Adana Valisi ‘Marcus Tullius Cicero’ Şu Erzin’in Kızları…

erzinÇukurova valisi Markus Tullius Cicero beni makamına davet etti. Proconsul askeri vali olarak Çukurova’ya geleli bir yıl olmuştu. Bir yıl içinde Toroslarda yabani hayvan kalmamış, Roma’ya taşınmıştı. Parslar leoparlar hatta alageyik Roma arenalarına taşınmıştı. Roma’da siyaseten yükselmek bu tür gösterilerle mümkündü. Cicero ilerde Büyük Cicero olarak Roma’ya yani dünyaya yön verecektir. Sezar’ı öldürenlerin üzerine yürüyecek, Roma’yı yıkmaya yönelik bir tertibi ortaya çıkaracak ve sorumluları cezalandıracaktır. Ancak Katilina tertibini düzenleyenler soylulardır bu nedenlede çok düşman kazanacaktır.

 

Güç kazanmak adına soylu ve zengin  bir hanımla evlenmesi gerekmektedir. Ancak kendisi evlidir ve eşi boşanmak istememektedir. Başarılı bir kızı vardır ve erken yaşta ölmüştür. Oğlu beklentilerini vermemektedir. Siyaseten yükselmek aslında düşmanların artmasından başka bir işe yaramamıştır. Roma’da iç savaş başladığında Cicero mutsuzdur ve bıkmıştır. Rakip askerlerin Roma surlarının hemen dışında, üzerinde erguvan renkli senatör kıyafetiyle kendisini bulduklarında ölüme hazırdı ve bir an önce gelmesini istiyordu.  Cenazesi senatoya getirildiğinde cezalandırdığı bir soylu annesi tarafından dili tutup dışarı çekilecek ‘Hadi şimdide aleyhimize konuş’ denilecektir. Cicero henüz bunların olacağını bilmemektedir. Belki bilmiş olsa, Romaya siyaseten yükselmek için dönmek yerine  Adana’da vali olarak kalmayı yeğlerdi… Bilge Cicero’nun çözemediği ne olabilirdi? -Otur doktor dedi, elindeki uzun papirusu açarak okumaya başladı. Amanoslardaki  aşiretler bir de kendilerine  ‘Özgür Çukurovalılar ‘ diyerek, Erzin’e inip güzel kızlarını kaçırıyorlarmış. Şehirde güzel kız kalmamış. Erzinli yöneticiler ‘soyumuz çirkinleşecek’ derken, anneler ‘kızım, kızım’ diyerek  ağlamaktalar.

 

Ne yapmalı, nasıl halletmeli?erzin2
İpek yolu üzerinden Çukurova kapılarından İsosa- Erzin’e eriştim. Aşiretlerin zarar verdiği kaleyi su yollarını ve tiyatroyu gözledim. Gerçekten anneler üzüntüden taş kesilmişler erkeklerin ağzını bıçak aşmıyor. Rabat üzerinden Mancınık’a eriştim. Aşiretlerin Küllü’de olduğunu öğrendim. Küllü yarım günlük bir yoldur. Küllü’de Pindenissium, sarnıçlı kentte aşiretlerle görüştüm. Pindenissium surları olmayan bir kentti. Yalnızca giriş kapısı vardı. Dört bir yanı uçurumdu. Aşiretler misafirperverlikle beni karşıladılar. Kaçırılan kızlarla konuştum. Anneleriniz taşa kesildi dediysem de kızlar baba evine gitmek istemiyorlardı. Roma ordusuyla gelecek dedim. İlgilenmez göründüler. “Gelecekleri varsa gelirler” dediler. Sonuçta ordu geldi. Kuşatma makinalarının kurulması, ve şehrin düşmesi kırk günü buldu. Kızlar kocalarıyla birlikte savaştılar ve onlarla birlikte öldüler. Kaçırılan kadınların kaçıranlara bağlanmaları daha sonra Stocholm Sendromu diye adlandırılacaktır. Onlardan geriye, katliam kalıntıları, sarnıçlı kentin sarnıçları, evlerinin kiremitleri, mabetleri ve hikayeleri kaldı...




Sayı 10 (Eylül - Ekim 2012)

Bu yazı 6725 defa okundu.