Tarihle Yarışan Adanalı Mustafa Sağyaşar

mustafa_sagyasar_5sf

Bu yazıyı yazmadan önce Adana’nın eski sokaklarında aranarak dolaştım... Kulaklarımda Usta’nın sohbete başlarken söyledikleri vardı;“Türkocağı Mahallesi” diye Tarihi Kız Lisesi binasının hemen yanındaki yerlere denir. Eski Vilayet binası, Askerlik Şubesi ve nehir arasında kalan, has Adanalı olan herkesin bildiği bir mahalledir burası. Adanalılık konusunda Tepebağ ile yarışır adeta Türkocağı… İşte ben orada doğdum”.

Mustafa Sağyaşar ile sohbet etmek üzere İstanbul’da Pera Palas’ın lobisinde buluşmuştuk. Ben otele ustadan biraz önce gitmiştim. Pera Palas’ın görkemli tarihi yapısına göz attığımda, “Ne büyük tesadüf, birazdan iki tarih bir araya gelecek, bakalım hangisi diğerini gölgede bırakacak?” diye düşündüğümü itiraf etmeliyim. 

 

Türkocağı’nda Doğdum

Kentimizin yetiştirdiği çok önemli Türk Sanat Musikisi sanatçılarından olan Sağyaşar sohbete; “25 Aralık 1932’de Adana’nın Türkocağı Mahallesi’nde doğdum.” diye başladı. Ve devam etti: “Türkocağı Mahallesi diye Tarihi Kız Lisesi binasının hemen yanındaki yerlere denir. Eski Vilayet binası, Askerlik Şubesi ve nehir arasında kalan, has Adanalı olan herkesin bildiği bir mahalledir burası. Adanalılık konusunda Tepebağ ile yarışır adeta Türkocağı… İşte ben orada doğdum.”“Babam Karasoku’da mobilya satardı. Aynı zamanda da av malzemesi.  İlkokula Debboy Caddesi üzerindeki İnönü  İlkokulu’nda başladım. Sonra İnkilap ve Tepebağ İlkokullarına devam ederek bitirdim. Ortaokulu ise Birinci Ortaokul’da okudum.”

İki Ortaokullu Kent

Genç okuyucularımız bilmezler bu Birinci Ortaokulu. Ama herkes madem birincisi var ikincisi de olmalı diye fikir yürütülebilir. Birinci Ortaokul sonradan Tepebağ Ortaokulu oldu. Bugün ise lise… Bu arada not olarak da vermeliyim ki, İkinci Ortaokul  günümüze kadar İstiklal Ortaokulu ismiyle gelen okuldur. Şimdi düşünelim biraz eğer kentte sadece 2 tane ortaokul varsa, o yıllarda Adana’nın nüfusu kaç olabilir? 

IMG_6475

Türk Sanat Musikisi Tarihi İçinde Sağyaşar

10 Taş plak yapmış ustamız. Arkasından da 150’ye yakın 45’lik… Ve 10 da uzunçalar. Bunların hepsi on binlerce, hatta yüz binlerce satmış.Verdiğim bu bilgilerden, yazının başında ustayı niye Tarihi Pera Palas ile karşılaştırdığımı anlamış olmalısınız. Taa taş plak döneminden başlayıp, kariyerine 45’lik ve uzunçalar olarak devam ettiğine ve bilgisayar döneminde bile aldığı sahnelerde gençlere taş çıkarttığına göre, onun bir Türk Musikisi tarihi olduğu ortada. Üstelik (yakın zaman önce olduğu katarakt ameliyatını saymazsanız) Pera gibi restorasyon filan da görmemiş.Bilgisayar çağı dedim de aklıma düştü. Hani artık “Google” yazıp tuşa dokununca bir çok bilgi çıkıyor ya… Mustafa Sağyaşar yazdığınız da ise; çok sayıda melodi, şarkı ve türkü çıkmasına rağmen hayat öyküsü kısacık 3 cümle ile geçiveriyor.

Beni 400 Şarkım İle Anınız

Kendine bunun nedenini soruyorum: “Ben Ankara’da eşimle tanışıp evlendikten sonra özel yaşantımla değil, sanatımla gündemde kalmaya çok özen gösterdim. Bu yüzden kamuoyu beni 400 parçayı geçmiş repertuarımla tanır daha çok. Diğer özelliklerimi bilmez.”Adana’daki Sanatçı FabrikasıHocam o zaman yaşamınızla ilgili bu eksik bilgileri birlikte tamamlayalım isterseniz. Örneğin müzikle tanışmanız nasıl oldu?“Adana Halkevi sanatçı yetiştirme konusunda fabrika gibiydi o zamanlar. Bir de Görsev Kardeşler’in plak ve kolonya satan dükkanları vardı. Bunlar benim müziğe başlamam ve başarılı olmam üzerinde etkili olan iki önemli kuruluştur. ”Ustanın Adana Halkevi dediği yer, şuan Adana Büyükşehir Belediyesi olarak kullanılan binanın ta kendisi. Burası o zamanlar tam bir kültür-sanat merkeziymiş. Yaşar Kemal’ler, Orhan Kemal’ler buradan yetişmiş. Belki de Adana’dan çok sanatçı yetişmesinin sırrını; Yüce Atatürk’ün ilk Halkevi’ni kentimizde açmaya karar verip, sadece 2 ortaokulu olan bir kente böylesine büyük bir kültür merkezi yapılmasını sağlamasında aramak lazım. Mustafa Sağyaşar ise Halkevini şöyle anlatıyor;“Her dalda sanat eğitimi verilirdi. Resim, tiyatro, edebiyat ve tabi ki müzik… İyi öğretmenler eşliğinde sanat öğrenirdik. Sergiler açılır, konserler verilirdi. Buradan çok sanatçı çıkmıştır.”

Müzik ve Kolonya Bir Arada

Sağyaşar Görsev Plak için de şunları söylüyor:“Büyük Saat’te saatin hemen yanında bir dükkandı. Kolonya ve plak satarlardı. Biz de gider hem orada yeni çıkmış şarkıları dinler  hem de plak satın alırdık. Bir de bizim mahallede Ulus Parkı’nın içinde Piknik Aile Çay Bahçesi vardı. O dönemin en ünlü sanatçıları burada sahneye çıkardı, zannederim bunlardan da etkilendim

IMG_6461

”Şarkıcı Olacaksan Adana’ya Geri Gelme

Daha sonra da Ankara yaşamınız başlıyor herhalde?“1947’ ye kadar Halkevi’ne gidip geldim. O zamanlar Mustafa Okat İstasyon’a kadar “Okat Otobüsleri”ni çalıştırırdı. Onlarla gidip gelirdim. 1948’ di zannederim, bir tanıdığımız radyodan Ankara Radyosu’nun ses sanatçıları aradığını duymuş. Konuyu babama açtım. O zamanlar babam ses sanatçısı deyince düğünlerde çalan çalgıcılar diye düşünüyordu. ‘Oğlum sınava gitmen için para veririm ama kazanamazsan geri Adana’ya dönme!’ diye gitmeme karşı çıktı. Şükür ki ben sınavı kazandım ve kısa sürede tüm Türkiye tarafından  bilinen önemli bir sanatçı oldum. Hatta ‘Karam’ gibi veya ‘Kara Gözlüm Efkarlanma Gel Gayri’ gibi şarkılar benimle birlikte anılmaya başladı. Bir müddet sonra babam;” Oğlum ben yanlış anlamışım, seninle övünüyorum.” diye gönlümü aldı.Usta 1950 yılının son aylarında Ankara Radyosu’nda göreve başlamış ve 1954 yılında kendisi gibi müzikle uğraşan eşiyle evlenmiş. Oğlu Cemil  de kendi gibi müzikle uğraşıyor. Babası ile birlikte Pera’ya gelen Cemil Sağyaşar  onun kendileri üzerindeki etkisini şöyle anlatıyor:“Babam ve annem müzikle ilgilenince, bizim yaşantımız hep nota ile birlikte oldu. Kız kardeşim de benim gibi müziğe ilgi gösterdi, hayatını müzikle kazanıyor. Sadece küçük kardeşim biraz uzak kaldı.”

st790

Devlet Sanatçısı Mustafa Sağyaşar

1998 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen “Devlet Sanatçısı” unvanına da sahip. Burada “Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen” ifadesini bilerek kullandığımı belirtmeliyim. Çünkü bazen Devlet Korosu sanatçılarına da “Devlet Sanatçısı” denilebilmekte. Halbuki  “Devlet Sanatçılığı” unvanını alma onuruna bir iki  elin parmakları sayısında sanatçı sahip olmuş bugüne kadar.

Bu yazıyı tarihi Adana sokaklarında dolaştıktan sonra yazmaya başladım. Yazıyı bitirdikten hemen sonra da Yeni Adana’nın geniş caddelerini gezdim. Israrla aradığım bir şey vardı. Cadde, sokak hadi olmadı bir park tabelasında “Mustafa Sağyaşar” ismi. Ama tahmin edeceğiniz gibi hala aramaya devam ediyorum.Şimdi sokaklardaki arayışımıza son verip, birlikte digital ortamı turlayarak şu sorunun yanıtını bulalım isterseniz;  “Devlet Sanatçısı”unvanı olan kaç Adanalı var?




Sayı 4 ( Eylül - Ekim 2011 )

Bu yazı 7162 defa okundu.