Saimbeyli Mavisi Sizi Çağırıyor

 
Sıcak yüzünü göstermeye baÅŸladı. YoÄŸun iÅŸ tempomuzdan, betonlar arasında hapsedilmiÅŸlik hissinden her fırsatta doÄŸaya kaçmayı düÅŸünmeye baÅŸladık. DoÄŸa uyandı, aÄŸaçlar meyve vermeye, kelebekler uçmaya baÅŸladı. Çok ÅŸanslıyız ki gezilecek yerleri çok fazla olan bir bölgede yaşıyoruz. Hem de tarihle iç içe. 
Mayıs ayında bölgemizde beÅŸ gün sürecek bir gezi etkinliÄŸi bizleri bekliyor. 
Uluslararası DoÄŸada Görüntü Avcılığı Yarışması (DOGAY) 18-22 Mayıs tarihleri arasında Saimbeyli ve Tufanbeyli ilçelerimizde düzenlenecek. Anadolu'nun birçok ilinden ve yurt dışından katılan fotoÄŸrafçılar Saimbeyli ve Tufanbeyli’nin doÄŸasını, kuÅŸlarını, bitki çeÅŸitliliÄŸini, ÅŸelalelerini, kalelerini, antik eserlerini, eski camileri, yayla evlerini ve köylerini binlerce fotoÄŸrafla görüntüleyecekler.
DoÄŸa AraÅŸtırmaları, Sporları ve Kurtarma DerneÄŸi (DASK) tarafından düzenlenen bu organizasyon, Anadolu’daki il ve ilçelerimizin tanıtılması, doÄŸalarının, kültürlerinin belgelenmesi adına çok güzel bir fırsattır. Farklı ülkelerden ve yurt içinden bir çok ÅŸehirden gelen aileler, gençler, çocuklar arasında çok kısa sürede kaynaşılan ve daha önce isimlerini bilmeyen kiÅŸilerin dostluklar kurmasına sebep olan, katılımı yüksek bir organizasyondur.
 
 
Bölgemiz Adana ValiliÄŸi, Saimbeyli ve Tufanbeyli Kaymakamlıkları ve Belediye BaÅŸkanlıkları katkıları ile bu yıl 20.si düzenlenecek yarışmaya gelen misafirlere ev sahipliÄŸi yapacak. Bu muhteÅŸem doÄŸanın tadını çıkarmak elinizde.
EÄŸer belirtilen tarihler sizin için uygunsa, o zaman gece karanlığında sessizliÄŸi dinleyerek, ÅŸehrin her türlü tasasından uzakta huzur bulmak için 18-22 Mayıs tarihleri arasında sizleri bu ÅŸirin iki ilçemize bekliyoruz. 
Issız bir ormanda uyanmaktan veya kuÅŸlar tarafından uyandırılmaktan daha güzel ne olabilir? Sabahın ilk ışıklarıyla öten türlü türlü kuÅŸun cıvıltısıyla açın gözlerinizi. Eriyen kar sularında adeta topraktan fışkıran daÄŸ çiçeklerinin kokusunu içinize çekin.
EtkinliÄŸe katılamasanız bile bir hafta sonu sırtınızı beton bloklara dönerek, hayallerinizi de yanınıza alıp birkaç saat yolculuÄŸu göze alarak farklı bir yere, Torosların görkemli manzarası eÅŸliÄŸinde en kuzeye gitmenizi ÅŸiddetle tavsiye ediyorum.
Åžimdi bu doÄŸa harikası iki ilçemizi tanıyalım ve tarih boyunca önemlerini anlayalım.
 
