İdam mı, Hadım mı? ''Bir Medya Maymunluğu''

Nazi subayı Joseph Goebbels ''Bana vicdansız bir medya temin et, sana bilinçsiz bir halk sunayım'' diyeli neredeyse 60 yıl olmuş. Ne yazık ki bugün bile bu düsturun geçerliliğine baktığımda; kendisinin ne kadar vizyon sahibi, hatip ve iyi bir politikacı olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Standart bir avrupa ülkesinin, ortalama yılda bir kere yaşayabileceği vahim olaylardan birisini daha, neredeyse her ay yeni bir tanesinin yaşandığı ülkemizde, bu günlerde yeniden yaşadık. 30 dakika ötemizdeki Tarsus'ta, evine giden bir üniversiteli kızımız, minibüste son yolcu kalmasının ardından minibüs şöförünün önce tacizine uğruyor, ardından tecavüzüne... Ardından darp ediliyor, ardından canlı canlı elleri kesililiyor ve üzerine benzin dökülüp yakılıp bir dere kenarına atılıyor... Çok değil bir kaç ay önce Adana'da yaşanan Gizem olayında olduğu gibi, Özgecan olayında da; bir baba olarak, belki de bir kız babası olarak, belki de Adanalı bir kız babası olarak empati yapmamak imkansızdı. Yine de, hala, o annenin, o babanın acısını tahmin bile edemiyorum... Ama bu sefer, ne mutlu ki halk sessiz kalmadı ve bir kamuoyu oluşturarak ülke çapında ses getiren bir tepki koydu. Söylenecek herşey söylendi, yazılacak her şey yazıldı...

Lakin yazılması gereken bir şey yazılmadı, söylenmesi gereken bir şey es geçildi. Belki de arada kaynadı. Bir farkındalık yaratmak çok önemliydi ama heyecana kapılıp, aklı selim bir şekilde düşünmeden hemen ''idam'' istemek içler acısıydı. Halk o kadar öfke dolmuştu ki idam naraları atar olmuştu.

Her an tetikte olan medya ise her zamanki gibi sadece reyting uğruna ateşe körükle gitmeye hazırdı. Ne de olsa daha düne kadar, nüfus sayımında kız çocukları bildirmek ihtiyacı duymayan yurdum insanı; bugun bir değil iki kanalda birden, bu kızların kıyafetleri üzerinden birbirlerini aşağılamalarını zevkle izliyordu. Bunu farkında olan medya ise yine yapacağını yapmıştı. Çoğunluk tarafından empati yapılarak durumun vehameti ve acının sıcaklığıyla atılan idam naralarını duyan gazetenin birisi, gündem kurnazlığı yaparak #hadımmıidammı (Hadım mı? İdam mı?) etiketi ile sosyal medyada arzı endam etti. Eşek kaçtı, palan düştü.

Ne doktorlar, ne mühendisler, ne akademisyenler, ne entellektüeller... Yazmayan kalmadı. Her ne kadar arada bir kaç kişi, aklı selim davranmaya çalışsa da belki insanlığın içindeki ilkel benlik yüzünden, belki de gelişmekte olan toplumlardaki sosyo-kültürel seviyenin vahimliğinden ne fikirler çıktı ortaya. İşin ironik tarafı; idam isteyenler sanırım en insaflılarıydı.

Hadım edilmesini, üstüne organının kesilip ağzına sokulamasını isteyeni mi ararsın, kazığa oturtulması gerektiğini savunanı mı? Kısasa kısas diyeni mi ararsın yoksa günlerce işkence edilerek öldürülmesi gerektiğini savunanı mı? Erken ölmesin diye gerekirse kan verip, işkenceye devam edilmesini savunan dahi vardı.

Bir anda bütün kanallar, gazeteler, sosyal medya idamı konuşmaya başladı. Artık Özgecan bile bu kadar konuşulmuyordu. Sokaktaki halk, birey olarak bunu dile getirmiş olsa bile (ki bu bile ayrı bir sosyolojik konudur) sadece reyting uğruna, sadece okunurluğu artırmak için veya sadece bir tık daha fazla tıklatma çabasıyla; halkı yönlendirmesi, bilinçlendirmesi beklenen akil medyanın yangına körükle gitmesi, ve nicedir köpeğin insanı ısırdığı haberlerini duymadığımız şu günlerde aslında ne kadar yozlaşmış bir ortamda yaşadığımızın kanıtıydı.

İnsanları bu kadar öfke ve nefrete iten nedir acaba? Gerçekten bir adalet midir istedikleri yoksa sadece intikam mı? Empati yapmak güzel hoş da, peki kendi çocukları, bizim çocuklarımız ya da diğer Gizemler, Özgecanlar için düşündükleri çözüm nedir acaba? Bu seferkini astık, kestik idam ettik diyelim. Özgecan'ın ailesinin gönlüne bir damla su serptik. Peki ya sonraki potansiyel katiller?

