TÜRK SİNEMASINDA MİNİMAL YAKLAŞIMLAR – 1

Eylül' ü Eksik Bir Yazı; Sonbahar


-En güzel yıllarını sosyalizm için hapiste mi geçirdin? 
Belkide bu soruyu Yusuf'a en fazla sorma hakkı olan kişi sorar; sosyalizmin bağrından kopup gelen ve fahişelik yapan Eka. Sonunda ne olacağını bilse dahi inadına yaşamaya çalışmak için memleketine dönmüştür Yusuf. Hapiste geçirdiği yıllara değmiş gibidir duruşu. 


Üniversitede iken katıldığı eylemlerden dolayı hüküm giyen, ceza evindeyken F tipi protestolarına katılan, açlık grevi yapan ve bu yüzden ciğerleri iflas eden Yusuf’ un (Onur Saylak) son günlerini dışarıda geçirmesini konu alan Sonbahar; Yönetmen Özcansonbahar5 Alper’in 90 kuşağına adadığı bir ağıttır. Doğu Karadeniz' in bir dağ köyüne, anne kucağına dönen Yusuf kendi hapishanesini içinde taşımaya devam eder. Derdini kendisi değil film anlatmaya başlar. Köy hayatının hareketsizliği karşısında Yusuf' u izleyen kamera gayet hareketlidir çünkü. İçine kapanıklığı ve karanlık tarafı ne kadar minimal düzeyde tutuluyorsa hayat döngüsü doğa üzerinden o kadar hareketli geçiyor. Yusuf ne kadar içe dönük ise filmin görseli ters istikamette dışavurumcu bir izleğe işaret ediyor. Minibüsler, pencereler, otel odaları, telefon kulübelerine hapsolmuş insanlar, giderek artan öksürük nöbetlerine sonbahardan kışa dönen hava şartları. Herkes için büyük bir hapishane iken dünya, yıkılan Sovyet Rusya' nın Türkiye ile paralel ilerleyen Sosyalizm paradigması Eka ile dengelenir. Eka' nın Yusuf' ta gördüğü sosyalizm; etrafını kuşatan yalnızlık, adaletsizlik ve imkansızlık üzerine bir olguya dönüşür.sonbahar


Eylül'ü biraz eksiktir filmin. Giderek kışa dönen bir yazgısı vardır aşkla beraber Yusuf'un. Eka'ya olan aşkı çıkışsızlığın ve uğruna gençliğini kaybettiği sosyalizmin özlemidir. Birlikte otel odasında cenin pozisyonunda çıplak bedenlerini görürüz. Bu anne rahmine, bir nevi Rusya'ya dönmenin özlemidir. Rıhtımda dalgalara karşı duran Yusuf'un dünyaya karşı durmak gibi gizli sessizliği, dışarısının da ''içerden'' bir farkı olmadığını anlayınca yükselir: Ben hala buradayım, dercesine yaşama. Sonbahar görkemli bir kaybediştir perdede. Yeniden başlamanın imkansızlığı üzerine dingin bir izleği vardır. Acı ama insandan yana bir tavır sergiler film. 


Yaşadığı devrin adamı değildir Yusuf. Rus romanlarından kaçmış gibidir. Öyle ki, geride kalanları aramak için rus romanları okumaya devam eden Eka, Yusuf'ta bulmuştur ''O An''ı.


Tükenmiş ciğerleriyle üflerken tulumu son bir kez rol çalmaya cesaret eder Yusuf; Kaçmakta olduğu rus romanlarının ölümü aklına getiren kargalarından...




Sayı 15 (Temmuz - Ağustos) 2013

Bu yazı 4308 defa okundu.