Adania Kazılıyor...

Adana’da yoğun bir arkeolojik kazı dönemi başlıyor.
Tepebağ, Anavarza ve Magarsos kazılacak.
Bununla ilgili olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Aldırmaz, Kültür ve Turizm Müdürü Osman Arık ve üniversitelerden Doç. Dr. Murat Durukan ve Yrd. Doç. Dr. Serdar Girginer  ile görüştük

 

Geçmişi Gün Işığına Çıkarsak Hayatımızda Ne Değişecek

Dünyanın pek çok zenginliği var, bölgeden bölgeye değişen… Kiminin denizi, kiminin petrolü, kiminin madeni… Kimininse tarihi var; kadir kıymeti bilinen, aşa ekmeğe dönüştürülen ya da kaderine terk edilerek, zamanın zorlu dönemeçlerinde kaydı silinen…
Tarih, ister gün yüzüne çıkan yüzüyle, ister gizemli/gizli yönleriyle ‘modern insan’ın ilgi alanlarından birisidir günümüzde. Modern insan’ın, nam-ı diğer Homo sapiens sapiens’in, yani ‘düşündüğünün üstüne düşünebilen insan’ın…  Ne sadece ‘bugün’ü yaşayandır o, ne de yalnızca yarını düşünen… Modern insan geçmişini dert ediyor, eder, edecek; nereden, nasıl geldi; illaki bilecek!
Eğitim düzeyi arttıkça insanın, tarihe ve tarihi eserlere olan ilgi ve bilinç düzeyi de artmakta; aksi takdirde tarihe karşı ilgisizlik/bilgisizlik, eğitimsiz olmakla bir tutulmakta, lafta kalan bir ‘insanlık’la Homo erectus’a rahmet okutmakta…

 


Nereden Geldik
“Nereden geldik, nasıl geldik?” sorularının akademik çevrelerde özel bir anlamı ve alanı olduğu muhakkak; ancak, sıradan insan için anlamı ne? İşte asıl mesele… Tarihin yağmalanması karşısındaki duruşu -hadi yağmalanması olmasın, yok sayılması diyelim- günümüz insanının entelektüel gelişiminin imi, izi, belirtisi… Ve o’nun yansıması, siyaset sahnesi… Tarih, hamaset edebiyatının mı konusudur yalnızca? Hâşâ!
Geçmiş Nedir? Yenir mi?
Alanı daraltalım ve soruyu Adana ve Adanalı için soralım: Geçmişi çıkarsak gün ışığına, ne değişecek hayatımızda?
Otuz kırk yıldır yanıtı aranan/alınan/verilen/duymazlıktan gelinen bir sorudur bu. Otuz kırk yıldır, bir avuç akil insanın derdidir bu… Sokaktaki insan için en iyi olasılıkla eski para bir umut, çil çil servet; aklı başında olanlar için tarih, turizm, kültür ve daha fazlası… Ya asıl karar vericiler, yetkililer, siyasiler?
Otuz kırk yıldır tartışılıyor: Adana kazılsın mı, kazılmasın mı? Kazılacaksa, kim kazsın? Güzel ülkemin çok bilinmeyenli ‘yetki’ labirentinde, bazen, yolunu şaşırır en ‘yetkili’ bile. İş yürümez, sözün değeri kalmaz ve en kötüsü, su ziyan olur havanda dövülmekten. Akla kara öyle bir karışık ki birbirine “Tarihi sarımsaklasakta mı saklasak, sarımsaklamasakta mı saklasak?” fark etmez olur.
Tepebağ, Anavarza ve Magarsos… Çok bilinmeyenli denklem, elde kalmış para etmeyen servet; zamanın ve define avcılarının didik didik ederken canına/ruhuna okudukları servet.
Toprağın altında nasıl bir hazine gizli? Roma mı, Efes mi? Gelin görün ki, kaderi biraz Hasankeyf, biraz Allianoi… Belki daha da kötüsü, gün yüzüne bile çıkmamış ki Adana’daki tarihin yüzü. Ucundan azıcık, yüzgörümlüğü...