 
SAÄ°MBEYLÄ° - TUFANBEYLÄ°
Torosların görkemli manzarasını izleyerek yaklaşık 1500 metre kadar AladaÄŸlar’a çıkmanız gerekiyor. Yeni yerleri keÅŸfetmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer. Burada daÄŸ da baÅŸka, su da baÅŸka. 
Saimbeyli, Adana’nın 157 kilometre uzaklığında sakin yaÅŸayan, kimsenin varlığından pek bir haberi olmayan, tarih, doÄŸa, bitki çeÅŸitliliÄŸi konusunda eÅŸsiz özellikleri bulunan bir ilçemiz ve oldukça uzun geçmiÅŸi olan bir yerleÅŸim yeridir. 
Geriye, çok geriye, antik çaÄŸlara gitmemiz gerekiyor.
DaÄŸların arasında derin bir vadi içerisine yerleÅŸmiÅŸ, çok özel bir konumu olan, görmüÅŸ geçirmiÅŸ bir ilçemiz burası. Tarihi Kale Kilise, karşısında Manastır, Obruk Yaylası ve Åželalesi, Çatak Yaylası baÅŸ karakterler. 
Tufanbeyli ise, Adana’nın kuzeydoÄŸusunda Toros DaÄŸları’nın ardındaki platoda kurulmuÅŸ, Adana’ya 196 km uzaklıkta ÅŸirin bir ilçemiz. Tarihi önemine bakacak olursak barışın doÄŸduÄŸu ÅŸehirdir. Åžar (Komana) Kutsal Kenti, Ala Kapı, Kırık Kilise, Bizans Kilisesi, Gala Tepe, Yassıpınar Höyük, Bastamba, Küçük Sarı Fakı Höyük baÅŸ karakterler.
Saimbeyli görkemli bir tarihe sahip, her tarafı tarihi kalıntılarla dolu. Kilikya-Kapadokya yolu üzerinde oluÅŸu nedeni ile geçmiÅŸteki konumu çok daha önemliydi. 
Kimi kaynaklar Kilikya’yı Antalya Körfezi ile Ä°skenderun Körfezi; kimileri Silifke ile Amanoslar (GavurdaÄŸları) arasında göstermekte, daÄŸlık- ovalık adları ile de ikiye ayırarak merkezini Çukurova, özellikle Adana olarak vermektedir. Saimbeyli ise daÄŸlık Kilikya bölümünde gösterilmektedir.
Kilikya’nın önderleri olan Kizzuwatnalılar, Hititler, Asurlular bu bölgelerde önemli yapıtlar bırakmışlar.
Antik ÇaÄŸ’da Anadolu’da kurulmuÅŸ çok önemli bir devlet olan Hititler, ünlü KadeÅŸ Savaşı’na gitmek için baÅŸkentleri HattuÅŸaÅŸ’tan (BoÄŸazköy)  baÅŸlattıkları yolculuklarında, Kayseri- Develi yolunda ilerleyerek Gezbel geçidini geçmeden Ä°mamkulu, geçtikten sonra Hanyeri kayasına kabartma (rölyef) yapmışlar. Ä°z bırakarak yollarına devam eden Hititler, Saimbeyli, Feke, Kozan yolunu izleyerek Ceyhan yöresine geldiklerinde bir rölyef de Sirkeli kayasına yapmışlar.  Uzun süre Kizzuwatna egemenliÄŸinde kalan ve onların  kutsal alanı olan Åžar’daki ilk buluntular da Hititlilerle baÅŸlıyor. Romalılar, Bizanslılar, Ermenilerle sürüyor.
 
 
Tufanbeyli neden “Barışın doÄŸduÄŸu ÅŸehir” olarak bilinir?
Åžar (Komana) Kutsal Kenti, Hititliler döneminde çok önem kazanmıştır. Bunu yukarıda yazdığım üzere Sirkeli, Hanyeri ve Hemite gibi bölgelerde bulunan kaya kabartmalarından anlıyoruz.
Hititologlar, Åžar’ın üç bin beÅŸ yüzyıl önce Adana ve civarında yaÅŸamış Kizzuwatna Krallığı’nın sadece kutsal kenti (Komana) deÄŸil, baÅŸkentleri olabileceÄŸini söylemektedir. 
KadeÅŸ Savaşı biliyorsunuz Hititler ve Mısırlılar arasında yapılmış çok büyük bir savaÅŸtır. BaÅŸkentleri HattuÅŸaÅŸ’tan yola çıkıp savaÅŸa giderken Saimbeyli yolunu kullanan Hitit Kralı Muvattalli, Suriye toprakları üzerinde Mısır Firavunu 2.Ramses ile karşı karşıya gelmiÅŸtir.
Savaşın gerçek galibi olduÄŸu söylenemez. III. HattuÅŸili KadeÅŸ Savaşı’nda kardeÅŸi kral Muvattalli’ye yardım edip ülkesine dönerken, koruyucu tanrısına gerekli kurbanları sunmak için Åžar (Komana) Kutsal Kent’e uÄŸrar. Orada rüyasında gördüÄŸü Tanrı Ä°ÅŸtar’ın isteÄŸi üzerine, yüksek bir rahip ailesine ait soylu Ä°ÅŸtar rahibesi Puduhepa ile evlenir. O dönemde Kutsal Kent Åžar, Kapadokya Krallarından sonra gelen ikinci önemli kiÅŸiler olan rahipler tarafından yönetilmektedir.
 
 
HattuÅŸili ile evlenerek HattuÅŸaÅŸ’a (BoÄŸazköy) giden Puduhepa, Muvattalli’nin ölüp yerine kocasının kral olmasıyla birlikte Hitit kraliçesi olur. Yani hemÅŸehrimiz Puduhepa Hitit Kraliçesi olmuÅŸtur.
Ä°ÅŸte bundan sonrası çok önemli; Barışsever ve insancıl, kendini yetiÅŸtirmiÅŸ ve etkili bir kadın olan Puduhepa ülke yönetiminde söz sahibi olur, en önemli icraatı ise onlarca yıldır süren KadeÅŸ Savaşı’na son vermek için kocasını barışa ikna eder.
Hitit Kralı III.HattuÅŸili ile Mısır Firavunu II.Ramses arasında M.Ö.1285 yılında dünya tarihinin ilk yazılı barış anlaÅŸmalarından olan KadeÅŸ Barış AnlaÅŸması imzalanır. Puduhepa ise anlaÅŸmaya eÅŸiyle birlikte aynı yetkide mühür basar. Bu olay Puduhepa’ya hem bir devlet anlaÅŸmasına mühür basan ilk kadın olma özelliÄŸini vermiÅŸ, hem de kadın-erkek eÅŸitliÄŸi konusunda önemli bir adım olmuÅŸtur. Bu nedenle Tufanbeyli ilçemiz barışın doÄŸduÄŸu ÅŸehir olarak bilinir.
 
 
Antik ÇaÄŸ’dan günümüze dönersek; Åžar köyü, tarihi Komana Antik Kenti üzerinde kurulmuÅŸ, içinden Sarız Suyu akan bir cennet vadidir. Sarız Vadisi’nde Romalılar döneminde yapılmış olan Antik Tiyatro ile Helenistik dönemden kalma kaya mezarları bulunmaktadır. Åžar’dan günümüze gelebilen en önemli eseri Alakapı’dır. Ana Tanrıça Tapınağı’nın kapısı olduÄŸu tahmin edilmektedir. Tapınak maalesef tamamen yıkılmıştır. 
 
 
Halkın Kırık Kilise olarak adlandırdığı yapıysa, M.S.4 .yüzyılda yine Roma döneminde, Roma Senatörü Aurelius Claudius Hermodoros için yaptırılan bir anıtmezardır.
Antik kentin günümüzde ayakta kalmış diÄŸer bir yapısı da kırmızı tuÄŸladan yapılmış olan Bizans Kilisesi’dir. Åžar’da ayrıca su yolları, antik havuzlar, kaya mezarlarına rastlanır. 
Eski isimleri Höketçe ve MaÄŸara olan Tufanbeyli’ye 300 yıl önce Elbistan bölgesinden insanlar gelip önce maÄŸaralara yerleÅŸmiÅŸler (bu nedenle adına MaÄŸara denmiÅŸ), daha sonraları ise bir araya gelip köy oluÅŸturmuÅŸlar. 1967 yılında ise ilçeye KurtuluÅŸ Savaşı’nda bölgede komutanlık yapmış olan AydınoÄŸlu Osman Tufan Bey’e atfen Tufanbeyli ismi verilmiÅŸtir.    
 
