Işık Avcılarının Türküsü… Taşlık Çukurova…
Bu türkü Işık Avcılarının türküsüdür
Kara kutularda ışığı hapsedenlerin
Soyları, ateşi çalıp da
Düzene başkaldıran
Geleceği gören
Prometheus’a dayanan
Dehşetli kişilerin türküsüdür…
Yeryüzünde Huzursuzluk
Sarı, mavi ,kırmızı ışıkları veren güneş
Bir gün vazgeçmiş ışık saçmaktan
Her şey siyah beyaz oluvermiş yeryüzünde
Korkarak sığınmış çocuklar yatak altlarına
Kadınlar sarılmış kocalarına
Korku içinde…
Dünyanın dört bucağında bir ses yankılanmış
‘Phoibos Apollon Olimpostan atıldı,
Phoibos Apollon Olimpostan atıldı…’
Güneş parlaklığını ve renklerini kaybetti
Ne olmuştu ?
Huzursuzluğun Nedeni…
Apollon’un tacizinden bıkan Defne
Atacakken uçurumdan aşağı kendini
Yalvarmış toprak anaya
Defne toprağın içine girmiş ağaç olmuştu Antakya’da
Apollon oğludur Zeus’un, Leto’dan olma
Defne ise Peneus’un kızı
Alt seviyeden olsa da
Ululardan biridir Olimpos’da
Bu bir skandaldır ceza görmelidir Apollon
Es geçmekten yanadır Zeus ancak
İnek gözlü Hera tahrik eder
Sevmemektedir Leto’yu
Fırsat geçmiştir eline…
Suç bende değil hormonlarımda dese de Apollon
Zeus bağırır, öfkelenir, öyle görünmesi gerekmektedir
Bağırtısı şimşek olur, fırtına olur
Tüm Olimpos sarsılır
Yeraltındakiler yerüstündekiler kaçışırlar dört bir yana
Kızgın ulunun önünde durulmaz.
Olimpos’dan aşağı atarlar Apollon’u
Phoibos ,Phobos Apollon olur,
Işık ve renkleri, düşüverir Toroslara
Artık ışık solmuştur, renkler yok olmuştur tüm yeryüzünde
Ne kadar kolaydır düşüvermek gözden,
Parlak ışıklıyken, korkunç oluvermek
Artık hiçbir ulu, ölümlü bakmayacaktır Apollo’nun yüzüne
Koşmayacaktır hiçbir peri kızı peşinden…
Anne Leto olaya müdahil olur
Annesi Leto duyunca başına gelenleri
Hışımla gelir Zeus’un yanına
‘Ey utanmaz adam,
Ey deyusu kebir,
Uluların en büyüğüymüş
Külahıma anlat bu masalı
Artık hiç kimse baba demesin sana
Sağraklarda melis karılmasın, adına adaklar yakılmasın
Şarap dökülmesin toprağa, buluşmasın su ile toprak
Ta ki oğlum ışığına kavuşuncaya dek…’
Bir Sorun
Zordur kadınlarla uğraşmak, hele bir anneyse
Zeus göze alamaz tanrıçayı karşısına almayı
‘Ben karışmam Leto, ışıkların renklerin yeri belli
Al topla yeniden, onur kazandır oğluna…’
Bir düşünce sarar Leto’yu
Dağlık Kilikya’dan kim getirecek renkleri ve ışığı
Kim saklayacak bir kutunun içinde
Bir Prometheus vardı Tartoros’da şimdi
Hani Titanlarla savaşında bağımsız kalmıştı da, gözüne girmişti Zeus’un
Oysa hesabı onu devirmekti, intikamını almak titan dedelerinin …
Prometheus Asya’nın oğlu
Gözyaşıyla çamuru yoğurur ve erkeği yaratır önce
Hephaistos’un ocağından bir kıvılcım çalarda
Gözyaşlı kaderine destek olsun
Yıkıversin, tahtından indirsin Zeus’u diye…
Çare bulmak, hiç olmazsa geciktirmek için kaderi
Zeus’da balçıktan bir kadın yaratmış, adı Pandora
Koymuş içine ruh yerine ateşi,
Arzu, istek ve doyumsuzluğu
Vermiş eline belalı bir kutu
Salıvermiş erkeklerin yanına…
Ateşi çalanla ilgili kötü düşüncesi de vardı Zeus’un
Tutup getirtmişti Prometheus’u da, bağlamıştı bir kayaya
Her sabah bir kartal gelsin yesin
Akşamdan sabaha büyüyen ciğerini, diye
Otuz bin yıl boyunca…
Sorunun Çözümü
Haberci tanrı Hermes’e, Hepata haber verir
‘Keben’dedir yeri Çolak kız derler orada’’
Prometheus soylu Işık Avcıları
Adana’ dadır, kız mektebindedir yerleri
Işığı toplarlar, saklarlar Apollon’a verebilirler…
Zeus Leto’nun oğlu parlak Apollon
Kırılan onuru, kırılan gururu ve kaybettiği ışığı için
Ölümlü ışık avcılarına yalvarmaya gelmiştir.
Apollon’un yalvarması…
Akhalar Anadolu’ya saldırdığında
Desteklemedim mi Troyalıları
Neptün’le birlikte,
Dikmedim mi şehrin surlarını
O kötü güne kadar korumuştu Troya’yı
Kaç kez kurtardım Hektor’u
Paris’e yardım ettim vuruverdi Aşil’i
Kiros, Karun’unuzu yakacaktı da
Alevler yükselmişti adam boyu
Sağnak yağışla ben söndürmedim mi ateşi
Hem ödüller vereceğim sizlere, dünyanın en değerlileri
Ama bundan öte Apollon yok olursa
Kim tedavi edecektir hastalıkları, kim lir çalacaktır ve kim aşık olacaktır
Işıksız ve renksiz bir dünyada nasıl yaşayacaksınız…
Işık Avcıları Yolda…
Bir haziran günüydü çıkıverdik yollara
İskenderi Zulkarnayn’ın Tarsusu derken
Kanlıdivane, Hellenistik Kule’de Tarkyaris
Oğlu Teukros kazımış adını duvara, bir svastika koymuş yanına
Harç yoktu da taşlar tek tek işlenmiş, birbirlerine oturtulmuştu ki
Bıçak girmezdi aralarına,
Obruğun dibindeki Romalı asker, beklerdi komutanını
Obruğun tabanında tek Romalı asker
Terk edivermiş arkadaşları can yoldaşları
Bu garip topraklarda yalnız başına ölüvermişte
Arkadaşları dikivermişler kabartmasını…
Hellenistik kuleden kahverengini
Toprağın rengi taşların arasındaki kilden,
Yolumuz Canbazlı’dan geçti de Alakilise,
Basilika planlı, önünde ayazması
Bin yıl hizmet sunmuş inananlara,
Sonra Alakilise’den Ala’yı aldık koyduk kutuya
Bir Romalı
Canbazlı’da köle sesleriyle irkildik
Aile mezarını dikiyor Romalı, yatıyor burada aslan derken
Sordum emin misin kalacağına
Torunlarının çocuklarına ziyaret etsinler diye
Bin yıl, iki bin yıl sonra ne olacak, mezarın
Toprağın altına yapsan daha iyi olmaz mıydı
Savaş her yerde her an, yıkımda öyle…
Roma sonsuza kadar yaşayacak, dedi bana gülerek
Kim yıkacak bizi sefil barbarlar mı
Ailemin ünü ne olacak, görkemimizi kim anlatacak nesillere …
Ey Romalı, bahtsızların kralı
Bir sinek filden güçlüdür ve bir pire deveden
Her şey doğar büyür ve ölür, cansızlar bile…
O da bana gülmekte Roma’nın gücü
Ebed müddet olacak be hey gafil
Aslan Kapaklı Lahit…
Bekleyememiş kemiklerini efendisinin, üzüntülüydü
Bir gece kısa bir an uykuya daldığında
Çalıvermişler mezarından kemikleri
Onun için mahzundur Uzuncaburc’un aslanları
Olaya şahit gelincikten bayrak kırmızısını
Aldık koyduk kutumuza…
Kraliçe Aba…
Kızgın Romalı’dan Kraliçe Aba’ya sığındık
Olba’daydı sarayı Şeytanderesi’nde
Kraliçe karşıladı topraklarının sınırında
Rahip kızı ve kralın karısı, çok karışmıştı siyasete
Entrikalara katakulliye…
Derler ki Bizans ondan öğrenecektir siyaseti
Evet ama dedi Aba’ Kavgayı önledim, halkım
Okuryazar, tapınak anıt mezar yapar, çatalla masada yemek yer.
Sizler iki bin yıl sonra ekmeği banarken kazanın dibine
Kötü değildir siyaset, kansız halleder sorunları’
Hediyelerle uğurladı, yol yöntem bilen Aba
Zeus Olba…
Romadan Bizansa geçişte Zeus tapınağı, iç dış edilmiş
Duvarları dışarı çıkmış tavanı alçaltılmış.
Nerede bu Romalılar, nasıl sahip olmadılar mallarına
Ne kolaydır eskiyi kullanmak niye yapmadın yenisini
Kilisenin papazı çıkıverdi kulübesinden
Yamalı şalvarı, delik tabanı, açık kafası
Bir deri bir kemik, sıtmadan şişmiş karnı
‘Vardı da yapmadık mı
Hani köleler, işçiler ve para
Bizans fakirdir, zayıftır, sefildir
Tapınaksız mı kalsaydık, toprakta mı yatsaydık’
Zeus Olba tapınağında gök mavisini koyduk kutuya…
Sason Vadisi…
İki yanında iki bin yıllık keşişhaneler, yıldızlara bakarak uyumuş niceleri
Konuşmuş sohbet etmiş kavga etmiş, yıldızların altında
İsa kimdir, Meryem kimdir, oğul mudur, yalnızca insan mı
Kimi emzirir Meryem, insan mı, hristiyan mı, yoksa bir ulu mu
Yıldızlar daha yakınmış kendilerine Roma’dan…
Pembe mermerin içinde deniz kabuğu
Gülüyormuş bunlara demiş beş milyon yıl önce
Doğdum büyüdüm öldüm bir deniz tabanında…
Sason vadisinde mermer pembesini bulduk
Alahan…
Bizim Çelebi’nin yeni usta elinden çıkmış dediği
![Alahan 14P.E._Alahan](images/stories/14P.E._Alahan.jpg)
Mikail le Cebrail’in boğaya bastığı
İşkenceyle geçen yüz yılların
Paganlardan alınan intikamıdır bu diyerek
Keklik ve balıkların kutsaldır, fakir Bizanslı her yerde bulur onları
Boğalar bakım ister yem ister ancak Romalılar bakabilirdi onlara
Alahan’a gittik, yaprak yeşilini ardıçtan aldık…
Mavga…
Bizim Alaaddin 1230’da almışta kaleyi
Dikivermiş kuleyi, donatmış çinilerle
Çinilerden mercan kırmızısını aldık…
Yerköprü…
Son renkleri Yerköprü’den aldık
Suyun mavisi, suyun yeşili,
Suyun beyazı suyun ruhu
Biliyoruz cansızlarında ruhu var…
Görev tamamlandı…
Apollon’a höykürerek ağlayan
Toroslarda, aradık, araştırdık bulduk
Renkler tamamlandı bir bir…
Işıklar saçtı gülücükler dağıttı çevresine Apollon
Dileyin benden ne dilerseniz…
Hediyemiz…
Hediyedir bize
Yeryüzü renklenmesi, çiçeklerin açması, göğün denizin mavisi
Yaprağın yeşili toprağın kahverengi
Bir kelebeğin kanat çırpması ve bir kuşun şarkı söylemesi
Boynu bükük kalbi kırık, ışıksız kalsaydı Apollon
Kim sağlık verirdi hastalarımıza
Kim kime aşık olur iki sevgili yan yana gelir
Erkek eve ekmek getirir kadın çocuğunu emzirir….
Fotoğraflar; Pelin Etiman, Selma Bilen, Mehmet Kobaner
[quote name="ufuk ağma"]hocam elinize sağlık, selamlar,saygılar...[/quote]
Ufukçuğum teşekkür ederim[quote name="Pelin Etiman"]Mehmet Bey çok güzel bir yazı olmuş, şahane kaleminize sağlık.[/quote]
[quote name="Pelin Etiman"]Mehmet Bey çok güzel bir yazı olmuş, şahane kaleminize sağlık.[/quote]
Sevgili Pelin çok teşekkür ederim.
[quote name="ufuk ağma"]hocam elinize sağlık, selamlar,saygılar...[/quote]
Ufukçuğum teşekkür ederim
hocam elinize sağlık, selamlar,saygılar...
Mehmet Bey çok güzel bir yazı olmuş, şahane kaleminize sağlık.
Mehmet Olagan üstü güzel. Kutluyorum seni.
Ha gayret. Herodot görünüyor biraz ilerde.