ADANA’DAKİ ZEUGMALAR
Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan mozaikler Gaziantep’i dünyaca önemli bir kent yaptı. Acaba Adana’da da mozaikten zengin kentler yok mu?
YUMURTALIK-AEGEA-HYEGEA
Yumurtalık Adana'nın şirin ve küçük bir ilçesi... Eski ismi Ayas. Bu ismin Aegea isminden , Aegea'nın da Hyegea'dan türediği zannediliyor. Bugün küçük bir ilçe ama geçmişte kendi adına paralar basabilecek kadar büyük olan Yumurtalık'ı bir kaşif ruhuyla yeniden gezmek üzere ilçeye gidiyorum. Kaşif ruhuyla gezmek de ne demek? Kaşif; keşfeden kişi demek, yani bu gezide bilinmeyen bir şeyler bulmalıyım. Bulacaklarımın yeni olduğunun görülmesi için ise, eskiden bilinenlerin ne olduğuna da şöyle bir göz atmak gerek tabiî ki.... Yumurtalık'ta antik bir limanın olduğu ve ünlü gezgin Marko Polo'nun bile en az iki kez bu limana uğradığını biliyoruz. Bu limanı koruyan iki kale bekçiliğine hâlâ devam ediyor. Liman Kale ve Ada Kale... Ada Kale'ye “Kız Kalesi” diyenler de var. Diğer bir kale de ilçenin batı kenarında bulunuyor ve “Süleyman Kulesi” ismiyle çağrılıyor. Ayrıca kentin orta yerinde bir parkta Sütunlu Cadde var.
MOZAİK HAZİNESİ
Ama ben bunların dışında sahilde bir yerlerde dolaşırken ilginç bir şeyle karşılaşıyorum; Belediye bir yürüme alanı oluşturmak için sahilde çalışma yapmış. Haliyle kenarda 2 metre kadar yükseklikte topraktan bir set oluşmuş. İlk bakışta bir toprak yığını gibi görünen yükseltiye dikkatle bakınca aradığım keşfi buluveriyorum. Toprak yüzeyinin hemen 1 metre altında sahil boyunca uzanan ve bir binanın zemini olduğu hemen anlaşılan bir doku... Elimle toprağı biraz karıştırıyorum inanılmaz bir şey; zemin dediğim yer bir mozaik , üzerinde de balık motifleri bulunuyor. Yani bulduğumu düşündüğüm şey bir mozaik hazinesi... Bulduğumu düşündüğüm şey dedim, yanılmışım. Belediye'ye haber verdiğimde onların zaten burayı bildiklerini, korumak için ellerinden geleni yaptıklarını, üstelik başka bir yerde yapılan kazıyla çok güzel bir mozaik çıkardıklarını öğreniyorum. Tabiî ki hemen ortaya çıkarılan mozaiği görmeye gidiyoruz. Bozulmasın diye üzeri hafifçe kapatılmış. Fotoğraflarını görüyorum... Birbiriyle güreş tutan iki pehlivan, kolunda sepeti ile bir melek... Bir de başka bir melek, o da bir bez parçasını yelkenli yapmış, balık avlamaya çıkmış. Ama sıkı durun bir de arada balıklar var, benim sahil kenarında gördüğümün aynısı... “Allahım acaba sahilden buraya kadar uzanan bir mozaik eser mi var?” diye düşünmeden edemiyorum. Öyle olmasa bile Yumurtalık'ın her yerinden mozaik çıkacağı kesin. Bence burası yeni bir Zeugma... Hemen kitaplara sarılıyorum. Elime Almanca bir yayın geçiyor, Aegea'yı anlatan... Yayın Aegea'yı anlatırken bol bol mozaikleri anlatıyor. İşte size o yayından bazı çeviriler.
ANAVAZARBA-ANAVARZA-DİLEKKAYA
Bundan 15-20 yıl kadar önceydi. Adana Valiliği'nin yaptığı yıllık için fotoğraf çekiyoruz. Bize köy hizmetlerinden şoförü ile birlikte bir araç tahsis etmişlerdi. Anavarza'da fotoğraf çekeceğiz. Araç Anavarza Antik Kenti'nin bulunduğu Dilek Kaya köyüne gelince, şoföre “Buranın bir kadın bekçisi varmış, hadi oraya gidelim “dedim. Ama şoför kendisinin oraya gitmek istemediğini beyan etti. Şaşırdım ve ısrarla sordum...” Niye?
DELİ KADIN
O “niye”nin cevabı şöyle; “Birkaç yıl önce Köy Hizmetleri olarak buranın yolunu açacağız. Ben de o günlerde greyder sürüyorum. Bizi buraya gönderdiler. Yolu açarken greyderin bıçağı hafifçe yandaki tarihî taşa değdi ve taş kırıldı. Bu bekçi kadın bunu görünce tüfeği kaptığı gibi üzerime yürüdü... Bir taraftan 'Acımıyor musun lan bu değerlere' diye bağırıyor, diğer taraftan tüfeğini ateşlemeye hazır hale getiriyor. Deli o kadın...” Meğer o kadına deli diyen ilk kez bizim şoförümüz değilmiş. Daha önce de yeni evli genç bir kadınken, köye bir ev yaptıracağı sırasında da aynı suçlamayla karşılaşmış. Kocası Anber ile köye bir ev yapmak istemişler ve temel için toprağı biraz kazmışlar, bir de bakmışlar ki bir mozaik... Bozmaya kıyamamışlar, nasıl olsa arsaları büyük , yani evin yeri değişebilir. Başka yeri kazmışlar bu defa başka bir mozaik çıkmış. Üçüncü kez kazmadan önce bu mozaikleri müzeye haber vermeye karar vermişler. Tüm köylüler kendilerine “Deli” demiş.; “Deli şimdi müzeye haber verirsen, tüm arazini elinden alırlar. Ev de yapamazsın.”
