GÜZİN VE ABİDİN DİNO’NUN EVLERİ
Zannederim 2011 yılının son günleriydi, Eşim Hanife ile birlikte Güzin Dino’yu Paris’deki evinde ziyaret etmiştik. Dünyaca ünlü Adanalı Ressam Abidin Dino’yla onlarca yıl birlikte yaşadığı ev bu bahsettiğim.
Paris’te daha çok Türklerin yerleştiği bir mahallede, Rue D’etoule 10 numarada, 9. Katta bulunan ev yani.
Adana Sinema Müzesi ve Abidin Dino Sanat Parkı’nın yapılması için onaylarını almak amacıyla gitmemize rağmen, bir de Altınşehir Adana için röportaj yapmıştık kendisiyle, bu evde...
“Adana’dan mı geldiniz? Biz de Adanalıyık.” ve “Ben Adana’ya gelin gittim!” cümleleriyle başlayan sohbetimiz uzun saatler sürmüş, bu röportaj da maalesef Güzin Dino’nun son röportajı olmuştu.
Büyük Üstad Güzin Dino, 1,5 yıldan fazla süren bir hastalıktan sonra 30 Mayıs 2013 tarihinde vefat etti. Geriye Abidin Dino, Nazım Hikmet başta olmak üzere bir çok yarenlik, ama ondan daha da önemlisi çeviriler, kitaplar, eserler bırakarak gitti.
Biz hem onun, hem de Abidin’in hakkında zaman zaman yazdık, hatta “Abidin Dino Evine Dönüyor” isimli bir kitapçık da çıkardık. Onun ve eşinin hakkında araştırma yapanlara, kitap çıkaranlara hep yardımcı olduk. Yani neredeyse onun hakkında yazılmadık bir şey kalmadı gibi. Sadece bir şey hariç.. Paris’teki oturdukları ev...
ABİDİN VE GÜZİN EVLERİ
Güzin Dino Can Yayınları’ndan çıkan “Gel Zaman, Git Zaman” isimli kitabının “Önceki Evler” başlıklı bölümde, en son ev hariç, Abidin ile birlikte oturdukları diğer evleri anlatmış. Ama gördüğüm kadarıyla en uzun süre oturdukları, en son ev bugüne kadar anlatılmamış.
İşte müsaadenizle bu sayımızda, (daha önce bu evi anlatan varsa ondan da özür dileyerek) Etoule Caddesi 10 numaradaki bu evi anlatmak istiyorum.
Tabi ki bir çok kişi tabloları binlerce dolara satılan bir ressamın bir malikanede kaldığını düşünebilir. Bunda da haksız değildir. Çünkü arkadaşı ve çağdaşı olan Picasso gibi ressamlara bakınca böyle bir zanna kapılmak olası.
Ama Abidin ve Güzin’in son yıllarını geçirdiği bu ev, Paris Belediyesi’nin sanatçılar için yaptığı sosyal konutlardan sadece biri... Ama zannederiz belediye Abidin Dino’yu çok önemsiyordu ki, ona bir torpil yapmış ve en üst katı vermiş. En üst katı vermesi torpil gerçekten. Çünkü bu yüzden evin içinde bulunan asma kat tavandan ışık alıyor. Böylece ev aynı zamanda Abidin için stüdyo görevi de görmüş.
EVLERİ KAÇ METREKARE?
Şimdi tabi ki siz evin büyüklüğünü merak ediyorsunuz. Kaç katlı, kaç odalı, kaç metrekare, vesaire?
Tabi ki elimize metre alıp ölçme şansımız olmadı. Ama içine sığan eşyaları tarif edersem eğer ortak bir tahmin yapabiliriz zannederim.
Ev doğuya bakıyor. Batı ışığını ise tavandaki camlı bölmeden alıyordu. Eğer oturdukları Apartmana doğu cephesinden bakarsanız, sadece 1 veya iki penceresi görülüyor olmalı. Bir veya iki diyorum, kesin bir şey söyleyememem şundan;Kapıdan içeri girdiğinizde direk salon denilen yere geliyorsunuz. Salonun ortasından doğudan batıya doğru uzanan ve asma kata çıkışı sağlayan bir ahşap merdiven var. Solda ise içeride yatak görünen bir oda daha bulunuyor. Ancak bu odaya giremediğimiz için dışarıya penceresi var mı yok mu bilemiyorum.
SALONDA NE VAR?
Salondaki merdivenin altında sadece bir masa için yer kalmış. Bu masayı Abidin’in çalışma masası olarak kullandığını, çekilmiş fotoğraflardan biliyorum. Masanın arka duvarında Abidin’in orta boy çiçek resimlerinden biri, özensiz bir çerçeve içinde asılmış. Yine arkada bulunan kalorifer peteğinin üstünde, Güzin, Abidin ve Nazım’ın birlikte çekildiği o meşhur fotoğraf bulunuyor. Fotoğrafın sağ ve sol taraftan kesilmiş olduğu, formatının bozukluğundan anlaşılıyor. Güzin Dino bu kesme işinin öyküsünü şöyle anlatıyor;
“Aslında bu fotoğrafın bir tarafında Avni Arbaş (ünlü ressam), diğer tarafında da Vera (Nazım’ın karısı) vardı. Ama biz Abidin ile birlikte, Nazım ile baş başa olmak istedik. Onların bulunduğu yerleri kestik.” Masanın hemen sağ tarafında ise bir televizyon ve küçük bir raf bulunuyor. Raflarda Abidin ile ilgili kitaplar var.
Salon dediğimiz yerde bu küçük masanın dışında ancak iki basit koltuğun ve iki sandalyenin sığacağı kadar bir genişlik bulunuyor. Bir de sol tarafta küçük bir çek-yat...
Güzin Dino bize bisküvi ve vişne suyunu üzerinde ikram ettiğine göre, bu küçük masa aynı zamanda yemek masası olarak da kullanılmış olmalı.
TEK KİŞİLİK MUTFAK
Salonun sol tarafında ise ancak bir kişinin girebileceği büyüklükte, iki kişinin ise sıkışarak dolaştığı, çok küçük bir mutfak bulunuyor.
Masanın bulunduğu duvarın arkası ise banyo ve tuvalet. Merdivenle çıkılan asma kat ise evin neredeyse yarısı kadar. Burada Abidin’e ait tuvaller ve resimler var. Bir kaç tane de çiçek. Daha önce de yazdığım gibi tavan tamamen cam ve devamlı ışık alıyor. Asma katın toplam 20 metrekare civarında olduğunu tahmin ediyorum. Belki biraz daha büyük. Demek ki tüm ev 60-70 metrekare kadar.
Evin içindeki eşyaları da yeniden sayarsak, çalışma-yemek masası, televizyon, iki basit koltuk, iki sandalye, biri mutfak kapısının ağzında, diğeri giriş kapısının solunda , üzeri Abidin imzalı objelerle dolu iki komodin, mutfak eşyaları... Ve Abidin’in işleriyle dolu duvarlar.
Güzin’e “Adana’da bir sergi açmayı düşünür müsünüz?” diye soruyoruz. “Satılır mı ki?” diye cevap veriyor. Biz satılsın istiyor diye düşünüp, kem-küm ederken, o asıl düşüncesini açıklıyor; “Ben bunlardan ayrılamam. Abidin bu evin duvarlarına kadar sinmiştir. Onlar olmazsa bu ev zaten anlamsız. Eğer satılmayacaksa niye olmasın!”
Yani anlayacağınız küçücük bir ev... Ama içine girdiğinizde kendinizi öyle bir büyüklük içinde hissediyorsunuz ki, siz küçücük kalıyorsunuz.
***
Güzin Dino sağlığında bu ev için bir şey düşünmüş müdür bilmiyorum ama umarım Paris Belediyesi unutmayıp burayı bir Dino Müzesi yapar.
Biz Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu olarak oranın müze olması için Paris Belediyesi’ne başvuru hazırlığı yapmaktayız. Umarım Adana bizi destekler.
Yazı ve fotoğraflar benim o evde dolaşmama yetti. Abidin Dino'nun ruhu da benimle dolaştı. Sadelik, samimiyet, mütevazilik ve sadakat ile anılara sahipleniş beni çok etkiledi. 2000 yılında Victor HUGO'nun Paris'teki müze evini görme şansım olmuştu. İnanın bu paylaşımdan daha çok etkilendim.
Teşekkürler.
Bir anı, bir gözlem yazıya dönüşünce dünden yarına giden yolda ne kadar önemli bir zaman dilimi oluyor. Paris'deki ev bir müze olur mu? Çaba sarf edilirse niçin olmasın? Hatta bir örneği niçin Adana'da olmasın, ama daha önemlisi "Biz de Adanalıyık" diyen Güzin Dino'nun gelin geldiği ev bulunabilirse o ev niçin müze olmasın?