BİZ NİYE BÖYLE OLDUK ANNE?

1975 yılının son günlerinde soÄŸuk bir Adana akÅŸamındayız. Henüz saat: 18:00 civarında ama nemli hava ciddi biçimde üÅŸütüyor. Havuzlubahçe mahallesindeki tek katlı evimizde sekiz kardeÅŸ  gürül gürül yanan talaÅŸ sobasının başında tatlı bir telâÅŸ içindeyiz. Bir yandan henüz yayına baÅŸlamamış televizyona bir yandan da garip bir korku ve ürpertiyle kapıya bakıyoruz. Henüz yayına baÅŸlayalı 1 yıl olan TRT Çukurova Televizyonu günlük yayınına saat:18:00’ de baÅŸlıyor ve gece 24:00’de sona eriyor. O dönem çok ünlü diziler haftada bir gün ve hep aynı saatte yayınlanıyor (‘’Küçük Ev’’, ‘’Bonanza’’ vs). ‘’Bahçivan’’ ailesinin tüm çocukları (Metin, Sezai, Nesrin, Bülent, Ümit , Suna, Zuhal ve Yücel)  büyük bir sabırsızlıkla siyah-beyaz televizyonda yayına birkaç dakika kalmış vaziyette ekranda yer alan TRT yazısına bakıp duruyoruz.
 
 
FotoÄŸraf – 1) 1968 – 1980 arasında Tek yayıncı olan TRT’nin tüm televizyon yayınları siyah-beyazdı ve yayın öncesi tüm kanallarda bu görüntü yer alırdı.
 
Bu denli heyecana kapılmış televizyonda ‘’Küçük Ev’’ adlı diziyi izlerken bir yandan da kapıyı kolluyorduk; her an annem gelebilirdi ve dayak yememiz kesindi. Ä°ki sokak ötemizdeki komÅŸumuzun eÅŸi vefat etmiÅŸti ve bugün 2.günüydü. Yani kesinlikle Radyo ve Televizyon açılmamalıydı. O dönemdeki görgü kuralları ve komÅŸuluk iliÅŸkileri gereÄŸince; mahallede (üstelik çok iyi tanış olmanız da gerekmiyordu) biri ölünce 7 gün boyunca yas ilan ediliyor ve evimizde kesinlikle gürültü yapılmıyor, kahkaha atılmıyor ve radyo- televizyon açılmıyordu. Bu konuda babamın tavrı 2-3 gün ile sınırlıyken annem çok daha katı davranıyordu. Bu süreç kesinlikle 7 gün sürüyordu. Hele ki, ölen kiÅŸi çok yakın bir komÅŸu, akraba veya genç ise kural kesindi. Ä°ÅŸte böylesi bir ortamda televizyon dizisine dalmıştık; henüz 2 yaşında bebek olan Yücel dahil hepimiz büyülenmiÅŸ gibi izlediÄŸimiz için annemin geldiÄŸini fark edemedik ve baÅŸta en büyükleri olan ben olmak üzere 6 kardeÅŸ (bebek Yücel ve Zuhal hariç) terlikle sıra dayağından geçmiÅŸtik. Annem bir yandan Arapça ve Türkçe küfürlerini savuruyor bir yandan da terlikle bizi kovalıyordu (‘’Allah belanızı versin sizin; hiç mi vicdan yok sizde, utanmayı bilmiyor musunuz? Nasıl insanlarsınız böyle; KomÅŸunuz vefat ediyor, millet acısını yaşıyorken siz televizyon izliyorsunuz, eÄŸleniyorsunuz ha, utanmaz, ahlaksızlar…’’). Bu koÅŸturma ve bağırışın arasında gürültünün dinmesi için kardeÅŸim Nesrin, hızla televizyonun fiÅŸini çekmiÅŸti de ortalık biraz sonra duruldu. Ama Empati, komÅŸuluk, acı ve neÅŸede birliktelik üzerine ilk dersimizi almıştık.
 
 
FotoÄŸraf – 2) 1970’li yılların ünlü televizyon dizisi ‘’Küçük Ev’’ uzun yıllar boyunca TRT ekranlarında yer aldı.
 
 
FotoÄŸraf – 3) TRT’nin ilk televizyon yayıncılığı döneminde ünlü dizilerden biri daha; ‘’BONANZA’’ .
 
Ä°lkokul yüzü bile görmemiÅŸ annemizin bize öÄŸrettikleri bununla sınırlı deÄŸildi elbette ama uzun yıllardır bu konudaki tavrını (özellikle de YAS durumundaki ortaklığı) hâlâ sürdürüyor olmasından olsa gerek 10 çocuklu ailemizde hepimizi benzer yönde etkilemiÅŸtir.
 
