Adana Musiki Derneği... Türkiye’nin İlk Çocuk Korosu... Ve Toktay Sökmen
“Müzik yaşamdır; yaşamak ise sanat...”
Sohbet sanatın hangi dalı ile ilgili olursa olsun, duyguları ön plana çıkarıyor her nedense. Ressam fırçasındaki boyayı tualine savururken nasıl bir ruh hali içindeyse, heykeltraş çekicini taşa vururken ne düşünüyorsa, biz fotoğrafçılar da denklaşöre basarkende aynıyız. Görsel sanatlarda durum böyle... Ya duysal sanatlarda? Parmakların hareketi ruhun taşması ile ilerliyor, ortaya çıkan eser ise kalp denilen çizgili kasın sadece organ olmadığını gösteriyor. Söyleşimizin bir anında “Benim eşim amansız bir hastalığa yakalandı, doktorlar 2-3 yıl yaşar dedi; ama müzik onu yaşattı.” cümlesi çıktı. Evet doğru duydunuz müzik onu yaşattı, ölümsüzlük ile bilim uğraşadursun, ben ruhun ölümsüzlüğünü buldum, biraz ufaktan paylaşmaya başlayalım.
Toktay Sökmen hikayesidir... Türkiye’de ilk çocuk korosunu kuran, dernek binasının kazanılmasında büyük emeği olan bir müzisyen hikayesi...
“Müzik insanların ruhsal ihtiyaçlarını gidermek için çıkmıştır, insanlığın gelişmesi ile birlikte gelişmiş.” diye başladık sohbete kanun sanatçısı Toktay Hocayla.
Geçmiş dönemlerde fasıl başlamadan önce kanuncu gelirmiş sahneye. Dinleyicilerin kulağını ısıtır, sonra da fasıl başlarmış... Biz de Toktay Hoca ile sohbete Fasıl gibi başladık. Önce kulakları ısındırarak, ufak, ufak...
Yaşamdan kısa kısa...
Altınşehir Adana: Musiki çalışmalarınız nasıl başladı?
Toktay Sökmen: “Musiki çalışmalarıma 1949 yılında başladım, müzik insanın ruhunu inceltir. Ailemde babam çok etkiliydi.”
Birden babasını hatırlayınca duraksadı Toktay Hoca; hemen girdim araya, “Hocam babanızın müzik yaşamınızda katkısı var mı?” diye. Olmaz mı, benim ki de laf işte... “Önce Adana’ya taşınma hikayemizi anlatayım sonra müzik hayatımı...” dedi, ben de kırmadım ince ruhlu bu adamı...“Babam Adana Devlet Hastanesi’nde İdare Müdürü, annem ise hemşireydi, Hatay Devlet Hastanesi’ne ilk Türk memurları olarak atamaları çıktıktan sonra oraya gittik. Annem rahatsızlandı ve 1949 yılında vefat etti. Adana’ya döndük ve babam, abim ile beni bu olaydan sonra müziğe yöneltti. Babam müzik kabiliyeti olmayan bir adamdı ancak musiki dernekleri ile bağlantıları vardı, sürekli onlarla iç içeydi.“Müzik yaşamdır; yaşamak ise sanat...”
Baba Sökmen: “Orta ahlak iyidir, fazlası zarar.”
AA: Okul ve müzik ilişkisiniz nasıldı?
TS: Yurdakul Meral, gazetecidir. Annesi ile annem arkadaş, babası da babam ile. Bir gün okula annesinin udunu getirdi. Ben de dayanamayıp çalmaya başladım, sınıfta sesi güzel olan gelip yanıma oturuyordu, birlikte şarkılar söylüyorduk. Müdür geldi “Utanmıyor musun? Alem yapıyorsunuz!” dedi, udu aldı gitti. Okuldan uzaklaştırma verdi, sonra da karnede ahlak notu kırık geldi tabi ki. Babam; “Ahlakın da çok yüksek değilmiş, orta ahlak iyidir.” dedi. Böyle motive ederdi... Bir baktık lise bitmiş, abim üniversiteye gitti. Ne ahlaksızlık ne de hırsızlık biliriz; varsa yoksa müzik. Babam emekli maaşı ile abimi ve beni okutamayacağı için ben de askere gittim. Askerde eşimi gördüm, vuruldum; aldım Adana’ya getirdim.
Ben bu adamı pavyondan çıkarttım. Pavyondan hep kadınlar çıkmaz ya!...
AA: Adana’ya geldiniz, peki geçiminizi ne ile sağlıyordunuz, müziğin katkısı oldu mu?
TS: Evlendik evlendik de, borçlar var. Burada bankada çalışıyorum ancak yetmiyor; ben de aile gazinosunda (şu an Tarihi Kız Lisesi’nin bulunduğu bahçe) kanun çalmaya başladım. Yaz böyle geçti. Kışın Havuz Pavyonda çalmaya başladım. Pavyon sahibi Asker Mustafa adlı bir adamdı, bankanın da müşterisiydi. Bir gün bankaya geldiğinde sohbet sırasında banka müdürüne, “Toktay Bey ne güzel kanun çalıyor.” demez mi, müdür çağırdı beni tabi ki, “Çalgıcılık yapıyormuşsun.” “Evet” dedim; “Neden yapıyorsun?” diye sorunca ben de “Arttırın maaşımı yapmayayım.” dedim. O da “Olmaz öyle şey kararını ver, ya çalgıcılık ya da bankacılık...” dedi. Ben verdim kararımı, çalgıcılık dedim... Hanım hala der; “Ben bu adamı pavyondan çıkarttım, hep kadınlar çıkmaz ya ben de bu erkeği çıkarttım...”
Türkiye’nin ilk Çocuk Korosu Adana’da Kuruldu
AA: Divan Musiki Derneği’nin hikayesinden bahseder misiniz?
TS: Çay bahçesi ve pavyonlarda çalma işi devam ederken birçok Musiki Cemiyetlerine gittim, geçmişte de babamın bizleri götürdüğü Taşköprü duvarının Kız Lisesi ayağında geceleri çalan musiki cemiyeti vardı. Adana’nın tüm müzik hocaları ve sesi güzeller orada... Kanun, ud, darbuka çalanlar vardı. İmrenirdim, ilgim o zamanlardan tabi ki... Ordaki bağlantılarım sayesinde hem çevrem genişledi hem de eğitim vermeye başladım.Müziğin benim hayatımdaki yeri ve değiştirici etkisi yüzünden 1989 yılında Çocuk Korosunu kurdum. 32 senedir bu şehirde insanlar yetiştirdim. Güvendiğim insanlara görev verdim.
Ahmet İhsan Çay
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları