki veren, daha fevri, bu da böyle olur mu tarzındayım, o daha yavaş sakin, daha toleranslı.

AA- Peki sen bir kıza aşık olsaydın, ona itiraz eder miydi? Hiç aşık oldun mu?

CA- Oldum tabi.

AA- Öyle mi? Kime aşık oldun?

CA- Bir ara annemin kurduğu bir rehabilitasyon merkezi vardı, oradaki öğretmenlerden birine, benden beş yaş büyüktü.

AA- Öğretmenlere herkes aşık olur zaten.

CA- Ben öğrenci değildim orada 18 yaşındaydım. Artık 18 yaşında bazı duygular da gelişiyor, ilk ve son herhalde.

AA- Annen karşı mı çıktı?

CA- Yoo, herhalde annemin haberi yoktu.

AA- Bizler bazen hayattan kopuyoruz, keyif almamaya başlıyoruz, şikayetlerimiz artıyor. Çekip gitmek istiyoruz. Sende de bazen böyle duygular oluyor mu? Çekip dağlara derelere gideyim , bu insanların yüzünü görmek istemiyorum, kafamı dinleyeyim dediğin dönemler oluyor mu?

CA- Tabi ki oluyor. Bana şöyle sorular geliyor mesela, “Hayata nasıl bu kadar güzel tutundun? Sen hiç mi mutsuz olmazsın?” diye. Ya yok öyle bir şey. Ben de her insan gibi bazen hatta çoğunlukla bunalıyorum, sıkılıyorum, alıp başımı kaçmak istiyorum. Her şey günlük gülistanlık değil, her sabah pencereyi açıp kuşlar kelebekler demiyorum yani . Bazen önemsiz bir durumu kafaya takıyorum. Sabah açıyorum televizyonu madende üç yüz kişi ölmüş, can vermiş yani kaçayım o sırada görünmez olayım istiyorum.

AA- Eğer elinde bir sihirli değneğin olsa ne yapmak isterdin?

CA- Bilmiyorum ama kişisel bir şey istemezdim herhalde. Yani atım katım olsun veya yürüyeyim, bilmiyorum. Brad Pitt olarak yeniden dünyaya geleyim, falan istemezdim.

AA- İtiraf edeyim ben isterdim.

CA- Ama şunu isterdim, gerek Türkiye’de, gerek dünyada olsun insanların kendinden farklı gördüğü kişileri örselemediği bir sistem kurulsun isterdim. 


AA- Farklılıkların birlikte yaşandığı bir dünya. Fiziksel olmaktan çok psikolojik mi düşünüyorsun?

CA- Evet, algı bu şekilde değişmeli, değişmezse yaşadığınız şehirdeki otobüsler engelsiz olsun, kaldırımlar şahane olsun, hiçbir şey değişmez.

AA- Gelecekte belki de üniversite okuyacaksın. Liseyi bitirmeye çalıştığına göre oradan da üniversiteye gideceksin muhtemelen. Ne okursun?

CA- Üniversiteyi okumak gibi bir planım şu anda yok. Eğer okursam ya fotoğrafçılık ya sanat tarihinden devam ederim. Ben zaten istediğim alanlarda eğitimlerimi şu anda alıyorum.

AA- Ben senin bir cam adam olarak çok güzel işlere imza atıp tarihe kalacağını umut ediyorum. Bu bir iltifat değil. Senin tarihe kalma şansın tüm bizlerden daha fazla. Onun içinde emek sarf etmeye devam etmeni dilerim.

CA- İnşallah hocam.


Mucizeler gerçekleştiren, dünyaya oturduğu iskemlesinden meydan okuyan Cam Adam ile röportaj yaptık. Dergimizin diğer sayfalarında yazısını göreceğiniz Zekeriya Ünal’dı Cam Adam. Artık her sayımızda onun yazılarını da okuyup, yorum yapabileceksiniz.
Biliyorsunuz Cam Adam engel tanımaz.


Röportaj ve Fotoğraflar; Haluk Uygur, Kadir Emrahoğlu, Pelin Emrahoğlu

 




Sayı 20 (Mayıs - Haziran 2014)

Bu yazı 6291 defa okundu.