Yazının Tarihi ve Coğrafyası

 “Güneş,

sırf küçük diye bir köyü unutmaz.”

İlk yazı, yeryüzünde Adem’de, sonrada Havva’dadır. Yaratan, yarattıklarını yaşama bilinci ve gücüyle donanımlı yaratmıştır. Yalnız Adem’lefd167bad78d0a974b5130a1f03b0e07dk Havva ve sonra da çocukları, çocuklarının çocukları, onların da çocukları, oğlanları, kızları... Ve şimdi, yedi milyarlık Adem’le Havva adamlık soyu. Adem’le Havva, buğday tenliydi. Sarı soy, siyah, esmer ve beyaz renkli oldular. Denizler, dağlar, ovalar aştılar, sevdiler, seviştiler, çoğaldılar... Savaştılar, barıştılar, birbirlerine karıştılar. İlk çağ, otuzbin yıl kadar önce yaşadıkları mağaraların karanlık kaya duvarlarına hayvan resimleri çizdiler, Fransa’da, İspanya’da. Karanlık mağaraların içi ışımaya başladı. Avrupa’daki, Afrika’daki mağaralardaki ışıltılar Picasso’ya kadar geldi.

Bu mağara resimleri, Asya bozkırlarında kayalarda, bir şeyi, bir olayı anlatan, okunabilen sözcükler oldu. Okunan çizgiler oldu. Ve milattan üçbin yıl kadar önce Asya-Avrupa ticaretinin merkezi olan Mezopotamya ovasında büyük bir şavkarma, aydınlanma oldu. Sümerler yazıyı icat ettiler... Adamlık Tarihi başladı. Yazı, Mısır’da Hiyeroflif resim yazı oldu. Adamlık Tarihi’nin Dünya coğrafyasında ulaşmadığı yer kalmadı. Çizginin ilk çizildiği karanlık mağaralar yazının ana-baba ocağı sayılır. Köşe-bucak her coğrafyada Adamlık Tarihi başladı. Coğrafyada her ülkenin iklim şartlarına göre adamlar, adamlardan da yazı karakterleri oluştu. Çok, hem de pek çok güzel ve doğru bir Afrika atasözü var, çok sevdiğim. “Güneş, sırf küçük diye bir köyü unutmaz.”

İlk İnsan İlk Yazı...

Adam, diğer bütün yaratılanlar gibi yaşarken, yazıyı buluşu ile kendi tarihini başlattı. Yazıdan önce de ötekilerden bir ayrıcalığı vardı. Hâlâ konuşmalarımızda “taş devrinde” o diye birilerini yereriz. Çünkü yazı, iletişimin, kültürün, uygarlığın can damarıdır. “Varolmak, yazı ile başlamıştır” diyen Heraklit, adamlığın yazı ile başladığını bize de duyuruyor.

Mezopotamya’da Sümer anadan babadan doğan yazının adı çivi yazısıdır. Beşbin yılı aşan yazı, hâlâ da gençlik çağındadır. Kendinden önce, Orta Asya’da Türklerden doğan akrabalarından da söz ediliyor. Çizgileri de gösteriliyor “yazıloji”nin “yazıloglar”ı tarafından. Yazıloji bilim adamlarına göre, yazı tarihinin coğrafya alanı bugün, dünyadan taşmış, uzayda dolaşıyor. Ay’a inip döneli nerdeyse yarım yüzyıl oluyor. Çivi yazısı, Mezopotamya’dan kendisini besleyen Dicle-Fırat kutsal ikizlerinin doğduğu Anadolu’ya, Fenike’ye, Mısır’a, İtalya’ya, tüm Avrupa, Afrika, Asya, Amerika ülkelerine ulaştı. Her ülke kendisine, kendi karakterinde yazı türetti. Çivi yazısından binlerce yıl sonra, hece yazı, kelime yazıları A’dan Z’ye alfabe düzenine getirildi. Resim yazılar da harflere dönüştü. Anlatımlar, simgeler harfe dönüştü, ses oldu.

 

“Varolmak, yazı ile başlamıştır.”

diyen Heraklit, adamlığın yazı ile

başladığını bize de duyuruyor.

 

Mısır’ın kartal ifade eden biçiminden A harfi ses verdi A diye. Günümüzde tüm ülkelerin alfabelerinin birinci harfidir, A.

Kelime ve hece yazının değişmediği, harf olmadığı ülkeler de vardır. Çin, Japonya ve Uzak Doğu’da bazı ülkeler.

Yazı, resimden harfe dönüştü; harf oldu; seslendi; ses oldu. Fenikelilerden dünya coğrafyasının en küçük köyüne kadar ulaştı. Yazısız haberleşme yazı gelinceye kadar sürdü. Dumanla iletişim yok gibi artık. İletişim alevlendi dumanı azaldı.

 

Alfabe, Fenikelilerden Yunanlılara ulaştı. Alfa’ya Yunanlılarda Be eklendi. Böylece tamamlandı ALFABE. Alfabenin sessiz harfleri yazının iskeletini, sesli harflerde etini oluşturdu. Araplar kendi harflerini, yazı türlerini yaptılar, yazdılar soldan sağa doğru. Yazı hemen her ülkede sağdan sola ve yukarıdan aşağıya yazılmıştır.

Latinler ve Romalılar başlangıçta sağdan sola yazılıp okunurken, Romalılar Ogüst’e, yağdanlık oldular. “Ey yüceler yücesi Roma’nın sahibi Ogüst, boynunuz okurken boşa yorulmasın diye, incinmesin diye gidiş dönüşlü yazdık. Birinci satır sağdan sola, devamı ikinci satır soldan sağa.” Ogüst, “Olmaz” dedi, sol eli ile sağı gösterdi...

 

Coğrafyasız tarih olmaz. Sanat tarihi ve tarihçisi gibi, Sanat Coğrafyacısı da olmalı. Veya, Sanat Coğrafyacısı ve Tarihçisi... Adem’le Havva’da da yazı vardı. O yazının adı, adamlarda aynı yerde yazılır. Karakteri değişir adı değişmez, kendisi de görünmez, ALIN YAZISI’nın. Ak’ı olur, Kara’sı olur... Türkülerimiz de çok vardır alın yazısı. Çoğu hüzünlüdür, karadır alnımızın yazısı. Seyhanî umutlu kendi alın yazısından. Sevgilisinin alnına kendi umudunu yazıyor.

 

 

Alnına yazı yazdım

Kalemim gül dalınan

Seyhanî beklemede

Petekteki balından

 

 

Beşbinden de fazla yıldan beri Adamlık Tarihi’ni aydınlatan, başlatan Kutsal Harflerdir güneşten sonraki güneş...




Sayı 8 (Mayıs - Haziran 2012)

Bu yazı 6247 defa okundu.