Minyatür (Nakış-Tasvir) Sanatı ve Matrakçı Nasuh’un Adana Minyatürü
Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağ Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı "Minimum" olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme ”Nakış” ya da “Tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi(1).İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Topkapı Sarayı’nın yanına inşa ettirilen Osmanlı Nakkaşhanesi minyatür sanatçılarının yetiştirildiği bir merkez olmuş,önceleri İran tarafından gelen ustalarla takviyeler yapılırken fetihlerle beraber Balkanlardan ve Avrupadan gelen ustalarla tam anlamıyla doğu-batı sentezi elde edilmiştir.En çok ismi duyulmuş popüler nakkaşlar Levni (Levni minyatürde bir dönüm noktasıdır gelenekselden çıkarak kendine özgü bir biçim geliştirdi) ve Matrakçı Nasuh olmuştur.Bu arada asırlar öncesinden yaptığı çizimleriyle ve yaratıcı gücüyle günümüz minyatürcülerinin yüreğini daraltan,gerçek sanatçının sanatının zamana hükmedişinin bir örneği olan Mehmet(Muhammet) Siyah Kalem lakaplı nakkaşı da unutmamak gerekir,hakkında bilinen tek şey kendisinin bir bilinmez olduğudur(Mehmet Siyah Kalem-Şeytanların Dansı-alttaki resim).Minyatür sanatı daha çok kağıt ,fil dişi, deve kemiği ve benzeri maddeler üzerine yapılmaktadır.
Minyatürün geçmişi doğu ve batı dünyasında çok eskilere dayanmaktadır. Türk,Mısır,Çin,İran,Yunan,Roma,Bizans kültürlerinde önemli bir sanat dalıydı ancak bağlı olduğu kültüre ve coğrafyaya göre nüans farklılıkları göstermekteydi.Mesela Mısır’da papirüs denilen yapraklara yapılmaktayken,Türk ve doğu minyatürlerinde kağıt haricinde fildişi yada deve kemiği üzerine de yapılmakta etrafına “Tezhip” denilen süslemeler konulmaktaydı.Doğuda ve batıda daha çok kutsal kitapların süslemelerinde kullanılan bu sanat baskı makinelerinin icat edilmesine kadar çok güzel örneklerini verdi.
Orta Asya’dan itibaren daha çok İran ekolünden etkilenen ve Uygurlarla başlayan bizim minyatür serüvenimizi ele alacak olursak şöyle başlayabiliriz…
8. ve 9. yüzyıla ait olan ve günümüze gelmiş Türk resim sanatının örnekleri arasında, duvar resmi ve figürlü işlemelerin yanında minyatürler de bulunmaktadır. Türklerin eski yurtları Orta Asya'da, Türkistan'da yaşadıkları döneme ait olduğu düşünülen minyatür örnekleri hala Topkapı Sarayı arşivlerinde bulunmaktadır.Fatih Sultan Mehmet döneminden, 19. yüzyıla uzanan döneme ait ise çok sayıda minyatür eser günümüze ulaşmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılmış birçok minyatürlü eser, Türkmen minyatürlerinin etkisini göstermektedir. Bu eserler dönemin giyim, müzik aletleri ve eğlence hayatı gibi bazı özelliklerini de yansıtırlar.Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı minyatür sanatında pek çok yeniliğin denendiği bir dönemdir. Bu yenilikler arasında, tarihi olayları saptama anlayışının "şehnâmecilik" adıyla resmi bir görev halini alması da vardır. Bu anlayış içinde tarihi olaylar yazma olarak kayda geçirilirken, bir yandan da resimleniyordu. İmparatorluğun doğu ve batısındaki savaşlar, fetihler ve seferler, tahta geçişler, yabancı elçilerin kabulü, bayram kutlamaları gibi önemli olayların yanı sıra, bazen sultanın yalnızca tek bir seferi de ele alınabiliyordu(2).
İşte Şehnameci Nasühü’s Silahi’nin yani Matrakçı Nasuh’un hikayesi de burada başlıyor...
Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el-Bosnavî veya kısaca Matrakçı Nasuh (d. 1480 - ö. 1564 ?),Boşnak asıllı Osmanlı minyatürcü, hattat, tarihçi ve matematikçidir.Ölüm tarihi bilinmeyen Matrakçı Nasuh'un Saraybosna'da doğduğu sanılmaktadır.Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak 1533′ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun 1547′den, 1551′den, 1553′ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır. Sultan II. Beyazid döneminin (1481-1512) sonlarına doğru Enderun’da eğitim gördüğü ve sonra matematik eğitimcisi olarak öğrenci yetiştirdiği bilinmektedir.Devrin ünlü şairi Saî'den dersler almıştır. Ünlü bir hattat olan Nasuh, nesih yazı stilinde değişiklikler yapmıştır. Divanî yazı stilinde önde gelen isimlerden birisi olmuştur.Sopalarla oynanan ve bir tür savaş oyunu olan matrak adlı sporda ustalığından dolayı matrakçı lakabıyla anılmıştır. Değişik silahları kullanmaktaki ustalığı da bilinmekte olup bu konuda Tuhfetü'l-Guzât adlı bir kitap da yazmıştır.Matrakçı Nasuh'un minyatür-harita karışımı kendine has bir üslubu vardır. Eserlerinde yeryüzünün kuşbakışı görünümünü resmeder. Buna karşın şekilleri tepeden değil, sanki karşıdan görüyormuş gibi çizer. Bu resimlerde kuş ve tavşan gibi hayvanlar olsa da insanlar asla belirmez, şehirlerdeki binalar tek tek seçilebilirdi.Geometri ve matematik alanındaki çalışmaları neticesinde uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamıştır. I. Selim zamanında ona adadığı Cemâlü'l-Küttâb ve Kemalü'l- Hisâb kitaplarını yazmış, Napier'den elli sene öncesinde adıyla anılan çarpma metotlarını ve modern matematik öğretiminde öncü bir kitap kabul edilen bir referans olarak Enderun'da okutulmuş, Napier gibi matematikçilere ilham kaynağı olmuştur.Tarih alanında da çalışan Matrakçı Nasuh, Taberî Tarihi'ni Mecmaü't-Tevârih adıyla Türkçeye çevirmiştir. 3 nüsha olarak yayınlanan Süleymannâme kitabında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 yıllarını anlatmıştır. 1537-1538 yıllarında yazdığı Fetihname-i Karabuğdan, Kanuni Sultan Süleyman'ın İran seferini anlatır. Bu kitaplarda, yol boyunca ordunun geçtiği şehirlerin minyatür şeklinde haritalarını çizmiştir. Çizimleri bugün hem estetik, hem de geçmişe ait çok ayrıntılı bilgiler içermesi hasebiyle şaheser olarak tanımlanmaktadır.Nasuh, Kanuni'nin Fransa kralı I. François'ya destek amacıyla Barbaros Hayrettin Paşa komutasında gönderdiği donanmaya katıldı. Yol boyunca donanmanın uğradığı limanları resmetti. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobutu andıran sopalarla oynandığı bir tür savaş oyunu olduğu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun keşfedicisi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördür. Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde “üstad” ve “reis” olarak tanınması için 1530′da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât (Gazilere Armağan) adlı bir kılavuz kitap bile yazdığı söylenir.(3)
Kanuni Sultan Süleyman’ın (Mehmet Ekrem Akçal-Kanuni Sultan Süleyman-üstteki resim)1535 yılında Bağdat üzerine yaptığı seferinde Matrakçı Nasuh tarafından yazılan “Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han”adlı eserinde Adana’ya geldiği ve kendisi tarafından Adana’nın minyatürünü çizdiği bilinmektedir(alttaki resim).Osmanlı padişahları Adana’ya geldiklerinde Dünya’nın en eski sivil mimari örneklerinden olan Ramazanoğlu Konağı’nda ağırlanmaktaydılar.
Kanuni Sultan Süleyman’ın “Irakeyn” seferi dönüşünde ,14 aralık 1535 Salı günü Adana’ya gelmiş ve burada iki gece kalıp avda vakit geçirmiş,üçüncü gün(16 aralık perşembe) Adana’dan ayrılmıştır.Adana’da bugün bir parçası kalmış olan Ramazanoğlu sarayında ikamet ederek(kalan bölüme selamlık denirdi,o binada kalmıştır).Piri Paşa tarafından ağırlanmış olması gerekir.(4)
Matrakçı Nasuh’un Adana minyatürünün önemi daha önce bahsedildiği gibi bulunduğu devrin bir nevi fotoğrafını çekmiş gibi mimariye dair bilgileri bize aktarmış olmasıdır.Bu yüzden tarihle ve minyatür sanatıyla ilgilenen birisi olarak kendi adıma ve Adana adına böyle bir hatıra kalmasından çok mutluyum.
Şu an Adana’da yaşayan icazetli(eski dilde öğreticilik belgesi bulunan) seviyede minyatür sanatçılarını sayacak olursak bu sanatın kaybolmaması için çok büyük emek sarf eden,rahmetli Ord.Pr.Dr.A.Süheyl Ünver ‘den ders almak lütfuna erişmiş olan Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden Pr.Dr.İlter Uzel beyefendiyi (sol alt resim) ve aynı zamanda Talik Hat Sanatından icazeti bulunan Mesut Dikel beyefendiyi (sağ alt resim) sayabiliriz.
Mesut Dikel hocamızla ve bu sanatla ilgilenen atölyemizden arkadaşlarımızla 2015 yılı mayıs ayı içerisinde AltınOran Sanat Akademisi’nde gerçekleştireceğimiz ”Admi Efendi ve Şükufename”(Mehmet Ekrem Akçal-Zerrinkadeh-sol alttaki resim) tezhip-hat karışımı sergimizden sonra gelecek yıl için Matrakçı Nasuh’tan sonra bir ilk olarak yapacağımız “Adana Minyatürleri” projemiz olacaktır.Bazı eserlerimiz şu an yapılmış hazır durumdadır.(Serap Zeliha Kara-Adana Atatürk Evi-sağ alttaki resim).Adana Büyükşehir Belediyemizin de destek olması halinde daha önce yapılmamış olan bu projenin bir kitap olarak basılıp güzel Adana’mıza kıymetli bir eser olarak miras bırakılması temennimizdir…
Yararlanılan Kaynaklar:
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Minyatür
- http://www.osmanlisanati.com/p10.html
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Matrakçı_Nasuh
- Adana’da Tarih Tarihte Adana,Gözde Ramazanoğlu,syf.165
Mehmet Ekrem Akçal
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları