Bu Asrın Musiki Dehası Kani Karaca

 Adana’dan Çakan Kıvılcım... Ülkeye yayılan Aşk... (1930 - 29 Mayıs 2004)

 

kanii

 

 

 

Adana’da Doğdu

(1930 - 29 Mayıs 2004) Kani Karaca 1930’da Adana’da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur’an’ı hıfz etti. 1950’de İstanbul’a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak’la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı’nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper’den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul’un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca’nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.
 Karaca 1950’lerin sonları ile 1960’lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya’da ve İstanbul’da düzenlenen Mevlana’yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayi-nine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu

 

Kadîm mûsikîmizin nağmeleri gönlümde kâh tutuşup alevleniyor, kâh çağlayıp taşıyordu. Tepebağ yokuşunu çıkarken nağmeler de benimle beraber yükseliyor, meleklerden aksederek arş-ı alâdan yeryüzüne yağıyordu. Belki de bu iki âlemin kesişip çarpışması, hayretten şaşkına dönmüş ruhumda ve şu âciz bedenimde tezahür ediyordu. Kalbimle dem tutuyor, velveleli usûl vururcasına hızlı adımlarla yürüyordum. İşte bu hâlet-i ruhiyeyle Yeni Cami sokağına kadar gittim. Az ilerideki plak dükkanından Mevlid-i Şerif okuyan tanıdık bir ses yükseliyordu. Sema edercesine dönen plak Kani Karaca’ya aitti.  Adana’da kıvılcım çakıp İstanbul’da alevlenip tüm ülkeyi yangın yerine çeviren bu ses ve aşk nereden geliyordu. Buhurîzâde Mustafa Itrî’nin Hakk’a yakarışından mı, yoksa İsmail Dede Efendi’nin içli ağlayışından mı?

 

kani_karaca_portreKalbi Allah’ı Heceliyor

 

Kani Karaca her ne kadar kendisine “Alelade bir şarkıcı” demişse de hakikatte nadide bir hânende, yüce bir şahsiyet ve mûsikîmizin çağımızda vücud bulmuş hâliydi. Övgü ve yergiyi birlemiş, tevazu sahibi, gamdan arınmış güleryüzlü ve nüktedân bir insandı. Kalbi her atışında Allah’ı hecelemekteydi. Kudümzen olarak elleri de kalbinin usûlünü vuruyordu. Mükemmel bir hâfızaya ve hassas bir kulağa sahipti. Hüsn-i tabirle akordu iyi yapılmış mûsikî aletinden bile öteydi Kani Karaca...Kani Karaca Türkiye’nin son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun başarısının iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur’an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, (musiki eğitimi görmeyen din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken) dini musikinin gelişmesinde önemli katkıda bulunmuş bir müzik adamıdır. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul’a ait bir mevlid ve Kur’an okuma üslubunu günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatması ve devam ettirmesi olmuştur.

 

 

 

Gazelin Ustası

 

Karaca son yıllarda  kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de usta bir yorumcusuydu. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırmıştır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca göstermiştir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen “geçki sanatı”nı başarıyla uygulamış, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerdeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katmıştır.
 Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandı. Çok geniş bir repertuvarı vardı. İstanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk’tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.

 

kani_kudm_alarkenİstanbul Radyosu Sanatçısı

 

Karaca 1950’lerin sonları ile 1960’lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya’da ve İstanbul’da düzenlenen Mevlana’yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak görev aldı.Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu. Karaca, Türkiye Hafızı Kuran ve Mevlithanlar Cemiyeti’nin de kuruluşuna katkıda bulundu. Kani Karaca, yakalandığı kanser hastalığı sonucu 29 Mayıs 2004’de İstanbul’da vefat etti. Ruhu Şâ’d olsun...

 

 

 

 

Gönlümüzdeki Kani Karaca

 

Kani Karaca İçin Ne Söylediler?