Sonrakiler; bir daha böyle olaylara yeltenmeden önce, idam korkusunu içlerinde hissedip geri mi duracaklar? Ya da bundan öncekiler; idam olmayacaklarını bildikleri için mi korkmadan işlediler bu kadın cinayetlerini ya da tacizlerini. Dilim varmıyor ama bu olay; sadece 2014'de yargıya intikal etmiş 281 kadın cinayeti, 109 tecavüz olayı ve toplamda 1090 erkek şiddeti olayından sadece bir tanesi... Varın yargıya intikal etmeyenleri siz hesap edin. Kaldı ki istatistikler gösteriyor ki kadın katillerinin %60ı zaten aileden birisi. Ya eşi, ya eski eşi, ya babası, ya ağabeyi. Bir çocuk düşünün babası annesini zaten öldürmüş, o da yetmemiş babasının da başını adaletin kılıcı kesmiş. Bir ana düşünün oğlu namus belasına gitmiş bacısını bıçaklamış, bir de devlet oğlunu asmış. Kimi kimden kurtarıyorsun, kime ceza veriyorsun?

Bunu gerçekten bir çözüm olarak gördükleri için mi istiyorlar yoksa bir çeşit rahatlama mekanizması mı anlayamıyorum? Ülkede bir akil adam çıkıp da bunun önüne nasıl geçeceğimizi irdelemeyecek mi? Tek derdimiz dişe diş, kana kan mevzusu mudur? Bırak bir tane adamı asmayı 10 tanesini assan o ailenin içindeki ateşe bir damladan daha eki edebilcek misin? Yahut bundan sonrakileri önleyebilecek misin? Daha geçen sene Gezi'de görmedik mi elinde pala ile kadınları kovalayanları, kızları saçlarından sürükleyenleri. Hoş o zaman da tanık olmuştuk; bir çocuğun ölümünün ardından, her iki tarafta da, en gaddar en cani eylemlerin fantezilerini ve sonsuz küfürleri...

Çok değil bir kaç sene önceye kadar idam bu ülkede zaten vardı. Hatta Amerikanın çeşitli eyaletleri de dahil dünyada bir çok gelişmiş ülkede de var. Peki ama sen hiç tecavüzden idam edileni gördün mü? Peki ya tacizden, kadına şiddetten?

İdam cezası çoğu ülkede; casusluk, askeri adalet, vatana ihanet ve planlı cinayetler için kullanılmaktadır. Dikkat ederseniz cinayet şuçunun da idam cezasına ulaşabilmesi için söz konusu olayın çeşitli kriterleri var. Ama madalyonun diğer yüzünde ise vatana ihanet diye bir madde var ki Türkiye'nin tarihi de bunlara bir kaç kez tanık olmuştur. Ne acıdır ki bağımsız olmadığına inandığım ama kime, nereye, hangi tarafa bağlı olduğunu bilemediğim hele ki bugünlerde, ülkenin %50si diğer %50sine göre vatan haini iken, sen hangi hukuktan, hangi idamdan bahsediyorsun ki?

Peki ama bizi ne kurtaracak diye sorarsanız, belki fazla karamsarca ama bence bizi şimdilik kıyametten başka bir şey kurtaramaz. Ama kıyametin gelmesi gecikecekse, belki çocuklarımızı ama en çok torunlarımızı kurtarmak için belki de bazı tohumlar ekilebilir. Ve onları sadece bu tohumlar yani eğitim kurtaracak, eğitim.

Eğitimli, kültürlü, irfanı hür, vicdanı hür ve en önemlisi fikri hür nesiller yetiştirdiğimiz zaman ve işte onlar, devletin başına, milletin başına, TV kanallarının başına, gazetelerin başına geçtikleri ve kendilerinden sonraki nesillere daha doğru örnek olup, daha doğru fikirleri empoze edip, daha doğru gazete yazıları yazıp, daha doğru TV programları yaparak kendilerinden sonraki nesli yetiştirdiği zaman kurtulacağız. Ancak o zaman insanlığın en saf haline ulaşabilceğiz. Ancak o zaman resetlenebileceğiz belki de. Kelebek etkisini başlatıp daha sonraki nesilleri ancak o zaman kurtarabileceğiz.

O zaman cinayetler, tacizler olmayacak mı peki? Muhtemelen yine olacak ama o zaman her bir cinayet, bir Özgecan davası kadar önemli olacak. Devletin başındakiler o zaman daha farklı demeçler verecek, siyasetçiler o zaman samimi olacak, akademisyenler, sanatçılar o zaman ne dediğine dikkat edecek. İşte o zaman medya; normalde her gün böyle olayların olduğu bu ülkede, sadece gündem oluştuğu zamanlarda benzer haberleri yayınlamaya değer bulmayacak. İşte o zaman toplum farkındalığı daha da bilinçli olacak ve belki o zaman mahalle baskısının pozitif etkisiyle bir başka tacizci fikrinden cayacak.

İşte o zaman, anneler; kızlarına, ''minibüste son yolcu sen kalırsan hemen sen de in'' diye öğüt vermek yerine, babalar; oğullarını, etik ve ahlaki değerlerle büyütecek...

 




Sayı 25 (Mart - Nisan 2015)

Bu yazı 3968 defa okundu.