YAŞAMAK İçin Ne Yapmalıyım ?

 
Kendi kendime sorarım çoğu kez... Yaşamak için ne yaptım? diye...
Bazen de yakınlarıma, önem verdiğim insanlara da aynı soruyu yöneltirim.
Cevaplar muhteliftir...
- Sağlıklı yaşam koşusu yapıyorum. Böylece daha uzun yaşayacağım!
- Yediklerime dikkat ediyorum... Kilo almamaya çalışıyorum...
- Banka da çalışıyorum. Eşim de öğretmen geçinip gidiyoruz işte...
- Yılda bir kez check-up yaptırıyorum. Ufak bir şey çıktı mı hemen tedbirini alıyoruz.

 
***

 
- Bu işin sırrı stres kardeşim. Kafanı hiç bir şeye takmayacaksın, o zaman uzun yaşarsın!
Ama bunu söyleyen arkadaşım bir kaç ay sonra bir trafik kazasında ölüverdi. O gün kafama dank etmişti. Eğer “Yaşam” dan kastettiğim sadece bedenim ise ne kadar uzun yaşarsam yaşayım, bir gün gelecek ölüverecektim!.. Sadece ben değil herkes ölecekti.... 100 sene yaşasak da yolun sonu belli.
O günden beri kendime yöneltiğim sorunun şeklini değiştirdim....
- Ölmemek için ne yapmalıyım?

 
***

 
Karı kocanın maaşını birleştirmeyi bırak!.. Milyarlarca lira kazansan da öleceksin. Paranın gücüyle belki hayatını uzatabilirsin. Ama yine de öleceksin!
İster abur cubur yeme, istersen spor yap, hatta yıllık kontrollerini hiç aksatma yine de yolu sonu belli... Bir gün gelecek öleceksin.
-O zaman ben ölmemek için ne yapmalıyım?

 
***

yaamak_etem_caliskan34resize
 
 
Burada yazıma biraz ara verip, sizlere Etem Çalışkan'dan bahsetmek istiyorum.
Etem Hoca 85 yaşında... Günümüzün en yaşlı güzel yazı ustası. Yaşamı boyunca çok önemli eserler vermiş. Örneğin Hocası Ord. Prof. Dr. Emin Barın ile birlikte Anıtkabir'in hatlarını yazmış. Kuran-ı Kerim, Nutuk gibi önemli eserleri el yazması haline getirmiş. Bir çok kişinin Atatürk'ün imzası zannettiği “K.Atatürk” şeklindeki yazının dizaynı ve bilinen çok sayıda Atatürk portresinin çizimi ona ait. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, adına kütüphaneler kurulmuş.

 
***

 
 

Etem Çalışkan 85 yaşında... Bu yaş için genellikle ömrün sonuna yaklaşıldığı düşünülür. Ama o sanki daha 25 yaşındaymış gibi çalışıyor. Gençlere ders anlatıyor... Yeni yeni çizimler yapıyor... Müzeler için eserler üretiyor.
Bir gün sordum ona...
- Hocam hiç ölümü düşünmüyor musun?
- Ben ölmeyeceğim ki! diye cevap verdi.

 
***

 
Nasıl yani?...
“Ben ölmeyeceğim ki!...” Cevabı kafamda yankılanıyordu. “Ben ölmeyeceğim ki!..”
Bu nasıl olabilir?
Ben bedenimle değil ürettiğim eserlerimle yaşıyorum. Anıtkabir orada durdukça, benim yazılarım da duracak ve yaşamaya devam edeceğim. Ders anlattığım kişilerden biri benim anlattıklarımı bir sonrakine aktarırsa ben onun yazısında hayat süreceğim.. Mevlana öldü mü ki ben öleyim?

 
***

 

Mevlana öldü mü ki? Ak Şemsettin öldü mü ki? Newton öldü mü ki? Nazım öldü mü ki? Abidin Dino öldü mü ki? Galile öldü mü ki? Leonardo öldü mü ki? Atatürk öldü mü ki?

 

O kadar yükseklere gitmeye gerek yok... Beni yetiştiren öğretmenim Zilli Zekiye öldü mü ki?
O zaman “Yaşamak için ne yapmalıyım?” sorusunun cevabı da hemen ortaya çıkıyor.
Ölmemeye çalışmalıyım...
Bu ise çok zor değil... İyi bir çocuk yetiştirmek bile ölmemenin bir yolu olabilir.


yaamak_etem_caliskan35resize 



Sayı 19 ( Mart - Nisan 2014 )

Bu yazı 4472 defa okundu.