Adana'nın Gelinleri


Tam bir yıl önce Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu bünyesinde devam ettiğimiz Tanıtım, Belgesel ve Fotoröportaj Atölyesi “Adana’nın Gelinleri” projesini hayata geçirme kararı aldı.

Bizler Altınoran Sanat Akademisi’nde sanat tarihi, fotoğraf tarihi, felsefe, güzel yazı ve fotoğraf çekim tekniklerini içeren sanat eğitimi almış ve hala devam eden, sürekli yeni projeler için çalışan ve üreten platform üyeleri 12 arkadaşımla bu proje için seçildik. Adana’nın kültürünü, yaşamını ,sosyal hayatını ülkesinden ayrılıp Adana’ya yerleşen ve Adana’yı benimseyen bir yabancının gözüyle anlatacağımız güçlü bir projeye başladık.


Zaten Platformumuzun amacı kültür ve sanatı kullanarak Adana’yı tanıtmak, kentimizin değerlerini ön plana çıkartmak, sanat eğitimleri düzenleyerek kentimizden yeni sanatçıların yetişmesini sağlamak değil mi? Öyleyse sanat danışmanlarımız, koordinatörümüz ile birlikte 13 fotoğrafçı-yazar hazırdık.

Projenin Amacı

“Adana'nın Gelinleri” Projesi, son elli yıl içinde evlenmiş olmak suretiyle dünyanın birçok ülkesinden Adana'ya yerleşen kadınları konu alan bir projedir. Amacı; bu projede yer alan, farklı ülke ve farklı kültürlere mensup kahramanların farklılıklarının, bir çatışma unsuru değil de bir araya geldiklerinde daha yüksek bir kültür oluşturarak toplumu olumlu yönde değiştiren bir barış unsuru olduğunu göstermektir. Ayrıca günümüzde maalesef şiddet gören bir kesim haline getirilen kadınların kültürel gelişme içindeki rolünü, Adanalı örneğiyle açıklamaktır.

Bu konumdaki çok sayıda gelin arasından gelişi güzel seçilmiş 9 kadının öyküsü anlatılmaktadır. Bu çalışma hem biyografik hem de fotografik öyküler olarak planlanmıştır.

Ne Anlatıyor?

İkinci Dünya Savaşını, ülkelerinin bölünmesini, Stalin otokrasisini, Çavuşesku diktatörlüğünü, İran Devrimini, EOKA tedhişini, Güney Afrika ırkçılığını yaşamış, ama Adana'ya yerleşince oluşturdukları kültürel ortamla önemli değişimlere yol açmış, Adana'da doğanlardan daha çok Adanalı olmuş 9 kadının öyküsüdür “Adana'nın Gelinleri”.

Çok farklı kültürlerden gelen insanları sevgiyle kucaklayıp, kültürel etkileşimi büyük bir hoşgörü ile sunan, medeniyet ve sanat kenti Adana'nın da öyküsüdür aynı zamanda.

Ve Adanalının, kadınına ne kadar değer verdiğinin, kadının (özellikle aile içinde) Adana'da ne kadar söz sahibi olduğunun da öyküsüdür bu proje.

Fotoğraflar

Herkesin farklı bir hikayesi olduğunu biliyoruz. Bizlerde gelinlerimizin hikayelerine vakıf olabilmek için yaşamlarını didik didik ettik, sadece kendinden değil yakınlarından da bilgi aldık. Çalışma sırasında gelinlerin yaklaşık bir yıl boyunca biyografik öyküleri hazırlandı ve bu öykülere uygun binlerce fotoğrafları çekildi. Ayrıca “Adana'yı Seviyoruz” konsepti içinde, onları çok güzel bir Adana manzarası önünde görüntüleyen ve Adana kültürüne gösterdikleri uyumu belgeleyen fotoğraflar da çekildi.

Ne Yapılacak?

Bu proje kapsamında hazırlanan öyküler ve fotoğraflar 250 sayfalık bir kitap haline getirilecek. Portakal Çiçeği Karnaval kortejinde fotoğrafçılar ve gelinlerle birlikte yürüyen bir sergi oluşturulacak.