 
Saimbeyli’nin ise Roma ve Bizans dönemlerinde adının Badimon olduÄŸu, Ermeni Döneminde ise binyıllar içerisinde bazı deÄŸiÅŸikliklere uÄŸrayarak 1800’lü yıllarda Hacın biçiminde oluÅŸtuÄŸu görülüyor. Bizans Ä°mparatoru tarafından doÄŸudaki krallıklarına son verilen Ermenilerin bir kısmı Çukurova’ya yerleÅŸmiÅŸler ve hatta Bizans’a tabi olmaları kaydıyla Tarsus kentinin hakimiyeti verilmiÅŸtir. M.S.’ya bakarsak Selçuklu Döneminde Çukurova fethedildiÄŸinde Ermeniler varlıklarını devam ettirmiÅŸler.Yörede iki yüz yıl süre ile Ermeniler ve Türkler bir arada yaÅŸamıştır. 
KurtuluÅŸ Savaşı döneminde Fransızların iÅŸgalinden sonra, Fransız destekli Ermeni ordusunu ağır yenilgilere uÄŸratıp, bölgenin temizlenmesi sırasında komutan olarak görev alan ÅŸehit Kaymakam Saim Bey’in gösterdiÄŸi üstün baÅŸarılardan dolayı adı ilçeye verilmiÅŸtir. Bölgenin Ermenilerden geri alınması sırasında ÅŸehit düÅŸen 80 Saimbeyli’nin gömülü olduÄŸu ÅŸehitlik, ziyaret edilecek yerler arasındadır.
GördüÄŸümüz gibi bölge zaman içerisinde, burada çok kısa olarak yazmaya çalıştığım üzere çeÅŸitli uygarlıkların etkisi altında zengin bir kültür birikimine sahip olmuÅŸtur.
 
 
Kale Kilise’nin birinci yüzyılda Romalılarca yapıldığı, içindeki kilisenin ise Ermeniler tarafından yapıldığı görüÅŸü vardır. Kalenin karşısında bulunan Sivri Kaya’nın KurtuluÅŸ Savaşı sırasında önemi büyüktür. Buradan yapılan top atışları ile kale Ermenilerden geri alınmıştır. Yine kalenin karşısında bulunan manastırın ise 11.yüzyılda yapıldığı, Surp Agop Manastırı adı ile tanındığı belirtiliyor. Bir dönem Amerika’nın misyonerlik çalışmaları için kurduÄŸu Amerikan Koleji uzun süre bölgede faaliyette bulunmuÅŸtur. 1920 yılında Saimbeyli’de yedi adet deÄŸirmen vardır. 
 
 
Osmanlı Kızlar Hamamı’nı da sayarsak uçsuz bucaksız topraklara, daÄŸlara, vadilere kurulan, yanıbaşımızda duran kasabalar, köyler, daÄŸlar, ovalar, kimi zaman ırmak ve derelerin ne çalkantılı, ne renkli hikayeleri var deÄŸil mi?
Antik ÇaÄŸ’dan beri kesintisiz yaÅŸayan bu toprakların serüveninde bir süreklilik var. Yani  kimi zaman geleneÄŸini, töresini deÄŸiÅŸtiren 4000 yıllık bir kültür birikimi var karşımızda.
Buradan gelip geçen ve iz bırakan uygarlıklar, deÄŸerleri bilinmese de hala bize güzellikler sunmaya devam ediyor. Eski zamanların görkemli günlerinin izlerini bize taşıyan bu kültür miraslarının fark edilip, böyle bir organizasyon düzenlenmesi önemli bir farkındalık. 
 
 
DaÄŸların yüksek kesimleri ardıç, katran, çam, meÅŸe, sedir aÄŸaçları ile kaplı. Her taşın altından akan suların oluÅŸturduÄŸu Obruk Åželalesi’nde, yapraklarının gökyüzünü kapattığı anıt çınarların gövde ve dallarına kurulmuÅŸ çardaklarda piknik yapabilir, balık tutabilirsiniz.
Ä°ç Anadolu ile Akdenizi birbirine baÄŸlayan, iki bölgenin de 4000 çeÅŸit bitki örtüsünü içinde barındıran önemli bir geçit yeri Obruk Yaylası. Obruk deresi Kirkot çayı ile birleÅŸip Saimbeyli deresi olur, o da Göksu Irmağına karışır. Dere ve çaylar tarafından beslenen çeÅŸitli kanyon ve vadiler gizemli bir ÅŸekilde keÅŸfedilmeyi bekler.
 