Sadece Kebap mı?
Acılı Olsun
Adana, kebabın ve şalgamın mı kentidir yalnızca? Tarih deyince, antik kent deyince neden adı akla gelmez, yer bulamaz antik kent listelerinde? Neden pay alamaz turizmden bir yanında Akdeniz güneşinin ısıttığı kumsalları, bir yanında Aladağlar’ın karlı zirveleri dururken? Coğrafya, turizm ‘konsepti’ne bu kadar uygunken? Şimdi soru mudur bu, biz böyle uyurken?
Dünya turizminden pay almak, marka bir kent olmak, aşı ve ekmeği artırmak varken, zenginliklerini toprak altında tutuyor Adana.Doğuyla Batının kavşak noktasında duruyor ama, aşa ekmeğe teğet geçen yolcuların arkasından bakakalıyor; yolcular şalgam içip kebap yerse yetiyor Adana’ya, Adanalıya… Hele bir de ‘acılı’ olursa!..
Tepebağ, Anavarza ve Magarsos… Adana’nın acılı üç diyarı… Adana’nın şansı/şansızlığı, dünü/bugünü/yarını…
Tepebağ, Anavarza ve Magarsos… Kazılmayı, kurtarılmayı, tekrar gün ışığına çıkarılmayı bekliyorlar yıllardır/yıllardır bu diyarlar sancılı… Dünyanın tarihe ve antik kentlere ilgisinin bu denli arttığı, turizm sektörünün kendisine yeni diyarlar aradığı bu çağda zenginliklerimizi, tarihimizi toprak altında tutmak ne kadar mantıklı?

Tepebağ, Anavarza ve Magarsos...
Tepebağ, dört bin yılın üstündeki açık otopark cenneti… Gel turist, gel, arabanı park et!
Anavarza, bereketli topraklar altında, tarıma uygun… Gel turist, gel, ister arpa, ister buğday ek!
Magarsos, denize nazır,  üstüne villa dik, bahçeli... Gel turist, gel, zamanında Büyük İskender dualar edip kurbanlar kesmiş; sen de kurbanlar kes, dualar et bizim yerimize modern insanın, nam-ı diğer Homo sapiens sapiens’in ruhuna, el fatiha!
Tarihine, toprak altındaki servetine yüz çeviren, ‘işsizliğin yüz kenti listesi’nde ilk üçe giren Adana’nın geleceği toprak altında! Ve o toprak altındaki servet, Adana’nın altından değerli servetidir.
Ekonominin, eğitimin, turizmin, tarihin, kültürün, kentlileşmenin ve Homo sapiens sapiens’in yani ‘düşündüğünün üstüne düşünebilen insan’ın da paylaştıkça büyüyecek servetidir.

 

 


 

 

Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Zihni Aldırmaz ile Konuştuk:

Altınşehir Adana: Adana tarihin en eski kentlerinden biri... İlimizde en az 10 tane çok önemli antik kent bulunmakta... Ancak Tepebağ başta olmak üzere hiçbiri arkeolojik olarak kazılmamış. Halbuki kazılsa Efes gibi önemli, Zeugma gibi değerli şeyler çıkacak. Sizce bu neden olmadı?
Zihni Aldırmaz: Tarihin ortaya çıkartılması maliyetli,  bu daha çok ekonomi ile ilgili...
Birde toplumun bilinçlenmesi gerekli...
Ancak aradan geçen zaman içinde Adanalılar turizmin de gelecekte bir iş alanı olabileceğini öğrendiler,  şu anda tüm antik kalıntılara sahip çıkıyorlar. Kazılmasını istiyorlar.
İmkanlar artık eskisi gibi değil, eskiden önce karın doysun yeter denirmiş. Ama şu anda öyle değil. Doğru bir zaman ve doğru bir yerdeyiz. Tarihimizi ortaya çıkaracak doğru teknik elemanlara sahibiz. Tabi ki sadece çıkartmak değil onu yaşatmak da gerekli.

Tepebağ’ın Üstündekiler mi Önemli,
Yoksa Altıdakiler mi?..
A.A: Şöyle bir handikap var başkanım.Tepebağın altının çok değerli olduğunu biliyouruz . M.Ö 1550 de Hitit İmparatoru Arnuwanda: “Adania denilen bir kentle savaştım, önünden bir nehir akıyordu, nehrin üzerinde de bir köprü vardı” diye yazmış. Yani 4 bin yıl önce Tepebağ’ı tarif ediyor. Ancak Tepebağ’ın  üstünde de 150 yıllık bir geçmiş var. Bu geçmiş Adana kültürünü yansıtan bir geçmiş... Tipik Adana evleri bunlar...
Altını kazsak üstüne zarar gelebilir, üstünü korumaya çalışsak aşağısından vazgeçeceğiz.... Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Z.A: Bu dengeyi iyi kurmak lazım, önce sivil mimari örneklerimizi fonksiyonel hale getirip, tarihi kimliğe kavuşturmak lazım. Tepebağın eski ismi Ağa Mehmet Mahallesi. Sonradan Tepebağ oldu. Tepebağ ikiye bölündü: Kayalıbağ ve Tepebağ diye. Biz bu kimliği ortaya çıkarırken önce restore ediyoruz. Kazı neticesinde büyük hazine ortaya çıkınca, belki evleri olduğu gibi, kazının bulunduğu yerin dışına taşımak da söz konusu olacaktır.
Ancak şu an ikisini birlikte insanlara takdim edip yaşatacağız. Dengeyi iyi ayarlamak lazım, kazı bir hayli uzun süren bir olay... Ancak unutmayınız ki bu tarihi evler, antik kente hizmet eden unsurlar olacak.
A.A: Yani bu evleri restore ettirip, turizm faaliyetinde kullanmaktan mı bahsediyorsunuz?
Z.A: Evet... Atatürk Müzesi’nin yanındaki binayı bitirdik, Tepebağ’daki kazıda kullanılsın diye KUDEP’e tahsis ettik. Hemen onun yanındaki binanında problemlerini çözdük. Sayın Halil Avcı’nın yaptığı otel var, Şaban Baş beyle görüştüm, onun binasını da sanat ve kültür adına değerlendireceğiz.
Taşköprü’nün etrafındaki meydan düzenlenmesi, Eski Vilayet’in yanındaki binanın restorasyonu. Bunları Tepebağ’dan ayırmak mümkün değil. Bunlar arkeolojik kazıya hizmet edecek.

Tepebağ Arkeopark’ı
A.A: Arkeopark fikriniz de var, bir taraftan kazılırken öbür taraftan kullanmak fikriyle oluşan bir proje bu. Adana uzun bir süre beklemek zorunda kalmayacak böylece ?
Z.A: Bunun amacı, bir ortak akıl mantığıyla baktığımız zaman insanları orada yaşatarak tarihe sahip çıkmasını sağlamak. Ancak bu şekilde insanlar oraya sahip çıkabilir. Zaten benim inandığım sistemin genel mantığı da bu... Beraber akıl yürütüp, beraber iş yapmak.

Kazı, Kentli İçin Olmalı
A.A: Zaten tarihi kentlerde, turistler kentlilerin bulunduğu yere gidiyorlar, aslında kentli için yapmak gerekiyor bazı şeyleri...
Z.A: Bir binayı 5-10 yıl kapatıp, sonra gidin, durduğu yerde yıprandığını görürsünüz. Yaşatan insan, binalarda insanlar gibi canlı, onun için restorasyondan sonra içinde kentliler yaşarsa Tepebağ Projesi başarılı olur.
Belediye ve Vilayet Elele
A.A: Adana’nın  tarihi binaları sadece Tepebağ’da değil. Belediyeniz Diş Hekimi Ethem Konağı’nı restore ettirdi. Kültür Bakanlığı’na verdiniz, şimdi Karacaoğlan Edebiyat Müzesi olacak. Yeşiloba Şehitliği restore edildi. Belediye  orayı da müze haline getiriyor. Cemil Nardalı Konağı Kuvayi Milliye Müzesi olacak.
A.A:Bunlar hep, Belediye ile Vilayetin işbirliği ile oluyor. Vilayet ile Belediye arasında ortak çalışma anlayışının güçlendiği görülüyor... Bu Adana’nın önünü açar mı ne dersiniz?
Z.A: Bizim sistemimiz bu, bunu anlamayanların aslında idarecide olmaması gerekiyor. Bakanlık, Bakanlar Kurulu, Valilik, Büyükşehir Belediyeleri, sanat çevreleri bir bütün olmalı. Bunların hepsini bir yol arkadası kabul edip, bu bütünün bir parçaları olduğumuzu görürsek o zaman başarıyı yakalarız. Biz Ortak Akıl derken şunu kasdediyoruz;
Şimdi siz bana bir proje getirdiniz ve bu projede benden çok daha iyisiniz, o zaman insanlar sizin etrafınızda buluşmalı, biz de önünüzü açmalıyız. Bütün Adana kamuoyu bu projeyi benimserse eğer, Belediye ya da ilgili kurumlar sizin projeniz etrafında toplanmalı. Yani o proje ölçeğinde, bir bakıma siz Belediye Başkanı olmuş oluyorsunuz. Ortak Akıl sihirli bir kelime..
Sizin kullandığınız isim, Altın Oran’la da örtüşüyor...

 

Adana Kazılıyor...

Kültür ve Turizm Müdürü
Osman Arık ile Konuştuk:

Altınşehir Adana: Son günlerde Adana’nın arkeolojik olarak  kazılması için yoğun çabalar var. Siz de bu çabaların içinde görülüyorsunuz?
Osman Arık: Adana’da yıllardır yeterli bir tarihi kazı yapılmamış. Ancak ilimiz, antik kentler ve  höyükler yönünden çok zengin. Yapılan yüzey araştırmaları gösterdi ki, Adana’da höyükler ve antik kentlerin ortaya çıkartılması sadece Adana için değil, dünya mirası açısından bile çok gerekli... Hele  Tepebağ... Bunlardan en önemlisi…

A.A: Niçin Tepebağ önemli?
Tepebağ Adananın sembol ismi. Burası 800 dönümlük bir tarihi alan. Arkeolojik kazılar tamamlanırsa 10000 yıla kadar ulaşilabileceğini düşünüyorum. Bu hala yeri değişmemek koşuluyla, yaşamaya devam edilen en eski kent anlamına geliyor. Dolayısıyla Tepebağ sadece Adana için değil, dünya için önemli.

A.A: Öyleyse bugüne kadar niye kazılmamış?
O.A: Bu bölgeyi rahat kazma şansımız yok. Çünkü arkeolojik alanın üstü de en az 150 şer yıllık tarihi bina ile dolu. Üstelik özel mülkiyet. Araştırılınca 7-8 dönümlük bir alanın özel idareye ait olduğu ortaya çıktı ve bunun üzerindeki kaçak yapılar temizlendikten sonra burada kazı yapma şansı doğdu. Geniş kapsamlı olmasa bile,  doku bulma, altta ne var, ne yok öğrenme adına bir kazı yapılabilir. Ancak yeterli bir kazı için büyük bütçe gerekli... Eğer bütçe ayrılmazsa kazı hayal olur. Valilik ile Belediye başkanı arasında 2 yıl içinde çalışmaların başlanacağına dair bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma bence bugüne kadar atılan en önemli adım.