 

Ahmet Coşar / Mersin Mevlana Kültür ve Sanat Derneği Onursal Başkanı

 

Kâni Karaca ağabeyi tanımak ve birlikte sohbet etmek şerefine erişmiş kişilerden biriyim. Yıllar önce Antalya’da MEKUSAV’ın (Mevlâna Kültür ve Sanat Vakfı’nın) Antalya şu-besinde bazı dostlarla birlikte sohbet ediyorduk. Kâni Bey ve hep yanında gördüğüm eşi de vardı. Kâni ağabeyi İsrail’e davet etmişler ve orada İbranice ilahilerden oluşan bir al-büm yaptırmışlar. Sevgili hocam merhum Andaç Abraş Bey sordu:” Kâni kardeşim İbra-nice okumuşsun ne dediğini biliyor muydun, manası ne idi? “Ağabeyciğim hiç değişen bir şey yok, Allah’ım bizi affet, Allah yolunda olalım, sevelim sevilelim, sayalım sayılalım gibi…” diye cevap vermişti. Yine bu buluşmada bizim sohbet ettiğimiz oda binanın ikinci katında idi. Aşağıdan kapı zili çalındı, kapı aşağıdan açılır açılmaz Kâni Bey, “Muzlu pasta geldi.”dedi. “Nerden bildin?” dediğimizde, ” Kokusunu hissettim.” dedi. Gerçekten de biraz sonra bir dost muzlu pasta ile gelmişti.

 

aub82cAhmet Özhan / Sanatçı

 

Sevgili Kani Karaca, Üstad Kani Karaca, Hoca Kani Karaca, Kudümzen Kani Karaca, Mevlüthan Kani Karaca, Gazelhan Kani Karaca, Hafız Kani Karaca …. Ne kadar musiki ile unvanlar varsa hepsini ona verebilirsiniz. Hiç birisi de onu tarif etmeye  muktedir de-ğildir.  Unutamadığım bir özelliği; yeni bir eseri en fazla iki kez birlikte seslendirdiğimizde, üçüncü seslendirmede sizden daha iyi okur ve bizler mahvolurduk….!

 

Prof. Dr. Emin Işık / İlahiyatçı

 

Klasik Türk Musikisi, Dini Musiki, Cami Musikisinin bu yüzyıldaki yüz akıdır. Alanında işine ve sanatına hakim ikinci kişi daha gelmedi, gelemez de. bir özelliği de taklit kabiliyetidir. Son dönem hafızlarının tamamının seslerini son derece inanılmaz bir maharetle taklit etme kabiliyeti vardı.

 

Tüm Ünvanlar Onu Anlatmaya Yeterli Değil

 

Hüseyin Top / Hafız-Dede

 

Asırların bir daha göremeyeceği musiki dehasıdır.

Ercüment Berker  / İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın (1975) kurucu başkanı (1920 -2009)

 

Kani Karaca akordu çok iyi yapılmış bir saz gibidir. Türk Musikisinin aralıklarını, perdelerini ondan daha iyi ve güzel basabilen ses sanatçısı gelmemiştir ve bu özelliğine de ender  rastlanan bir sanatçıdır.  Kani Karaca’nın iki büyük meziyeti vardır. Birincisi İlahi kaynaktan beslenen bir sanatçıdır. İkincisi Türk Musikisinin o büyük kaynağından beslenen bir sanatçı olmasıdır.

Tülin Korman / Sanatçı

 

Bir müzisyen isterse Kani Karaca’nın sesinden sazının akordunu bile  yapabilir. Öylesine özel bir yetenek ne geldi ne de gelebilir. Sadettin Kaynak Hocanın “Kani’ye söylemeyin ama Dede Efendi’yi bile aşmıştır.” dediği  bilinmektedir.

 

The New York Times 5. 02. 1997

 

Bu asrın en büyük sesi




Sayı 5 ( Kasım - Aralık 2011 )

Bu yazı 7117 defa okundu.