DELİYİ BEKÇİ YAPMIŞLAR
Buna rağmen onlar deliliklerini göstermiş ve müzeye haber vermişler. Müze gelmiş eserlerin çok ama çok değerli olduğunu söylemiş. Kendilerine de uygun bir ev yeri göstermişler, üstelik karı kocayı ören yerine bekçi olarak atamışlar. İşte bizim şoförün deli dediği kadın bekçinin öyküsü. O kadının ismini merak edenlere de söyleyeyim; Hatun Dilci... Ama bizim öykümüz konumuz gereği mozaiklerle ilgili. Ben daha sonraları bir çok kez Anavarza'ya gittim. Bir çok kişiyle dost oldum. Hatta bazen sırdaşları. Yani bazıları artık sırlarını da söylemeye başladı. Öğrendim ki evini yaparken mozaiklere rastlayan sadece Dilci ailesi değil. Bir çok evin altında mozaik var aslında. Haliyle sordum; “Siz niye müzeye haber vermediniz?” Ve cevap; “Biz deli miyiz?” Şimdi de kendi kendime soruyorum; “Acaba Anavarza'nın altında yeni bir Zeugma olmasın?”
Daha sonra bu deli kadının bahsettiğim o evini önemli yazarımız Yaşar Kemal ziyaret etti ve ünlü İnce Memed romanına orada başladı. Unutmayınız İnce Memed bir Anavarza betimlemesiyle başlar.
MAPSOSHESTİA-MİSİS-YAKAPINAR
1956 yılında Prof. Dr. Thedor Bosert ve Dr. Ludwig Buddle günümüzde Misis veya Yakapınar olarak bilinen beldede yaptıkları basit bir araştırma sonucu önemli bir mozaik buldular. Kurucusu Mapsos’a izafeten Mapsos’un evi anlamına gelen Mapsoshestia Antik kentine ait 4. Yüzyıldan kalma bu görkemli mozaik bir tapınağın tabanını süslüyordu. Masa şeklinde bir kafesin etrafında 23 adet kuş ve evcil hayvanın resmedildiği bu mozaikten başka da çevrede bol miktarda mozaik parçaları çıkmıştı. Prof. Dr. Bosert; yardımcısı Halet Çambel ile birlikte Karatepe Antik Kentini de bulan, Hitit Hiyeroglif yazılarının okunmasını sağlayan efsanevi arkeolog. Almanya doğumlu olması ve isminin yabancı olmasına aldanmadan, onun bir Türk dostu, hatta ondan öte bir Türk vatandaşı olduğunu aklınızda tutmanızı isterim. Ölümü de 1961 yılında İstanbul’da olmuştur. Eğer Bosert biraz daha yaşayabilmiş olsaydı, Şu an Misis Mozaik Müzesi’nde sergilenen mozaiklerin devamına muhakkak ulaşacaktı.
MİSİS ARTIK KAZILIYOR
Ancak 60 yıl aradan sonra olsa da Yüreğir Belediyesi’nin çabasıyla Misis antik kenti kazılmaya başladı. Üstelik daha ilk kazma ile birlikte bölgede bir sağlık ünitesinin (aeskulapion) bulunduğuna dair ipuçları çıkmaya başladı. Eğer bir yerde sağlık ünitesi varsa o bölge takdir edersiniz ki önemli bir bölgedir. Mozaikler ise büyük kentleri süslemiştir. Bu yüzden 60 yıl arayla yapılan basit kazılar bile bize Misis’te koca bir müzeyi doldurabilecek mozaik eserler olduğunu işaret etmekte. Yani biz Adanalılar bir Zeugma da Misis’ten beklemekteyiz.
ADANİA- ADANUS- ADANA... YANİ TEPEBAĞ
Adana’nın arkeolojik alanda henüz el değmemiş en önemli (ve en büyük) antik yerleşim yeri, tabiî ki Tepebağ’dır. Adana kentinin içinde kalmış bu geniş yerleşim yerinin dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olduğu göz önüne alınırsa mozaik açısından buradan da Zeugma kalitesinde buluntular çıkacağı beklenmektedir. Bu beklentinin nedenlerinden birinin kentin nehir kenarında olması, ve mozaiklerinde hamam veya havuz gibi ıslak zeminlere konulması gerçeğidir ama şimdiki Merkez Bankası, bir kilisenin yerine yapılırken bulunan mozaik parçası başka bir Zeugma’nın işaretidir.
EN AZ ÜÇ ZEUGMA
Görülmektedir ki, hiçbir ciddi çalışma yapılmadan bile Adana’da neredeyse kendiliğinden bir müzeyi dolduracak kadar mozaik bulunmaktadır. Ancak maalesef çıkan bu mozaikler dağınık bir şekilde ve korumasız olarak kaderine terkedildiği için dikkati çekmemektedir. Yöneticisi ve halkıyla birlikte biz Adanalılar el ele verip, bahsettiğim bu yerlerde kazılar yaparsak, bir değil en az 3 Zeugma zenginliğinde mozaiğe sahip olabileceğimiz açıktır. Ama biz bugüne kadar hep konuştuk.
Haluk Uygur
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları