Otopark mı Kalmadı? Hoşgörü mü?

Otomotiv sektörü; ilk olrak 19.yy'da, buharın bir enerji kaynağı olarak kullanılması ile hayatımıza girmeye başlamıştı. Aslında tek bir kişinin icadı olmayan, 100.000 ayrı patent alımından sonra bugünkü haline ulaşıldığı tahmin edilen modern otomobilin patentlerinin arasında otoparkların olmadığını tahmin etmek pek de zor değil. Sanırım o zamanki üreticiler bir gün -hem de öyle çok uzak bir gün değil, sadece bir kaç yüz yıl içinde- otomobilin bu kadar yaygın olacağını tahmin edememişlerdi. Bugün anlaşılan o ki tek tahmin edemeyen otomobil üreticiler değilmiş. Müteahhitler, şehir plancıları ve belediyeler de belli ki bu hızlı gelişimi tahmin edemeyenlerdenmiş…

IMG 3311
Bugüne kadar çarpık kentleşme ve yanlış belediyecilik üzerine binlerce belki de milyonlarca yazı kaleme alınmıştır sanırım. Müteahhitlerin kaçak yapıları, yolların yetersizliği, her binanın kendi otoparkı olması gerektiği halde otoparklarının olmaması, belediyelerin bunu görmezden gelmesi, alım gücünün ve dolayısıyla bir aileye düşen otomobil sayısının giderek artmasına rağmen yolların ve parkların aynı şekilde kalması ve kaosun kaçınılmaz hale gelmesi… Ve bunun gibi daha nice makaleler... Ben ise size bunlardan değil, başka bir şey bahsetmek istiyorum.


siyahHer ne kadar Avrupa'daki gibi ilk önce otoparklar daha sonra da üzerine binaları planlamayı beceremesek de, gelişen site tipi konutlaşma ile artık müteahhitler, otoparklarını da sitenin içerisine alarak en azından o konutta oturanlara kısmen kolaylık sağlamaya başladılar. Lakin Kuzey Adana dışındaki eski yerleşim yerlerinde, otopark sıkıntısı büyük ölçüde devam etmektedir. Ama onların da imdadına darabacılar yetişmiştir.


Sözlük anlamı her ne kadar ''tahta perde, dükkan kepenği'' olsa da, gelişen teknoloji, 2000lerin başında ticari hayatı da etkilemiş artık sektör ''otomatik kapı''ya doğru yol almıştı. İkna edilen bir kaç apartman yönetici ile bu cinfikir birleşmiş ve güneylilerin de sorunu kısmen çözülmüştü. Artık yürümek için yapılan kaldırımlar apartman yöneticileri tarafından parsellenip otomatik kapı ile kapatılır olmuştu. Eskiden sadece ''Yabancı araçların park etmesi yasaktır'' yazan apartman duvarlarına artık ne yabancı bir araç park edebiliyor ne de yaya önünden yürüyebiliyordu. Ya otomatik kapılar engeldi ya da bariyerler. Çocukluğumuzda sadece Atatürk Caddesi'ndeki Amerikan Konsolosluğu'nun önünde gördüğümüz o acaip engelimsi mekanizma, ve onun alternatif pratik uygulamaları artık hemen hemen her binanın önünde görülür hale gelmişti.


Zemin katlarında işyeri olan binalar için ise çözümü ''reklamcılar'' bulmuştu. Duba, plaj bayragı, kaldırım panosu derken park alanına masa atan kebapçı, malzemeleri dükkanın önüne dizen elektrikçi, kurutma askısı ile barikat kuran berber hep bir elden ateşe körükle gitmeye devam etmişlerdi.
fotograf-5


İşyerlerinin yaptığını bilmiyorum ama muhtemelen apartman yöneticilerinin, konut sakinlerine getirdiği bu hizmet, muhtemelen yasa önünde, kağıt üzerinde bile kabul edilebilir olabilir. Ama ben bir de madalyonun öbür yüzünden bahsetmek istiyorum. Yasal haklı bile olsalar trafik ve otopark sorununu daha da kaosa sürükleyecek bu uygulama büyük resme bakıldığında şehir için bir işkenceden başka bir şey değil. Tüm gün onlarca araca doldur boşalt yapma potansiyeli olan park yerleri, insanlık yararına kullanılacağına tüm gün boş kalsın mantığıyla apartman sakinleri tarafından bencilce kapatılmışlar.


Bırakın yol kenarındaki kaldırımı, kapalı otoparkın içindeki bir araçlık park yerinin bariyer ile -değil insanlıktan- komşulardan esirgendiğini gördünüz mü hiç? Bir gün yolunuz Interkey'e düşerse size bizim pencereden gösterebilirim ''Ev alma, Komşu al''dan nerelere geldiğimizi...




Sayı 21 (Temmuz - Ağustos 2014)

Bu yazı 5181 defa okundu.