A.A: Bu bölgede bazı yerler restore edildi. Butik otel  olan yerler var. Saatkulesi, Eski Bedesten, Ulucami, Ramazanoğlu Konağı gibi önemli tarihi dokularla Tepebağ’ın birleşmesi mümkün mü acaba?
O.A: Adana birlikte çalışabilmeyi sergiliyor. Sivil toplumun gücü çok önemli. Heryere birden sahip çıkmamız gerekli. Adana bu alanların sahibidir biz ise emanetçileriyiz. Buraların, kent müzesi, butik otel, konaklama tesisleri gibi ekonomik sürdürülebilirliği olan bir alana çevrilmesi gerekli. Ancak böyle yaşarlar.
Tarihi dokular restore edilmeli ve bu bölgelere mutlaka hizmet sektörleri girmeli. Adanayı besleyecek olan Magarsos, Misis, Anavarza, Şar Antik Kenti gibi alanlardır.

Magarsos’da çalışma var mı?
Magarsos’da eline keseri alıp kazsan ortaya çıkabilecek bir amfi tiyatro var. 35 dönümlük bir alan burası... Hedefimiz 2 yılda burayı ortaya çıkarıp,film festivali gibi  etkinliklerin artık orada yapılmasıdır. Müzemiz bu konuda çalışmalara başladı. Kmulaştırmalar yapıldı. Yakında kazı başlar.

A.A: Ya Anavarza?
O.A: Anavarza, bölgenin en büyük antik kentlerinden birisi. Burayı kazmak ciddi bir zaman isteyen bir iş... Ancak bu kadar zamana tahamülümüz yok. Mersin Üniversitesi ile yürüttüğümüz projeyle,  2011 yılında ilk kazmayı vurmak istiyoruz.
Yani artık Adana kazılıyor... Tarih ortaya çıkacak... Kentimiz ve dünya kazanacak.

 

 

Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden
Doç. Dr. Murat Durukan ile konuştuk:

Anavarza da Kazılıyor...

Altınşehir Adana: Adana için arkeolojik kazılar neden önemli?
Murat Durukan: Arkeoloji  ülkemiz için son derece önemli bir gelir kaynağı...Çünkü turizm’in en önemli bacaklarından bir tanesi ören yerleridir. Bunun çok güzel örnekleri  var... Efes, Perge, Side, Aspendos, Nemrut, Kapadokya bölgesi gibi...
Antik ismi Klikya olan, günümüzde Çukurova olarak bilinen bölge antik kentlerle dolu olmasına rağmen, bunları bugüne kadar rafine etmemişiz. Ne yeterince bilimsel çalışma yapmışız, ne de turizme kazandırmak için herhangi girişimimiz olmuş. Biz bu nedenle Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü olarak, Anavarza  projesini hazırladık. Anavarzanın kazılması bütün bölge için son derece önemli.

A.A: Anavarza niçin önemli?
M.D: Bu antik kent Tarsus gibi Antakya gibi Roma döneminin en önemli kentlerinden birisi. Tarsus ve Antakya dünya çapında büyük ölçekli kentler. Bugün dünyada Mersin ya da Adana diye tanıtım yapmak isterseniz zorlanabilirsiniz. Ama Tarsus derseniz, ya da Antakya, bu kentleri bilirler.
Anavarza tarihde Tarsusa rakip olmuş kentlerdendir. Hatta Roma imparatorlarından biri Kilikya bölgesini ikiye bölmüş, Kilikya Prima’nın başkentini Tarsus, Kilikya Sekonda’nın başkentini Anazarbos olarak belirlemiş ve böylece iki kent arasındaki rekabete son vermiştir. Anavarza’nın üzerinde modern yerleşimin bulunmaması ise, büyük şans bizim için...
A.A: Bugüne kadar
neden kazılmadı sizce?
M.D: Klasik arkeologlar Ege Denizi çevresinde yoğunlaşırlar, Roma çalışanlar da İtalya ve yakın çevresinde kazı yaparlar. Bu yüzden Adana bugüne kadar ihmal edilmiş. Adanalı da talep etmemiş. 1992 yılında kurulan bölümümüz, güney sahilinin en güçlü arkeoloji bölümü... Bu güne kadar yapmış olduğumuz çalışmaları bir halka büyüterek, Adana sınırlarına geçiyoruz. Anazarboz projemiz Mersin dışında yaptığımız en büyük proje olacak.

