O Eski Yazlık Sinemalar
1960’lı yıllar,Adananın güney bölgesinde, havaalanın doğusunda bulunan meydan mahallesinde oturuyoruz. Evimizin biraz uzağında mahalle sakinlerinin akşam topluca bulundukları mekan Derya Sinemasıydı.
Benim Kuşağımın, tek eğlence sanat mekan’ı yazlık sinemalardı. Daha çok 23 Nisan haftasında açılırdı.Bizlerde 23 Nisan çocuk bayramının coşkusunun yanı sıra yazlık sinemanın açılış coşkusunu yaşardık.
Birkaç gün öncesinden sinema duvarları boyanır, onarımı yapılır, sandalyeler tamir edilir. Çoğunlukla sinema perdesinin alt kısmına yerleştirilen büfeler sinema misafirleri için hazırlanırdı. Baş içecek,baş aktör zaman gazozu,ay çiçeği,(çekirdek), patlamış mısır, şeker türleri, ve simit vazgeçilmezleriydi.
Açılış şerefine bir iki gün ücretsiz oynar, ona da test yayını derlerdi. Bu hazırlık mahallenin bütün çocuklarının büyük dikkatini çekerdi. Sinemaya gider, görevli abiden izin alır, yazlık sinemanın içinde hazırlığı izlerdik. Tahta sandalyeler yerleştirilmiş, boyanmış pırıl pırıl. (genellikle açık maviye, kırmızıya, sarıya veya yeşile boyanırdı) Sinemanın arka bölümünde bulunan özel localar 1-2-3-4 diye numaralandırılır bazı aileler bu özel locaları tercih ederlerdi.
O günlerde,yaşımızın gereği sadece mahallemizi ve yazlık Derya Sinemasını bilirdik. Sonra öğrendik ki Adana da her mahallenin yazlık sineması varmış. Bir yazlık sinemayı herkes şöyle tarif eder diye düşünüyorum; Hava kararmaya başladığında bir görevli elinde hortum, sinemanın önünü toz çıkmasın diye sular, sinemanın önünde kablolara asılmış yüzlerce ampul, yine sinemanın önünde afişlerin asıldığı kartelalar. Bu kartelaların üzerinde afişler ve afişlerin üzerinde ‘Bu akşam, yarın akşam, gelecek program ve pek yakında’ yazıları olur, Afişlerin arasında, film karelerinden fotoğraflar bulunurdu. Sinemanın dışına ses yayın cihazı kurulur ve o eski şarkılar bizi mest ederdi.
Saat 20.30 gibi, mahalle sakinleri, ikili üçlü gruplar halinde sinemaya gelirlerdi. Biletler ya önceden alınmıştır ya da sinemaya gelindiğinde gişeden. İçerde heyecanla koşuşturan elleri fenerli teşrifatçılar yer gösterirlerdi. Herkes yerini alır, ışıklar kararır önce reklamlar başlar:DIdıdıdıdıııııt……Bora reklam sunar.Bora reklamın hazırladığı reklamlar dinlenirdi.Önce gelecek program, ve pek yakında oynayacak filmlerden kareler izlenirdi. Sonra günün filmi başlardı.İki film arasında satıcılar, soğuk gazoz soğuk gazoz diye gezinirler,insanlar bir araya gelir kritik yapılırdı.Bazı günlerde galalar olur, O büyük sinema perdesinin önünde sanatçılar terasa çıkar, konuşma yapar, seyircileri selamlarlardı. Çocukluğumuzun hemen hemen tek eğlence kaynağı olan yazlık sinemalara paramızın olmadığı günlerde, gündüz gider, sinemada temizlik yapar akşamda filmi bedava izlerdik. Sinemanın yıldızlarını ancak galalarda bu yazlık sinema salonlarında görme imkanımız olurdu.
Filmlerin halka duyurulma işi veya galaları çoğunlukla bir at arabasının üzerine yerleştirilen iki kartela pano üzerine asılmış afişlerle ve özel kostümlü elinde bir hoparlörle görevli doğal sesiyle bağırır, halka o gün ki etkinliği duyururdu.
‘Dikkat!Dikkat’bu akşam yazlık Derya sinemasında 2 film bir den’ der, filmlerin isimlerini anons ederdi. O günlerde cep telefonları, mesaj ve yaygın radyo tv,gazete gibi imkanlar yoktu.
Çocukluktan gençliğe geçtiğimiz günlerde farklı mahallerdeki yazlık sinemalara gitmeye başladık. Yazın yazlık sinemalara, kışın kışlık sinemalara. Yıllar sonra farkına vardık ki Adana da hemen her mahallenin birkaç yazlık sineması varmış. O günlerde yani 60’lı-70’li yıllarda Türk sinemasının kalbinin Çukurova da, Adana da attığını büyük bir gururla hissediyorduk. İnönü Caddesinde Asri Sinemanın hemen yan tarafında film şirketlerininbulunduğu bir sinemacılar sokağı var. Bu sokakta her an sinemanın bir yıldızını görmek mümkündü. Bizim için unutulmaz anlardı o günler…
Türkiye de, İstanbul dışında, film şirketlerinin bulunduğu bir sokak olduğunu zannetmiyorum Adana’da 200 ün üzerinde yazlık sinema ve onlarca kışlık sinema vardı.
ALTIN ŞEHİR ADANA KENT KÜLTÜR VE SANAT DERGİSİ Mart sayısında değerli dostum Dr. İ. Haluk UYGUR’un ‘BENİM BİR HAYALİM VAR’ diye kaleme aldığı nostaljik tramvay bölgesi Adana da yaşayan bir insan olarak beni çok heyecanlandırdı. Bir an o bölgeyi düşündüm çevresiyle düzenlenmiş nostaljik bir tramvay bölgesi. Adana sevgisini daha da güçlendiren tek kelimeyle muhteşem bir proje diye duygularımı aktardım.
Haluk UYGUR’la konuşurken sohbet uzayıp gidiyor söz eski yazlık Sinemalara geliyor. Haluk Uygur’un ve benim kuşağımın baş eğlencesi yazlık sinemaları konuşmaya başlıyoruz heyecanla…Türk Sinemasında çok özel bir yeri olan Adana da yazlık sinemalar nasıl yok oldu. Hatta bazı kışlık sinemalar (Tarihi Erciyes, Asri ve Alsaray, Güleryüz vb.)nasıl yok oldu. Neden Adana da birkaç noktaya nostaljik haliyle yazlık sinema yapmıyoruz? Diye sohbete devam ediyoruz.
Benimde bir rüyam var dedim. Her şey konuşmakla hayal etmekle başlıyor. Hepimizin yaşamında önce hayalini kurduğumuz, yaşadığımız topraklarda ah bunlar olsaydı…ah şunlar yapılsaydı diye hayal ettiğimiz şeyler vardır.Benimde hayalim yok ettiğimiz yazlık sinemaydı. Altınkoza festivali günlerinde, yaz döneminde özel gösterimler, galalar neden olmasın. Ve bir gün çocuklarımıza işte eski yazlık sinemalarımız diye gösterebileceğimiz adeta açık hava yazlık sinema müzesi diyebileceğimiz O ESKİ YAZLIK SİNEMALAR…
Sohbetin sonunda Haluk UYGUR, bana büyük bir heyecanla bunu yazsana İsmail dedi. Bende çocukluğu yazlık sinemaların içinde geçmiş biri olarak kaleme sarıldım ve bu yazıyı yazdım.
Buda benim rüyam,bakarsın rüya olmaktan çıkar,gerçek olur.
Neden Olmasın?