Karnaval yöneticilerinin bilboardları temin etmesi halinde, “Adana'yı Seviyorum” konseptindeki fotoğraflar “Portakal Çiçeği Karnavalı” boyunca 100 billboardda sergilenecek.

16 Nisan 2015 tarihinde, 75. yıl Sanat Galerisi'nde “Adana’nın Gelinleri“ projesini konsept alacak görkemli bir sergi açılacaktır.

17 Nisan 2015 tarihinde, Altınoran Sanat Galerisi'nde ikinci bir sergi açılacak ve o gün, kahramanların kültürlerine ait ezgilerden oluşan ayrı bir etkinlik de düzenlenecektir.

Projenin koordinatörlüğünü Zeliha Ertunç yapıyor. Fikri desteğimizi ise Hüseyin Çelik Bey’den aldık. Haluk Uygur ile İsmail Ökke’nin sanat danışmanı olarak görev aldığı projede fotoğrafçı ve yazar olarak; bendeniz Pelin Emrahoğlu, Nihal Nursal, Emine Karaer, İnci Turan, Nuran Öğülener, Aylin Sofuoğlu, Fatma Dağlı, Rüksan Anarat, Ali Fırat Şahin, Selda Bilen, Taner Kinar, Zeynep Kurtuluş Yetim ve Meryem Özkaya yer aldı.

Şimdi Gelinlerimizi Tanıyalım;
 


Veronika Arman / Almanya

Meki ile Mehmet

1942 yılında İkinci Dünya Savaşı sırasında şu an Polonya sınırları içinde bulunan Hindenburg kasabasında doğdu. 1958 yılında ailesi ile birlikte kardeşlerini geride bırakarak büyük mücadele ile Batı Almanya’ya kaçtı. Yaşadığı bütün zorluklara bir gün önemli bir balerin olma hayalini kurarak katlanıyordu. Bu hayaline 1963 yılında Münih Devlet Operası’ndan klasik balerin olarak diplomasını aldığı zaman kavuştu. Balerin olarak çalışmak için tercih ettiği Bern’de Adana’lı yakışıklı Mehmet’in kapı komşusu olacağını tahmin edemezdi.

Büyük bir aşkla bağlı olduğu bale, Mehmet’in aşkına yenildi ve Adana’ya gelmek zorunda kaldılar. Duvara astığı bale pabuçlarını bir gün giyeceğini biliyordu. Bütün karşı çıkışlara rağmen 1984 yılında Adana’da ilk bale okulunu açtı.

Türk kültüründe Ferhat ile Şirin veya Kerem ile Aslı gibi büyük aşk öyküleri vardır. Birbirleri uğruna birçok fedakarlığı göze almış insanların öyküleridir bunlar. İnanınız usta bir yazarın eline geçse Meki ile Mehmet'in öyküsü de geleceğe kalan bir Yusuf ile Züleyha olabilir. “Almanya'dan gelen Meki ile Adanalı Mehmet” mi derler acaba öykünün adına? Hayır! Hayır! Olmaz! Meki için sadece Almanyalı demek haksızlık olur bizce. Neyse! Onlar öykülerine bir isim bulacaktır. Bizim öykümüzün ismi ise hazır;

Adanalı Bir Balerinin Öyküsü...




Nadiya Esen / İran

Adana; Ruhuma Dokunan Şehir

Nadiya 24 Aralık 1965’te Tahran’da sevgi dolu bir ailenin 3. çocuğu olarak dünyaya gelir. 5 yaşında iken eğitimin yanı sıra spor ve müziğe de son derece önem veren babasının yönlendirmesiyle yüzmeye başlar. 14 yaşına geldiğinde, yazları yüzme dersleri vermekte ve İran’ın en genç cankurtaranı olarak çalışmaktadır. İlkokul, ortaokul ve liseyi Tahran’da bitiren Nadiya öğrenim yaşamı boyunca ülkesindeki çok önemli gelişmelere tanıklık eder. Babası için okumak, yemek içmek gibi bir şeydir ancak İran devrimi olduktan sonra üniversiteler kapalı olduğu için kızını Türkiye’ye üniversite okumaya gönderir. Kendisi gibi İran’lı olan eşi Emin Bey ile Ankara’da okurken tanışır, evlenirler. Emin Bey’in işi dolayısıyla yolları Adana’ya düşer. Adana'da o zamanlar bir özel hastane kurmanın ilk adımları atılırken Nadiya da bu ekibin bir parçası olur ve Universal Hastanesi’nin kuruluşunda yer alır. Adana için içinde insana dair her duyguyu tattığı, cesaret ve vicdanı olan şehir der…