24 Kasım 2015 tarihinde geçirdiÄŸi bir felç yüzünden hâlâ yataÄŸa baÄŸlı durumda ama bilinç ve tavır sürüyor dostlar. 25 Aralık 2015 tarihinde Cizre’de ÅŸehit olan 23 yaşındaki Uzman ÇavuÅŸ Ufuk Fesli, komÅŸumuzun oÄŸludur. Hem cenazeye katılmak hem de annemi görmek için mahalleye 27 Aralık 2015 tarihinde gittim. Saydam caddesinin giriÅŸinden itibaren tüm sokak bayraklarla donatılmış, yan yana üç tane taziye çadırı kurulmuÅŸtu. Yüzlerce insan her an gelip-gidiyordu. Önce komÅŸumuz Ahmet abiye baÅŸsaÄŸlığı diledikten sonra yataktaki annemin yanına gittim. O sırada o bölgede (Ufuk’un ÅŸehit düÅŸtüÄŸü o topraklarda) ÅŸiddetli çatışmalar sürdüÄŸü için; babam televizyona iyice yaklaÅŸmış ve hafif kısık bir sesle haberleri izliyordu. Bu tabloya karşın annemin tavrı aynıydı (74 yaşına ve hastalığına karşın); ‘’Kapat ÅŸu televizyonu ayıptır yahu. Daha iki gün oldu oÄŸlanı topraÄŸa vereli…’’ Babam da ‘’Yahu eÄŸlence izlemiyorum ki, haberleri dinliyorum’’ demesine karşın, tavır sürünce televizyonu kapatmak bana düÅŸtü.
A benim güzel annem; o okumamış, hayatında bir kitap veya gazeteyi irdeleyememiÅŸ annem. Sen salt duygulanım yoluyla empati kuruyorsun ve hasta yatağında bile; ‘’acıyı paylaÅŸmak gerektiÄŸini savunuyorsun’’ ya. Hani ‘’insanlara sakın ha;  Ä±rklarını, dinlerini, mezheplerini sormayın ayıptır, yanlış anlaşılır, gücenirler’’ diyordun ya (Evinin duvarında hâlâ Atatürk, Hz. Ali, Meryem’in Kucağında Ä°sa yan yana duruyor). Paradan-puldan, yediÄŸi-içtiÄŸinden böbürlenerek söz eden insanları oldum olası sevmezsin ve ‘’GÖRDÜKSÜZ’’ dersin ya anne. Åžimdi yaÅŸam senin söylediÄŸin, öÄŸütlediÄŸin gibi gitmiyor iÅŸte. Ülkemin en büyük havaalanında 28 Haziran 2016 Salı günü; torunun Polen’in yurt dışına çıkışından 2 saat sonra bombalar-silahlar patlıyor ve 45 kiÅŸi ölüyor ama bu ülkenin tüm yöneticileri hemen 2 gün sonrasında davullu-zurnalı bir köprü açılışıyla böbürleniyor ve eÄŸlenebiliyor anne. Ve binlerce kiÅŸi de göbek atıp kutlama yapıyor. 
 
 
FotoÄŸraf – 4) 28 Haziran Salı günü teröristlerce yapılan saldırıda Atatürk Havalimanında 45  insan öldü ve 240 kiÅŸi de yaralandı.
 
 
FotoÄŸraf – 5) Yukarıda belirtilen bu katliamdan yalnızca 2 gün sonra Köprü açılışında göbek atan ‘’Duyarlı vatandaÅŸlar’’. 
 
Koca koca adamlar (Ä°ÅŸ adamları, Avukatlar, Doktorlar, Mühendisler, Yazarlar, Profesörler vs) aile ve arkadaÅŸlarıyla gittikleri mekânı, yedikleri-içtiklerini anında paylaşıyorlar anne.
 
Telefonun kamerasına ruhsuz ve arsızca bakan ‘’GÖRDÜKSÜZ’’leri artık günün her anında YALAN ( SANAL) ALEMDE görüyoruz ne yazık ki…
 
Koskoca bir vali veya belediye baÅŸkanı bir vatandaşımıza 2-3 bin liralık bir Tekerlekli Sandalye veriyor diye tüm basında yer alıyor. Evet anne, kendi cebinden deÄŸil elbette devletin kasasından veriliyor o sandalye. Evet ayıp anne ama neylersin ki, GÖRDÜKSÜZLÜK yaÅŸamın her alanında, her yer ve herkeste çıkabiliyor karşımıza.
20 AÄŸustos 2016 Cumartesi günü Gaziantep’in kalabalık bir mahallesinde sokak arasındaki bir ‘’Kına Gecesi’’nde Türkçe, Arapça, Kürtçe türkü ve ÅŸarkılar bir anda yerini farklı dillerde haykırılan ağıtlara bıraktı. KalleÅŸ ve hain eller yine uzandı halkımın arasına. Bilye ve demir parçalarıyla güçlendirilmiÅŸ bombanın patlaması sonucunda; 29’u çocuk olmak üzere 55 insanımızı yitirdik. Geride 91 vücudu yaralı, binlerce-milyonlarca yüreÄŸi yaralı insan kaldı.
 
 
FotoÄŸraf – 6) 20 AÄŸustos 2016 Cumartesi günü saat:22:50 sularında patlayan bombanın hedefi bu kez Gaziantep’te sokak arasındaki bir ‘’Kına Gecesi’’ idi.
 
Delirmenin sınırındayım anne, çok ama çok öfkeliyim; 21 AÄŸustos Pazar günü sabah 11:30 sularında evimin önündeki T. Özal Bulvarında bir düÄŸün konvoyu geçiyor, kornalar, davullu-zurnalı bir grup yaratık hiçbir ÅŸey olmamışçasına gülüp eÄŸleniyor.  Aynı günün akÅŸamında göl kenarındaki eÄŸlence mekânlarında havai fiÅŸekler patlıyor yine, evimin karşısındaki bardan yine çığlık çığlığa ÅŸarkılar yükseliyor.
 
BÄ°ZE NE OLDU ANNE; BÄ°Z NASIL BÖYLESÄ° BÄ°R TOPLUM OLDUK, BÄ°Z NÄ°YE BÖYLE OLDUK ANNE NÄ°YE ?....
 
 
 



Sayı 34 (Eylül - Ekim2016)

Bu yazı 5325 defa okundu.