 
UlaÅŸmanız biraz zor olsa da, Saimbeyli DamlataÅŸ MaÄŸarası’nı görmenizi tavsiye ederim.
Ya da su seslerine karışan kuÅŸ seslerini dinleyerek Çatak Yaylası’nda çadırınızı alıp kamp kurabilirsiniz. DeÄŸirmenler, eski camiler, yayla evleri keÅŸfedebilir, güzel yürekli yörüklerle yayla geleneÄŸini yaÅŸamayı deneyimleyebilirsiniz. 
 
 
Saimbeyli Mavisi
Türkiye’de ki 10 önemli kelebek alanı arasında bulunan Saimbeyli’nin vadilerinin derinliklerine doÄŸru yapacağınız yürüyüÅŸlerde, siz de birbirinden güzel kelebekleri görebilirsiniz. Mayıs ayı kelebek fotoÄŸrafı çekmek isteyenler için  uygun zamandır. Türkiye’de ki 400 kelebek türünden 150-160’ının bu bölgede görülebileceÄŸi Çukurova Üniversitesi tarafından tesbit edilmiÅŸtir. Ayrıca bu bölgede "Teressa Mavisi" olarak adlandırılan, iri, mavi ve gösteriÅŸli endemik kelebeÄŸe rastlanmış ve Çukurova Üniversitesi tarafından "Saimbeyli Mavisi" ismi verilerek, kayıtlara geçmiÅŸtir. 
Kelebek fotoÄŸrafı çekmek isteyenler, Saimbeyli Mavisi sizi bekliyor.  
 
 
Saimbeyli, bitkisel endemikler açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biridir. Endemik kelebeÄŸi, doÄŸası ve sakinliÄŸi ile ünlense de, kilimi, kirazı da bu ünü hak edecek bir öneme sahip. Haziran ayında ziyaret etmek isterseniz, geçen yıl 25.si düzenlenen Saimbeyli Kültür Sanat ve Kiraz Festivali’ne denk getirmenizi öneririm. Ayrıca geçmiÅŸte dünyanın en kaliteli ÅŸaraplarının üretildiÄŸi, bol sulu mücennes üzümü burada yetiÅŸiyor.
Say say bitmez, siz iyisi mi gidin de yerinde görün.
 
 
 
FotoÄŸraf çekmek isteyen, gezmek isteyen, kamp yapmak isteyen herkesi Mayıs’da bu bölgeye bekliyoruz. Sizi zengin mi zengin bir doÄŸa karşılayacak. Sabahın erken saatinde uyanıp farklı renk tonlarıyla doÄŸayı kucaklayacak bir serüven sizi bekliyor. 
Burası hem kültür zenginliÄŸini hem de yoksunluÄŸunu bir arada bulunduran derin bir vadi.
 
 
 
Maalesef Anadolu’nun binlerce yıllık mirasını bu bölgede koruyamamışız. Tufanbeyli’de Termik Santral kurarak korumaya niyetli olmadığımızı da anlıyoruz. Daha lüks tüketmek, daha zengin olmak adına toprağı, suyu, havayı endüstri bölgelerine teslim ediyoruz. Maalesef çok sayıda canlının türü hızla tükenirken doÄŸa fakirleÅŸiyor ama insan zenginleÅŸtiÄŸini sanıyor.
Kültür mirasımız çok zengindir, bunu hepimiz biliyoruz. Ancak bu zenginliÄŸimizi koruyamadığımız için yok olup gitmesine de seyirci kalıyoruz. Böylesine deÄŸerli bir mirası gelecek kuÅŸaklara aktarma sorumluluÄŸumuz her dönemde vardır. Hem bilime hizmet etmiÅŸ oluruz hem de bölgenin turizm açısında geliÅŸimine katkı saÄŸlamış oluruz.
 
FotoÄŸraflar: Mehmet Dilci
 
 



Sayı 32 (Mayıs - Haziran 2016)

Bu yazı 7118 defa okundu.