A.A: Proje aşamaları nedir?
Engeller kalktı mı?
M.D: Prosedür işliyor, belirli bir aşamadayız Kültür Bakanlığı’na müracaat ettik.  Son 2 aydır yoğun çalışıyoruz. Adana Kültür ve Turizm Müdürü Osman Arık başta olmak üzere, Adana Valimiz İlhan Atış,  Büyükşehir Belediye Başkanımız Zihni Aldırmaz konuya çok destek oldular. Aynı şekilde ATO Başkanımız da çok destek oldu. Ayrıca destekleyenler arasında, sivil toplum örgütleri, esnaf odaları, Kozan Belediyesi var.
Adana projesinin arkasında duruyor, çok destek oluyorlar. Biz Adana’da bir birikimle karşılaştık,  projeyi kimseye anlatmam gerekmedi, Anavarza deyince herkes cok iyi biliyoruz, destekliyoruz dedi.
Kültür Bakanlığı bizden 10 yıllık projeyi istiyor. Biz de 10 yıllık progamımızı hazırladık. Ancak kazı çalışması başlarsa, orası 100 yılı tamamlar. Izin çıkarsa temmuz ayında başlamayı planlıyoruz.

A.A: Anavarza, Adana için
neden önemli?
M.D: Antep’ten Mersin’e kadar olan bölgeyi hareketlendiren bir projeden bahsediyoruz. Bir turizm kıvılcımı çakacak bir proje Anavarza..... Ama bir an önce başlamak lazım. Biz bir cazibe merkezi yaratmak niyetindeyiz orda, çünkü toprağın altında inanılmaz bir mimari yatıyor. Bir arkeolog olarak toprağın yüzeyine baktığımızda aşağıda nelerin yattığı konusunda bir fikrimiz olabiliyor. Ben hayalimde canlandırabiliyorum.  Sütunlu yolları, hamamları, kiliseleri, tapınakları, amfi tiyatrosu ile Anadolu’da böyle bir yerin sayısı çok azdır. Yeni bir Efes, yeni bir Zeugma çıkacak oradan.
Bu proje sonuçlanırsa dünyanın en büyük mozaik koleksiyonuna sahip bir bölge olabilir Anavarza... Bakın şimdi Gaziantep ve Antakya’nın mozaik zenginliğine, Adana da eklenirse, dünyaya en görkemli kolleksiyon için Çukurova’ya geliniz diye reklam yapabilir, Kapadokya gibi ilgi toplayabiliriz.

 

Arkeopark Projesi

Çukurova Üniversitesi’nden
Yrd. Doç. Dr. Serdar Girginer ile konuştuk:

Altınşehir Adana: Adana’nın tarihi ne kadar eski?
Serdar Girginer: Yer yüzünde ismi ve yeri değişmeden gelebilen üç  yerleşim yeri var. Bakın bu ne Paris, ne Londra, ne de Kopengah… En önemlisi ve en eskisi Adana, yani Tepebağ... Diğer biri ise yine bölgemizde Tarsus... Bir de Halep var. Adana’nın ismi ve yerinin en az 3500 yıldır değişmediğini biliyoruz.

A.A: Tepebağ ile ilgili projelerden bahseder misiniz?
S.G: Ben Çukurova Üniversitesi Arkeoloji bölümünde çalışmaya 1998 yılında başladım. İlk dikkatimizi çeken proje de Tepebağ’dı.. 1998 depremi yeni olmuştu. Yıkılan binalar fazlaydı…  Bu yıkımlar dolayısıyla, bizlere çalışacak boş alanlar çıkmıştı. Tepebağ höyük üzerinde ve eteklerinde 70’e yakın tescilli yapı var. Bunlar yasalara göre ikinci grup tescilli yapılar.
Sonuçta buraların da restore edilip, işlev verilebilecek yapılar. Lokanta, satış yerleri, butik otel  gibi mekanlar yapılabilirler.

A.A: Arkeopark projesi nedir?
S.G: Geçmiş yıllarda “Arkeopark” terimini ilk biz kullandık. Bu projeden amacımız, Tepebağ bir taraftan kazılırken, öbür taraftan çıkan arkeolojik bulguları sergileyebileceğimiz bir alan oluşturmaktı. Görselliği, ışıklandırılması, yürüyüş parkuları, oturma bankları ile bir taraftan kazılan, diğer taraftan turizmle yaşamaya devam eden interaktif bir proje...
Günümüzde Sayın Valimiz  İlhan Atış, Belediye Başkan Vekilimiz Zihni Aldırmaz, Özel İdare Genel Sekreteri  Oğuz Yılmaz, Kültür ve Turizm Müdürü Osman Arık gibi bürokratların  katkısı ile  proje birden bire hareketlendi. Rektör Alper Akınoğlu ile, Büyükşehir Belediyesi protokol yaptı. Temmuz ağustos aylarında, en geç ekimde kazmayı vurmak amacımız. Ama son zamanlarda proje tıkandı.
A.A: Bu tıkanıklığın sebebi nedir?
S.G: Bu proje için yetki verilen insanların olaylara vakıf olamaması bence...

A.A: Engellerin kalkması nasıl olur?
S.G: Belediye Başkanı cok rahat kaldırabilir... Osman Bey de öyle... Kulisler  projeyi biraz geriye götürdü, vakit kaybediyoruz. Biz yağmur yağmadığı sürece, her an kazıya başlayabiliriz. Tepebağ  ciddi bir yerleşim yeridir. Bizans’ı, Osmanlı’sı, Roma’sı  büyük yapıları ile ortaya çıkacak ve görselik sunacak. Ama biz bekleyerek zaman kaybediyoruz.
A.A: Size göre Tepebağ’da, üsteki doku mu, yoksa  alttaki doku mu daha önemli?
S.G: Yanlış yönlendirmeler var kamuoyunda... Alttaki doku tartışılıyor... Hatta bazı meslektaşlarımız orası höyük bile değil diyor... Tabi biz bunlara gülüyoruz. Bilim dışı safsatalar. Bizim projemiz her iki katmanı da önemli kılarak, her iki kültürel varlığı birleştirerek yürüyecek. Alttaki değerler ortaya çıkıcak, üstteki yapılar da restore edilip turizme kazandırılacak.

A.A: Magarsos’un kazılması için ne düşünüyorsunuz?
S.G: Magarsos farklı bir konu... Uzman insanlar olmalı... Müze yapabilir ama su an aciliyeti yok... Tepebağ Höyüğün kazısına hemen başlanmalı ve Tatarlı’nın kazısına destek olunmalı. Valilik ve belediye bürokratik engelleri kaldırmakla görevli olmalı. Çukurova Üniversitesi bu tip projelerde deneyimli ve uzmandır. Bölgeye hakimdir. Kültür Bakanlığının taşra teşkilatındaki bazı arkadaşaların dedikleri ile bu iş yürütülmemeli.
İşi bilenlerin yönetmesi lazım. Ben iddia ediyorum, eğer bu kazılar 4-5 yıl içinde olmazsa, orası ciddi bir çöplüğe döner. Adana biter. Kebapla şalgamla gitmez bu iş.

 

Yazı: Nuri Gürdil
Röportaj: S. Haluk Uygur, Erhan Yelekçi
Fotoğraflar: Ogün Burduroğlu,
Mehmet Dilci, Mehmet Emin Arıcı, Reşat Sağbaş,
Gülsüm Ünal, İlhan Yağar, Yıldız Çetinkaya




Sayı 1 ( Mart - Nisan 2011 )

Bu yazı 9014 defa okundu.