Hanife Uygur / Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti

Sarı Bebek ile Kara bebek'in Öyküsü

1955 yılında Kıbrıs’da tam de iç savaşın çıktı çıkacağı bir ortamda, Rum bir doktor tarafından dünyaya getirilir. Bebeği kucağına alan babası, yani öğretmen Esat Faik Bey, Dr. Baresgevaidis’in karısı ve kızına gösterdiği ilgiye bakarak, kendi babasının bir öğüdünü hatırlar: “Oğlum bazı Rumlar’ın taşkınlıklarına bakma! Unutma ki milletlerin kötüsü olmaz. İnsanların kötüsü olur!”

1973 yılında liseyi bitirdiğinde İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ne başlamıştı. Bir yıl bu fakültede okudu ama o diş hekimi değil doktor olmak istiyordu. Kardeşi Sena’nın Çukurova Tıp Fakültesini kazanmasından dolayı babaları ikisinin aynı yerde okuması için, İstanbul’u da kazanmasına rağmen, Hanife’yi Çukurova Tıp Fakültesine yazdırmıştır. 70’li yıllarda Hanife için ülkesinde yaşanan savaş ortamından çıktıktan sonra, benzer saldırıları okumak için geldiği ülkede de görmesi umut kırıcı olmuş. Haliyle o da bu ayrışma içerisinde hümanist ve barışçı olan tarafta yer alır. Haluk da aynı taraftadır üstelik. Aradan geçen süre içerisinde sanıyoruz ki Hanife haksızlıklara karşı duran, barış için mücadele eden babasının lider özelliklerini Haluk’ta da görmüş ve etkilenmiştir….

Aradan geçen 37 yılı bir kelimeyle tanımlamak gerekirse; “çetin” gerçekten doğru seçilmiş bir tanımlama bizce. Zorluklar, bu zorlukların yenilerek zaferlere dönüştürülmesi, bir çok başarı ve sevgi dolu çetin 37 yıl... Bir de bu 37 yıla sığmış iki evlat…




Karen Demirkıran / İngiltere

Sırt Çantalı Kızın Adana Öyküsü

Karen, ilk ve orta öğrenimini, doğduğu İngiltere’nin Darlington şehrinde tamamladıktan sonra üniversitede İşletme eğitimi görmüş. Okuldan sonra ise finans ve işletme üzerinde çalışmak üzere Güney Afrika’ya gitmiş. Orada üç yıl çalışıp para biriktirdikten sonra, çok ağır basan seyahat etme isteğine uyarak bir kız arkadaşıyla birlikte, Mısır’dan başlayacak altı aylık bir dünya turuna çıkmaya karar vermiş. Ancak planladığı seyahatin Türkiye bacağında kendisine yardımcı olan doktor Mehmet Bey ile Adana’da biteceğini bilememiş.

Çocukları çok seven Karen ‘ikinci ailem’ dediği Çağ Koleji’nde, İngilizce öğretmenliğine başlamış. Tam on dört yıldır, aynı okulda öğretmenliğe devam ediyor. 26 yaşından beri kendisini Adana’ya bağlayan şeyin; çocukları, eşi ve ailesi, bu şehir ve insanları olduğunu, artık kolaylıkla ‘Adanalıyık’ diyebildiğini söylüyor….




Claudia Üzelgeçici / İsviçre

Film Gibi

Kimi aşklar destanlara, kimi aşklar romanlara kimi aşklar da filmlere konu olur ya; işte bizim kahramanlarımız Mustafa ve Claudia’nın 25 Mayıs 1985 günü İngiltere’de başlayan aşkı da iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta diye verilen sözlerle Adana’ya kadar uzanır.

Başrol oyuncularımızdan Claudia 13.06.1966 tarihinde Almanya’nın İsviçre sınırında bulunan Waldshut kasabasında dünyaya gelir. Tek ve kıymetli torundur, babaannesi tarafından büyütülür.

İÇ/GECE Sahne 20: Empire Diskoteği, İngiltere

GENÇ KIZ: Pardon şuradaki adam beni çok rahatsız ediyor ve sürekli benimle dans etmek istiyor, burada sizinle dans edebilir miyim?

GENÇ ADAM: Tabii, neden olmasın, birlikte dans edelim.

Kamera ağır ağır uzaklaşır ve dans eden gençlerin tamamını kadraja alır. Işık hüzmeleri tüm sahneyi kaplar.

DIŞ/GÜNDÜZ SAHNE 100: Seyhan Baraj Gölü, Regülatör-ADANA

CLAUDIA: Biliyor musun Mustafa; Nisan’da Adana’yı bir başka seviyor ben. Hele bu portakal çiçeği kokuları... Ben bir çok yer gezdi, gitti, gördü ama ben böyle güzel koku bilmedi.

MUSTAFA: Çok haklısın Claudia, bu koku insana huzur veriyor. Sanırım sen Adana’yı benden de çok sevmeye başladın…



Gülhan (Gillian) Akdağ / İngiltere

Gill, İngiltere’de Manchester’e yedi km uzaklıkta olan Didsbury adlı bir kasabada doğmuştu. İlk, orta ve lise eğitimini aynı kasabada yapmış ve kolej eğitimini Manchester’da “Yönetici Asistanlığı” konusunda tamamlamış.

Gill dans etmeyi çok seviyordu. Ali Bey’le, Manchester’da arkadaşları ile birlikte sık gittiği bir kulüpte, ortak arkadaşları vasıtası ile tanışmıştı... Bu kulüp genellikle yabancıların geldiği sosyal bir ortamdı.

Lise döneminde Ottoman (Osmanlı) tarihi okumuştu. Bu yüzden, Ali’den etkilenmesinin nedenlerinin buna bağlı olabileceğini de düşünmüyor değildi… Bir ara İngiltere’de kalmayı ve orada yerleşmeyi de düşünmüşlerdi ama iki önemli neden; onları Adana’ya taşımıştı. Bunun birincisi, o dönemde İngiltere’de Tekstil sektörünün kriz içinde olması nedeniyle iş bulma zorluğuydu. İkincisi ise, Ali Bey’in İngiltere’de kalması halinde, yerine göre ikinci derece vatandaş muamelesi görecek olmasıydı. Ama Gill, Adana’ya gelirse el üstünde tutulacaktı. Gill’in babası ve ağabeyleri de “Bu senin hayatın, sen karar vereceksin ama şunu bileceksin ki mutsuz olduğun an, dönersen kapımız her zaman açık” diyerek kahramanlarımızın evliliğini destekleyince, Gill ve Ali evleniyorlar…

Ve geride tam otuz iki yılı bırakarak Adana’da yeni bir dünya oluşturmuşlar. Farklı kültürlerin birleşiminde yaratılan aydınlık bir dünya...




Anette Coşkun / Almanya

Biz İki Gezgin

Hayatım gezmekle geçti. Farklı ülkeler, farklı kültürler ve farklı insanları tanıyarak... Bir gün hayatıma Ali Haydar girdi. O günden beridir de hep hayatımda. Ali benimle Alman oldu, ben onunla Türk. Çevremiz, kültürel farklılıklardan dolayı anlaşamayız sanırken, iletişim bile kuramayacağımızı düşünürken biz kalbimizle bağlandık birbirimize. Kelimelerin yetersiz kaldığı yerde duygular devreye girdi. Aramızdaki önyargıları yıktık. Adana gibi kentlisini kucaklayan, hoşgörülü bir yerde yaşamamız bu önyargıların yıkılmasında en önemli etken oldu. Küçük bir bakış, küçük bir tebessüm... Kocaman bir aile kurduk ve artık beraber geziyoruz. Son durak belli değil. Belki bir gün sizle de karşılaşırız. Ve umarız hep Adana'da yaşarız.




Ana Maria Günsel / Romanya

Adana; Yaşamak İçin Güzel Bir Yer

Ana Maria 1969 yılında küçük Paris olarak anılan, ancak o yıllarda Nicolay Çavuşesku’nun otoriter iktidarının hüzünlü görkemini barındıran masalsı şehirde, Bükreş’te doğdu.

Ana Maria Günsel sıradan çoğunluktan faklı, nev-i şahsına münhasır bir kişilik. Renklerin hepsi ahenk içinde ve aynı derecede parlak onda. Bilgisayarı başındayken bir yazar, üniversitede ders anlatırken bir öğretim görevlisi, havuzda mükemmel bir yüzücü, hiç görmediği bilmediği şirketlere sayısız tercüme yaparken bir iletişim uzmanı, bir tercüman. Ayrıca 2000 yılından beri Jankat Paul Günsel'in annesi, 1998 yılından beri İlhami Günsel'in eşi ve elbette bir Adana gelini. Çukurova gibi bereket saçan bir kadının Bükreş'te başlayıp Adana'da devam eden yolculuğunun öyküsüdür bu.




Ellen Sağol / Almanya

O Ağacın Altından...

Çok uzaklarda; Almanya'da, bir ağacın altında başlıyor size anlatacağımız öykü. 1965 yılında Almanya'nın Braunschweig kentinde. Yani dile kolay, elli yıllık yaşanmış bir öykü bu...

Ellen, Almanya'da o ağacın altında oturup resim yaparken, kırık Almancasıyla yorum yapan Mahmut'u ilk kez tanımıştı. Yorum yapmaktan öte, Mahmut kendisini eleştiriyordu; “Şurasını şöyle çizsen daha iyi olmaz mı?”

Cesur bulmuştu Mahmut'u Ellen. İlk kez tanıdığı birine, düşündüklerini hiç saklamadan söyleyebilecek kadar cesurdu. Ve o cesurları severdi. Çünkü genç yaşına rağmen, kendisi de yaşamını hep cesurca yönetmişti. Arkadaşlıkları böyle başladı.

Uzaklardan ama çok uzaklardan, Adana'dan gelen bu kara yağız genç, bir gün kendisine bir teklif yaptı:

“Bundan sonraki yaşamını benimle birleştirir misin?”

Yaşamını birleştirmek kolay olabilirdi, zor olan teklifin devamındaydı:

“Benimle Adana'da yaşar mısın?”

Evet Ellen teklifi kabul eder ve Adana’ya yerleşirler. Adana için çok önemli bir şey yapar; Eğitim Fakültesi Grafik bölümünü kurar. O yıllarda Türkiye'nin reklam tasarımı konusunda geride olduğunu düşünürseniz, Ellen'ın Adana'da çok önemli bir hizmete imza attığını da hissedersiniz. Yetiştirdiği çok sayıda öğrenci de değişik alanlarda başarılı işler yaparak bu hizmetleri çoğaltmıştır…

***

Projeye maddi manevi destek olan ADSİAD, Karahan Yayınevi’ne Adana’ya böyle kültürel bir katkı sağlamaya el uzattıkları için sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.

Bu güzel hanımların hayata bakışı, özverisi ve mütevazılığı ile Adana insanının sıcakkanlılığı ve sevgi dolu Türk misafirperverliğinin birleşimi, aradaki tüm zorlukların üstesinden gelinmesini sağlamış ve gelecek nesillere de güzel bir örnek olmuş… Onlarla tanışmak ve medeniyetler çatışması denilen şeyin, kendi çıkarları için savaş çıkarmaya çalışanların uydurduğu bir şey olduğunu bir kez daha anlamak için 16 Nisan Perşembe günü sizleri 75. Yıl Sanat Galerisi’nde ki sergi açılışımıza bekliyoruz.

Not: Projenin anlatılmasındaki yardımları için; Haluk Uygur hocama ve değerli yazar arkadaşlarıma teşekkür ederim.




Sayı 25 (Mart - Nisan 2015)

Bu yazı 9592 defa okundu.