Adana ve Tarım

Emeklilikte bahçe yapmak hayali üzerine

Anadolu insanı nesiller boyu toprakla iç içe büyürken; bir şeyler ekip biçmek modernleşmenin beraberinde getirdiği farklı iş kollarında çalışan insanımızın, toplumsal belleğinde kalmıştır. Üretmenin hazzını alırken, modernitenin tükettiklerinden kaçmaktır aslında olan. Kar etmek para kazanmak ikinci plandadır. Ruh dinginliği zaten emekli olup bahçeyle uğraşmanın en büyük kazancıdır. Varsın zor olsun tohumla, toprakla, insanla uğraşmak. Masraflı olsa ne çıkar. Baharın sevinciyle tomurcuk çatlasın dalından, çiçekler açılsın hayata. Baharı hissettirsin emek harcayan o yaşlı ellere. Yüreğini gençleştirsin kendisine ömür veren emektar insanın. 

 
Peki yıllardır meslek olarak bu işin içinde olanlar yani çiftçiler emekliliklerinde nasıl hayaller kuracaklar? Onların böyle bir özlemi yok. Zaten hayatları başkalarının hayallerini süsleyen bu ortamlarda geçmiştir. İnsanların bu hayallerini çiftçilere sorduğunuzda başka açıdan bakarlar ve kolay olmadığını anlayacağınız bir dünyayı anlatırlar size. Onları dinlediğinizde ise bambaşka bir dünya çıkar karşınıza. Daha bilimsel, daha özverili ve profesyonelce bir bakış.
 

Çiftçi Gözü İle ‘Bakmak’

En önemlisi bir canlı ile baş başasınızdır, bu unutulmamalıdır. Milyonlarca mikroorganizmaya da hükmetmelisiniz. Sinekler,böcekler, mantarlar, kuşlar vs. ile muhatap olmak cesaret ister.Bu cesaret babadan çocuğa geçen aile şirketlerinde tecrübe bakımından daha kolay gibi görülebilir. Ama yeni başlayacak biri için çok risklidir. Çok şey öğrenmek zorundasınızdır. Birçok olumsuzluk sayılabilir bu işi yapmamanız için; mazot pahalıdır, ilaç bulunmaz, işçilik bitmek üzeredir.
 
Yine de yatırım yapıp yeni bahçeler kurarlar. Fidanları dikmenin heyecanı başkadır. Bir anda yüzlerce bebeğiniz olur ve bebekler ilgi ister. Can suyu vermelisiniz, damlama sulama sistemi kurmalısınız , karınlarını gübre ile doyurmalısınız, ayrıca üşümemeleri için sarmalısınız. Hastalık bulaşmasın diye ilacını eksik etmemelisiniz. Hele çobansız bir sürü bahçenize dalıp bebeklerinizi yerse? Hemen çevresini çit ile çevirmelisiniz. 

 
Bebekleriniz beş-altı yaşına gelince artık ergen demektir. Vitaminlerle onları beslemeli yani gübre vermelisiniz. Artık çevresel faktörlerden daha çok etkilenme riskleri vardır. Bu yüzden örümcek ve pas hastalığından, Akdeniz sineğinden korumalısınız. Çünkü biri hastalanırsa hepsine bulaştırma ihtimali yüksek. Sadece sizin titiz olmanız yetmez. Yan bahçe hastalık varsa küçük bir kuş sizin ağacınıza bulaştırabilir. Sonra yüzlerce liranıza mal olacak bir tedavi başlatmak zorundasınız.

 
Ağaçların yazın sıcaktan, kışın ise soğuktan şoka girme ihtimali vardır. Ağaç strese girmesin diye onbinlerce dolarlık pervaneleri takmalısınız bahçenize. Sırf onlar üşümesin diye.
 
Tabi bir de daha meyvesi minikken esans üretimi için hırsızlar tarafından çalınma ihtimali doğmaz mı? Sadece kuşlardan, sineklerden yada doğadan değil yeni birinden daha korumak gerekir; İnsanoğlu.

 
 
Ergenlik döneminden sonra bu kadar iyi bakımla çocuklarınız artık size cömert olmaya başlarlar. Dönüme düşen ağaçların toplamından dokuz ton  meyve alabilme ihtimaliniz vardır. Tabi bu çiftçinin yüzünü güldüren en önemli faktörlerden birisidir. Siz çocuklarınıza ne kadar çok emek verirseniz onlar da size maddi olarak geri dönecektir.

 
Peki ama tüm bunları ne zaman unutur ve işinize aşık olursunuz biliyor musunuz? Mart ve Nisan aylarında muhteşem çiçek kokuları ile sarhoş olduğunuz an.
 

Bereketli Çukurova

Tarım deyince ülkemizde ilk akla gelen yer Adana galiba. Büyük tarım arazilerine sahip, önemli konumda bir şehir olunca Adana’ nın Türkiye tarihine damga vurması kaçınılmazdı. Bir zamanlar Türkiye'ninen zengin insanlarından tutun, sanat dünyasının temelindeki birçok insan bu bereketli topraklardan yetişti.

 
Gelişmemiş şehirlere giden göç yolunun üzerinde oluşu da şehrin büyük şehir olmasının etkenlerinden. Tarım sektörü bu sayede gelişti diyen çok. Göç olup ucuz işçilik olmasaydı mekanizasyon daha çabuk gelir ve tarım sektörü daha önce gelişirdi diyen de çok. Ama bir gerçek var ki, buraya çalışmaya gelip kalan yüzbinlerce insan bulunmakta ve artık hepsi Adanalıyım demekte.

 
Çukurova; toprağın bereketinin insan eliyle kültürel berekete dönüştüğü yerdir.Bütün yurdu kar kışın kapladığı günde bile yeşiliyle umuttur. Ülke kaderinin karanlığa gömüldüğü anlarda bile yazan çizen insanıyla, ürettikleriyle ışık tutar yurdunun geleceğine. Çukurova özeldir, insanı eksen meyve verir.




Sayı 24 (Ocak - Şubat 2015)

Bu yazı 5306 defa okundu.