Heavy Metal Meslek Yüksek Okulu Black Sabbath

 

“Bana göre Sabbath her zaman gerçekten ağır (heavy) bir Blues grubuydu. Sonuçta hepimiz buyduk. Blues köklerini aldık ve daha ağır hale getirdik…”

Geezer Butler052-3

 

Hayatı güzelleştiren, estetik değer katan, keyifli ve yaşanır hale getiren iki şey vardır; aşk ve sanat! Kattıkları bu değerlerin ötesinde insanı, toplumu, hatta dünyayı değiştirecek kadar güçlüdürler de şüphesiz. Her sanat disiplini ayrı bir lezzettir, “hangi sanat” gibi bir kısırdöngüye kapılmadan hepsinden tatmak, gri hücrelerimizi doyurmak ve geliştirmek için bir zorunluluk şüphesiz. Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu ve Altınşehir Adana dergisi olarak amacımız tüm sanatsal lezzetleri üretebilmek ve paylaşabilmek. Müzikal bir yeteneğim olmamasına ragmen çocukuğundan beri notalarda kaybolan “profesyonel dinleyici” bendeniz de en başından beri sanatın “değerli tınıları”ndan bahsetmeye çalışıyorum dilim döndüğünce. Malumunuz, bu yazı dizisi de sanat dünyasında varlıklarıyla, duruşlarıyla, sözleriyle, müzikleriyle, eylemleriyle, şovlarıyla devrim yaratan müzisyenleri anlatıyor. Bu ayki konuğumuz efsanevi grup Black Sabbath.

“Heavy Metal” Türünü Yaratan Grup...

Bir önceki yazı dizimizden hatırlarsınız, ‘Heavy Metal’ tabiri, Hendrix’in bir konserinde çıkardığı gürültüyü tarif etmek için bir muhabir tarafından ilk kez kullanılmıştı. Aynı dönemde SteppenWolf’un “Born To Be Wild” şarkısında da motorsiklet gürültüsünü anlatmak için “heavy metal thunder” dizesi vardı. Ama bir müzik türüne bu ismi veren etken, Black Sabbath’ın varlığıdır. Zira çiçek çocukların aşk dolu nameleriyle süslü dönemde giyimleriyle, pelerinleriyle, şeytani görüntüleri, ürkütücü müzikleri ve şarkı sözleri ile müziği, bambaşka bir boyuta taşıdılar. Black Sabbath’ın en önemli müzikal farkı, şarkılarının büyük kısmının “triton” denen bir akor aralığında yapılmış olması idi. Burada uzun uzun teknik detaylarını yazmak yersiz belki, kısaca bemol’ün eksik beşlisi de denen triton, nota sisteminde seslerin yönü dolayısıyla gergin, ve “çözülmeyi bekleme hissi veren” bir tondur. Müzik dünyasında “şeytan aralığı” da denilen bu ton, efsaneye göre ortaçağ’da kilise tarafından şeytani olarak nitelendirilmiş ve bu tonda müzik yapan sanatçılar engizisyonca idam edilmiş. Bu yüzden Black Sabbath gerek ismi, gerek müzikal tavrı, gerekse şarkı sözleri ve sahne şovları nedeniyle her zaman “satanic” bir grup olarak anılmıştır. Şimdi gelin bu efsanenin kuruluşuna ve müzikal gelişimine kısa bir göz atalım.

 

“Müzikal anlamda

tamamen uzlaşmaz ve inatçılar, ticari formlarda müzik yapmaktansa

açlıktan ölmeyi

yeğlerler…”

Vertigo BasınAçıklaması, 1970

Kuruluşu ve Gelişimi...

İngiltere’nin Aston isimli küçük bir işçi şehrinde doğan grup elemanlarının çocukluk ilişkileri çok da dostça değildi. Hatta genç John Michael “Ozzy” Osbourne sık sık mahallenin kabadayısı olan Frank Anthony “Tony” Iommy’den eziyet görürdü. Terence “Geezer” Butler ise kendi halinde, gizemli bir serseri idi. Ayrı zamanlarda birbirlerinden habersiz olarak müziğe başlayan bu gençler, zamanla bir araya geldiler ve yanlarına William “Bill” Ward’u da alarak, Ozzy’nin annnesinin banyosunda gördüğü bir pudra kutusunda yazan “Polka Tulk” ismi altında bir Jazz-Blues grubu kurdular. Daha sonra grubun adı Ozzy’nin nefret etmesine rağmen “Earth” olarak değişti.

1969’da Iommi, Jethro Tull ile birlikte çalmak icin gruptan ayrılmasına rağmen birkaç ay sonra geri döndü. İnsanların korkmak için korku filmlerine para vermesinden etkilenen Iommi, bunu müziğinde kullanmak istiyordu. Butler’ın gizeme olan ilgisi ile gazlanan grup esrarlı ve düşündürücü sözleri olan, ezgileri insana korku veren şarkılar bestelemeye başladılar. 1930’ların Boris Karloff filminden esinlenerek grubun adını “Black Sabbath” yaptılar. 1970’de Iommi bir iş kazası sonucu sağ elinin parmaklarını sakatladı. Solak gitarist hassas parmaklarıyla gitarin perdesine basmayı çok acı verici bulduğundan daha kolay çalmak, ayrıca daha alçak bir ses tonu vermek ve için gitarın akordunu değiştirdi. Sonuç, şarkılarının sözlerini yakalayan kasvetli, blues esintili temalarla birleşen derin ve boğuk bir sesti. Ve grup kendileriyle aynı adı taşıyan albümlerini yayınladı. Çoğunluğu Butler tarafından bestelenen şarkılar kötülük, şeytan, büyücülük ve savaş temalarına dayanıyordu. 1971’de tam anlamıyla bir “Heavy Metal” albümü olan Paranoid yayınlandı. Yaklaşık 1 yıl listelerde yer alan bu albümle grup hem Atlantiğin iki yakasında ateşli bir hayran kitlesi kazandı hem de platin plak aldı.sabbathh

“Şeytan’ın Kilisesi...”

Grubun şeytanî armonik sesleri ve yaşam tarzları, tutucu organizasyonlar ve aileler tarafından nefretle izlenmeleri sonucunu doğurdu. Üyelerinin çoğunluğu Katolik olmalarına rağmen “Şeytan’ın Kilisesi (Church of Satan)” Black Sabbath’ın müziğini kucakladı ve grup üyeleri kendi kiliseleri tarafından şeytana tapmakla suçlandılar. Alkol ve uyuşturucuyla dolu çılgın yayaşantıları da haklarındaki söylentileri iyice arttırdı ve grup dünyadaki milyonlarca anne ve babanın korkulu rüyası oldu. 1971’de “Master of Reality” adlı albüm yayınlandı ve neredeyse bir sene bestseller olarak kalmayı başardı. “Volume 4” 1972’de yayınlandı. Heavy Metal’in onaylı klasiklerinden birisi 1973’de yayinlanan “Sabbath Bloody Sabbath” isimli albümleriydi. 1975’deki Sabotage ve 1976’daki Techical Ecstasy, kimilerine gore grubun çöküş dönemiydi. Bir yandan grup üyelerinin kişisel yaşantıları kontrolden çıkarken diğer taraftan yaşanan iç gerginlik, dayanılmaz bir hale gelmişti. 1978 tarihli “Never Say Die” Ozzy’nin grupla son stüdyo kaydı oldu ve Ozzy kendisini başlı başına bir efsane haline getirecek solo kariyerine atladı. Black Sabbath okulu, ilk mezununu vermişti. Ozzy’nin gidişinin yarattığı boşluğu doldurmak için yerine eski Rainbow solisti Ronnie James Dio’yu alan grup 80’lere “Heaven and Hell” ile ümit verici başladı. Bu arada baterist Bill Ward kötü giden sağlığı yüzünden grubu bırakmak zorunda kaldı ve onun yerine Vinni Appice gruba katıldı. Iommi, Butler, Dio ve Appice’den oluşan yeni kadro 1981’de Mob Rules’ı kaydettiler. Sıradaki plan ise bir konser albümüydü fakat Dio ve Iommi albümün mix’i sırasında kapıştılar. Kapışmanın faturası ağır oldu grup için; Dio yanına Appice’i de alarak gruptan ayrıldı. Rainbow ile başladığı kariyerini Black Sabbath ile iyice güçlendiren Dio solo kariyerine dönerken Black Sabbath bir efsane daha yaratmış oluyordu. Grup Bill Ward’ın iyileşip geri dönmesiyle tekrar organize oldu ve Deep Purple’ın solisti Ian Gillian’ı kadrosuna aldı. Bu dörtlü, 1988’de “Born Again”i kaydetti ve Gillian 1984 yılında Deep Purple’a geri döndü.  Ozzy 1985’te bir yardım konseri için Black Sabbath’a tekrar katıldı. Fakat bu performanstan sonra da bas gitarist Geezer Butler gruptan ayrıldı ve grup Tony Iommi’nin himayesi altına girdi. Yeni albüm “Seventh Star” Ocak 1986’da çıkarıldı. Bu albümünün kadrosunda solist olarak başka bir eski Deep Purple üyesi Glenn Hughes vardı. Albüm ortalama bir başarı sağlarken grupta çatırdamalar başladı ve Hughes gruptan ayrılarak yerini Ray Gillen’e bıraktı.

IommiTony

 

“Sadece bir Sabbath gitaristi vardır ve her şeyin mimarı odur; Tony Iommi…” Zakk Wylde

 

Black Sabbath ve Ozzy Osbourne...

Artık neredeyse “Iommi ve saz ekibi” şekline dönen Black Sabbath’ta eleman değişim hızına yetişilmiyordu. 1987’de çıkan The Eternal Idol listelerde başarılı olamadı. 1989 tarihli Headless Cross’un kaydında, bateride Cozy Powell, bas gitarda Laurence Cottle vardı. Albümün çıkışının ardından Cottle yerini Neil Murray’e bıraktı ve Geoff Nichols’unde gruba dönmesiyle 1990’da Tyr albümünü yaptılar. Iommi, 1992’deki Dehumanizer  albümü için 79-83 kadrosunu tekrar kurabildi (Iommi, Geezer, Butler, Dio ve Appice). Ve 15 Kasım 1992’de Iommi, Butler ve Appice; Ozzy Osbourne’un canlı performansında sahne aldılar ve Osbourne, Black Sabbath’a dönüşünü müjdeledi. Fakat bu gerçekleşmedi. Üstelik, Dio ve Appice tekrar ayrıldılar ve Iommi yerlerine Tony Martin ve baterist Bob Rondinelli’yi getirdi. Cross Purposes albümü ortalama bir satış sağladı ve Iommi yeni albüm için Martin dışında grubun tüm elemanlarını tekrar değiştirdi. Forbidden albümü için, Cozy Powell, Geof Nichols ve Neil Murray geri döndüler. Aralık 1997’de evlerine, Birmingham’a dönen grup iki CD’lik Reunion albümünü kaydetti - albümde Black Sabbath’ı kuran dört üye de bulunuyordu- ve albüm Ekim 1998’de piyasaya çıktı.

Şubat 2001’de Black Sabbath tekrar bir araya geleceğini açıkladı ve 6. Ozzfest’te ana grup olarak sahne aldı ve Amerika çapında 29 şehirde konser verdi. 2009’da Iommi ve Dio “Heaven and Hell” projesine girişip bir de albüm kaydettiler ama 2010 yılında Dio, milyonlarca hayranını yasa boğarak hayattan ayrıldı. Grup artık albüm kaydetmese de sıklıkla Ozzy Osbourne’un katılımıyla turneler yapıyor ve Black Sabbath efsanesini sürdürüyor.

 

“Eğer Black Sabbath olmasaydı, muhtemelen

sabahları gazete dağıtan çocuk olurdum.

Hiç eğlenceli olmazdı…” Lars Ulrich

 

“Black Sabbath Heavy Metal Meslek Yüksek Okulu...”

 

Black Sabbath yaşayan bir efsane olduğu kadar müzikal bir ihtilaldir de. Çünkü Rock Müziği armonileri, enstrümental uygulamaları, felsefesi, tavrı ve şovlarıyla bir üst kademeye, “Heavy Metal”a taşıdı. Temaları okült, ortaçağ efsaneleri ve korku  olmasına rağmen; sosyal istikrarsızlık, siyasi yolsuzluk, uyuşturucunun tehlikeleri, teknolojik karmaşa ve savaşın dehşeti ile ilgili şarkılar besteledi. Her şarkısı gerek içeriği, gerek melodik yapısıyla adeta birer ders niteliğinde olan “Black Sabbath Okulu”ndan bugüne kadar 25 civarı müzisyen mezun oldu. Bir çoğu bilinmeyen birer isimken, Sabbath sayesinde tanındılar. Zaten tanınmış olanları da özgeçmişlerine “Black Sabbath” ismini ekleyerek prestijlerini arttırdılar. Unutulmaya yüz tutanları tekrar yıldızlarını parlattılar. Iron Maiden, Metallica, Over Kill, Motörhead, Megadeth, Slayer, Winger, Slash başta olmak üzere dünün ve bugünün tüm büyük müzisyenleri, hemen her röportajlarında müziğe Black Sabbath’dan etkilenerek başladıklarını anlatırlar. İlginç tarafı sadece Rock müzisyenlerinin değil, bir çok Rap, R&B ve Pop şarkıcısının da Black Sabbath’dan ilham aldıklarını söylemeleridir.

Müzikte bir çağ açan, yeni bir tarz yaratan, 1970’lerde yaptıkları şarkıları bile hâlâ ilk günkü heyecanı, lezzeti veren Black Sabbath’ı anlatmaya, felsefelerini, şarkılarını, armonilerini yorumlamaya sayfalar yetmez aslında ama yerimiz dar. Bu yüzden mümkün olduğunca kısa bir özet vermeye çalıştım. Bir çoğumuz müzisyen olmayabiliriz ama yine de hepimizin “Black Sabbath Heavy Metal Meslek Yüksek Okulu’ndan öğreneceği çok şey var; Kötü kalpli, ikiyüzlü, yalancı, çirkin ruhlu insanlarla dolu dünyamızı süsleyen bu güzel ruhlardan, şarkılarından, sözlerinden, tavırlarından alabileceğimiz bolca ders…BlackSabbathearly1972

 

BLACK SABBATH’DAN DİNLEMEDEN ÖLMEYİN:

 

1- Paranoid

2- War Pigs

3- Children Of The Grave

4- Symptom Of The Universe

5- Changes

6- Heaven And Hell

7- Die Young

8- Born Again

9- The Shining

10- Feels Good To Me




Sayı 8 (Mayıs - Haziran 2012)

Bu yazı 5637 defa okundu.