İKİ BİLİM İNSANI... MÜLLER VE CARSON... BİRİ NOBELLİ... DİĞERİ DEĞİL...
Biri milyonlarca hayvan ve insanın ölümüne neden oldu... Diğeri ise tersi, bir çok canın kurtulmasını sağladı... Nobel her zaman doğru kişilere veriliyor mu?
Bu sayımızın Bilim Köşesi'nde sizlere iki bilim insanını birden tanıtmak istiyorum:
Bunlardan biri 1948 yılında Nobel Tıp ödülünü almış bir kimyacı....Erkek...Paul Herman Müller. Diğeri ise Nobel filan alamamış... Bir kadın...Racel Carson.
Bunlardan biri milyonlarca hayvanın ve bir çok insanın ölümüne neden olmuş biri, diğeri ise tersi. Tabiî ki siz hangisi hangisidir niye meraklandınız şimdi. En iyisi burada biraz konu değiştirip, bir dönem sıtma mücadelesinde dahi kullanılmış bir maddeden bahsedeyim.
DİKLORO DİFENİL TRİKLOROETAN
Bir zamanlar insanlar sivrisineklerle bulaşan Sıtma hastalığı nedeniyle kırılırlarmış. Bir zamanlar diye yazdıysam sıtmadan ölme tarihinin çok eski olduğunu zannetmeyin. Bizim gibi ellilerine gelmiş olan kişilerin bile çocukluğu sıtma tehlikesi ile geçmiştir.
İşte yapılan araştırmaların sonucu 1939 yılında yetiştikleri bataklıklara sıkıldığında hiç sivrisinek bırakmayan Dikloro difenil trikloroetan isimli bir madde bulundu. O dönem bu bir devrim sayıldı. Bu maddenin sadece sivrisineklere karşı mücadelede değil, bitkilere zarar veren tüm hayvansal zararlıların mücadelesinde kullanılabileceği görüldü. İnsan üzerinde görülen bit, pire gibi canlılara karşı direk vücutlara uygulandı. Mutfaklara, banyolara sıkıldı. Daha çok kullanılması için bir çok reklam yapıldı.
İnsan tıbbına gösterdiği faydalar nedeniyle bu maddeyi bulan kimyacı Paul Herman Müller'e de 1948 yılında Nobel Tıp Ödülü verildi. Müller bu madde nedeniyle çok zengin oldu.
İSVİÇRELİ KİMYACI
İsterseniz kısaca Müller'in hayatına göz atalım:
1889'da İsviçre'nin Olten kentinde doğan Müller, 12 Ekim 1965'de Basel'de öldü. Dikloro Difenil Trikloroetan'ın böcekler üzerindeki güçlü toksit etkisini bularak 1948 Nobel Tıp Ödülünü almıştır. 1925'ten başlayarak boyalar üzerinde çalışan Paul Hermann Müller ,1935'te böcek ilaçlarıyla ilgilenmeye başladı. Kısa süre sonra bitkilere ve sıcak kanlı hayvanlara zarar vermediğini savunduğu, etkisini uzun süre koruyabilecek, güçlü bir ilaç olan Dikloro Difenil trikloroetan adlı maddeyi buldu.
RACEL CARSON
Şimdi de izninizle diğer kahramanımızdan da bahsetmek istiyorum.
27 Mayıs 1907 tarihinde Pensilvanya'da doğan Carson, 14 Nisan 1964 tarihinde ölmüştür.
1917 yılında, Küçük Rachel babasıyla göl kenarında gezerken ilginç bir doğa olayına tanık olur. Bir kartal, bir tavşanı havada uçururken görür. Racel bunu bir dayanışma olduğunu zannederken, babası ona kartalın tavşanı avladığını ve yemek için yuvasına götürdüğünü anlatır. Evlerine dönerken babası doğada bunun gayet normal olduğunu ve büyük balığın, küçük balığı yutacağını söyler.
Rachel Carson bu olaydan sonra doğada gördüğü her şeyi defterine yazmaya başlar. Böylece hem unutmaz hem de ertesi gün arkadaşlarıyla paylaşabilir. Bu merakı Racel'e üniversitede Zooloji bölümünü seçmesine neden olur. Aldığı eğitimle doğayı ve canlıları korumaya ve incelemeye koyulur.
KARTALLAR NİYE AZALDI?
O yıllarda tarımda kullanılan böcek öldürücü bir ilaç üretilmiştir. Dikloro Difenil Trikloroetan...
Çiftçiler tarlalarındaki zararlılar için bu ilacı bolca ve zevkle kullanmaktadır. Bolca ve zevkle, çünkü bu ilaç tüm zararlıları öldürerek büyük verim artışına neden olmaktadır.
Racel'in dikkatini ilk kez, Amerikan kartallarının sayısının azalması çeker. Kartalların yumurtalarının kabuğu bir nedenle gittikçe incelmektedir. Bu da çabuk kırılıp, üremelerinin durmasına neden olmaktadır.Rachel doğanın dengesini bozan etkenleri bulmak için gece-gündüz çalışır. Ulaştığı ip uçları ise onu Dikloro Difenil Trikloroetan'a götürür. Yıllarca süren araştırmalarının sonucunda bu kimyasalın doğanın tüm dengesini bozduğunu anlar.
Bu maddenin halk arasında bilinen ismi ise, Dikloro Difenil Trikloroetan'ın kısaltılması olan DDT'dir.
DDT'YE KARŞI MÜCADELE
Halkı bu konuda bilinçlendirmek için gazetelere yazılar yazar. Fakat bu yazılar insanların dikkatini çekmez. Bir taraftan da bu işten para kazananlar Carson'a karşı taaruza geçerler. Ama Rachel Carson savaşından vazgeçmez ve doğanın korunmasını, kimyasal böcek öldürücülerin (DDT) kullanılmamasını anlattığı yazılarını kitaplaştırır. “Sessiz Bahar” isimli bu kitap kısa sürede etkisini gösterir. DDT'nin; böcekleri yiyen diğer canlılarda ve bitkileri yiyen insanlarda son derece zararlar yaptığı kamuoyu tarafından kabul edilir.. Hatta bu madde biraz daha kullanılsa bazı canlı türlerinin yok olacağı herkes tarafından anlaşılır. Sonunda DDT Amerika ve bir çok Avrupa ülkesinde yasaklanır(E.D. Kocaman).
CANLILARI ÖLDÜREN NOBELLİ, KURTARAN İSE DEĞİL!
İnsanlığı kurtaran 100 çevreci listesinin o zamandan beri başında yer alan Racel Carson, milyonlarca hayvan ve insanın canını kurtarmasına rağmen Nobel filan alamamıştır. Hatta Racel; Nobel'e aday bile olamamıştır.
Ama milyonlarca canlının ölümüne neden olan DDT'yi buldu diye Paul Herman Müller'e Nobel Tıp Ödülü verilmiştir. Gerçi bu ödülü başlatan Alfred Nobel'in; dinamiti bulup, milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir kişi olduğunu hatırlayınca, düşüncelerimizdeki bu paradoks çözümleniveriyor. Ve kendi kendimize şu soruyu soruyoruz;
Acaba Nobeller’den kaç tanesi hak etmeyen kişilere veya kurumlara verilmiştir?