Evrim Teorisi’ni İlk Kez Darwin mi Yayınladı?

Evrim Teorisi’ni İlk Kez Darwin mi Yayınladı?

Daewin'in ismiyle anılan "Evrim Teorisi" nedeniyle, bilim adamına "Şeytan'ın Papazı" bile diyen oldu. Acaba  "Evrim Teorisi" yalnızca Darwin'e mi aitti?

Dünyanın ulaşılması zor, uzak bir yerindedir Galapagos Adaları...

16. yüzyılın denizcileri bu adaları “Büyülü Adalar” olarak anmışlar.

Denizden bakıldığında, hareket ediyormuş gibi göründüğü için, denizciler bu ismi kullanmışlar.

 

15 Eylül 1835 tarihinde Beagle isimli küçük bir gemi ile bu adaları da içine alan bilimsel bir geziye çıkan Charles Darwin’in, “Adaların hareket etmediği, sadece bölgede şiddetli olan gel-git olayları nedeniyle göreceli olarak böyle göründüğü” görüşü, genç bilim adamının bilimsel bakışının temelini göstermektedir.

 

Ve böyle bir bakış açısıyla çıkılan bu gezinin, günümüz dünyasının varoluşunu izah eden “Doğal Seçilim” veya “Evrim” teorisini doğurduğuna inanılır.

 

Ama gerçek sadece bu mu? Temeli doğal seçilime dayanan bu teori, sadece Darwin’in çalışmalarının bir ürünü mü?

 

Benden Öncekiler Çok Önemli Ama…

 

Bir zamanlar Newton’a tüm bilim insanlarını şaşkınlığa düşüren tezlerini nasıl düşündüğü sorulduğunda, bu kez o şaşırarak “Benden önceki bilim adamlarının düşündüklerini öğrenip, onları geliştirdim” demesi gibi bir durum, bu soruya cevap olarak verilebilir. Ancak bu yazıda aranılan gerçek tam bu değil...

Tüm buna rağmen Darwin’in tezlerini oluştururken, özellikle daha önce bu konuda çalışan dedesi, Erasmus Darwin’den ve tepki görürüm korkusuyla kitabını bir dönem takma isimle yayınlayan Edinburglu yayımcı Robert Chambers’dan çok yararlandığı, onların oluşturduğu bilgileri geliştirdiği bir gerçektir.

 

Ama günümüzde Darwin’in Evrim Teorisi olarak bilinen “Doğal Seçilim” kuramını ilk kez yayınlayan bilim adamının o olmadığı da en az bunun kadar bir gerçektir.

 

Alfred Russel Wallace

 

1858 yılına gelindiğinde Darwin, Galapagos gezisinin üzerinden tam 23 yıl geçmesine rağmen teorisini bir türlü yayınlamıyordu. Bu belki Chambers gibi dışlanmak korkusundan, belki de mükemmeliyetçi duygusunun kendisini  durdurmasından ileri gelmekteydi. Darwin tam bu düşünceler içinde bocalarken, uzaklardan, Malezya’nın Maluku Adası’ndan bir paket aldı.

Paket Alfred Russel Wallace isimli amatör bir bilginden geliyordu. Paketin içinde Darwin’in henüz yayınlamadığı “Doğal Seçilim” teorisini içeren bir çalışma bulunuyordu. Wallace, Darwin’den çalışması hakkında görüş bildirmesini ve bunu İngiliz Kraliyet Akademi’sine yayınlamak üzere göndermesini rica ediyordu.

Doğal olarak bu durum Darwin’de şok yarattı. Wallace’ın “Yeni Türlerin Ortaya Çıkışını Düzenleyen Yasa Üzerine” isimli çalışmasını okuyan Darwin, Wallace’ı kutlayan ve kendinin de aynı konuda, birebir aynı tezleri savunan bir çalışması olduğunu bildiren bir mektup yazdı.

 

Kitabımı Yakarım

 

Darwin erdemli bir insandı. Kendisine güvenen Wallace’dan “Doğal Seçilim” kuralını çalmış durumuna düşmek onu çok yaralardı. Fakat bilim dünyasında bir çok kişi onun da aynı konuda yıllardır çalıştığını ve artık sonuca vardığını biliyordu.

Durumu dönemin saygın bilim adamlarından, kendisinin konuyla ilgili çalışma yaptığını bilen Lyell’e açıkladı;

“Wallace’ın veya başka birinin, böyle bayağı bir zihniyetle hareket ettiğimi zannetmesi yerine tüm kitabımı yakmayı tercih ederim”...

Sonunda Lyell duruma bir çözüm yolu önerdi... Linne isimli bir doğa tarihi derneğinin bir toplantısında, “Doğal Seçilim Teorisi” Darwin ve Wallace’’ın ortak tezi olarak sunuldu.

 

Wallace ve Darwin’ in Evrim Teorisi

 

Böylelikle sonradan Evrim Teorisi ismi alacak “Doğal Seçilim” kuramı Wallace ve Darwin adına tescil edilmiş oldu. Wallace da bu çözümden memnun olduğunu bildirince, Darwin rahatladı.

İhtimal odur ki, Wallace kendi görüşlerini belirginleştirirken Darwin’i de yakın olarak izlemişti, dolayısıyla onun da kendi gibi aynı sonuca ulaşmış olma ihtimalini biliyordu. Ve bu yüzden teorinin ikisine birden mal edilmesinden rahatsızlık duymadı.

Zamanın Haksızlığı

O Darwin’e haksızlık etmedi ama, zaman nedense kendine haksızlık etti...

Aradan geçen zaman içerisinde gittikçe bilinirlik kazanan teorinin sahibi olarak Wallace’ın ismi unutuldu ve teori “Darwin’in Evrim Teorisi” olarak anılmaya başlandı. Darwin’in kuramın böyle anılmasında hiç çabası olmadıysa da, onun o yıllar bilimin merkezi olan İngiltere’de yaşıyor, Wallace’ın ise uzaklarda bulunuyor olmasının bu sonucu doğurduğu aşikar.

Gerçi durumun böyle olmasının Darwin’e yaşadığı müddetçe şan ve şöhretle birlikte, nefret de kazandırdığı düşünülürse, hatta ona “Şeytan’ın Papazı” isminin takıldığı hatırlanırsa, Wallace’a yapıldığı düşünülen haksızlık biraz olsun azalacaktır.

Ama yine de Darwin ile birlikte, Wallace’ın da önünde saygıyla eğilmek tüm dünyanın boynunun borcu olmalıdır.

 

Evrim Teorisi Nedir?

Bu teoriye göre, evrimi sürdüren iki temel süreç vardır: Doğal seçilim ve genetik sürüklenme. Bu süreçlerin ilki olan doğal seçilim, bulunduğu ortama en iyi uyum sağlayan bireylerin hayatta kalmasını ve kendi genlerini yavrularına aktarmasını, diğer bireylerin ise üreme şansı bulamayıp genlerinin ortadan kalkması sonucunu doğurur. Yani güçlü olan hayatta kalacaktır. Bu sayede sonraki nesildeki bireyler, atalarından aldıkları genler sayesinde ortama daha iyi uyum sağlar ve hayatta kalmakta daha başarılı olurlar. Çok sayıda nesil sonrasında, çok sayıda başarılı, küçük, rasgele değişikliğin birikmesi ile adaptasyonlar belirgin hale gelir, bu sayede türler çevrelerine olası en iyi uyumu sağlamış olurlar.

İkinci temel süreç ise genetik sürüklenmedir. Genetik sürüklenme, popülasyonda genlerin görülme sıklığında rasgele değişimlere yol açar. Bir nesilde görülen rasgele bir genetik sürüklenme, daha sonraki nesillerde birikim sağlayarak organizmada belirgin değişimlere yol açar.

Karşıt Teori: Yaratılış

Bu teorinin temeli yaratıcı kavramına dayanır. Bu teoriye göre tanrı ilk insanı toprak ve sudan bu günkü şekliyle yaratmıştır. Yani başka bir canlıdan tekamül ederek oluşmamıştır, böylece yaratılmıştır.  İnsanın yaratılması “Ol dedim oldu” diyecek kadar kısa bir zamandır.

Bazı önemli din insanları, bu iki teorinin çelişmeyebileceğini, arada çelişki gibi duran şeyin zaman kavramının farklı algılamasından kaynaklandığını savunurlar. Onlara göre insan için milyonlarca yıl devam eden bir süreç, tanrıya göre “Ol dedim oldu” diyecek kadar kısa olabilir.

 




Sayı 1 ( Mart - Nisan 2011 )

Bu yazı 6409 defa okundu.