Adana Huzurevi Ve Kayınvalidem

rocking_chairToplumumuzun ortalama yaşı artarken, bazı şeylere hazır olasınız istedik

Kayınvalidemin üçü kız altı çocuğu var. İki oğlunu da itfaiye şehidi olarak kaybetti. Büyük kızı kanser tedavisi görüyordu,vefat etti. Ortanca kızı benim eşim. En küçük olan kız ile ortanca oğlu Adana’nın dışında yaşıyor. Oğullarının büyüğü ve küçüğü ise Adana’da.

Kayınvalidem küçük bir aylık alıyor şehit olan oğlundan dolayı. Şu an 88 yaşında. Uzun yıllar bizimle beraber yaşadıktan sonra kendi isteğiyle ayrı eve taşındı. İleri derecede Romatoid Artrid hastası. Hastalık ilerledi ve yatak hastası oldu. Bir müddet evinde bir bakıcı ile yaşamını sürdürdü ama durumu çok ağırlaştı. Eşim de çalışmaya başlayınca daha iyi bir bakım olur umudu ile huzurevine yatırmaya karar verdik. Sıkı sık da ziyaretine gidiyoruz. Şu an sağlığı çok iyi.

HUZUREVİNİ SEÇMİŞ İNSANLARDAN ÖYKÜLER

Bunları neden anlatıyorum?

Huzurevinde huzurlu yaşamı seçmiş, güzel insanların hikâyelerini anlatacağım bu yazımda.

Kayınvalidemin hemen yanında bir Nuriye Teyze var. Çok uzun zamandır orada yatıyor. Yatak hastası değil ama Alzheimer hastası. İşin ilginci de çok küçük yaşta yakalanmış bu hastalığa. Bir ağabeyi bir de kız kardeşi var. Bir kaza geçirmişler. Ağabey kurtulmuş. Büyük kız kardeşini kontrol etmiş, bakmış yaşıyor, sonra Nuriye Teyze’ye bakmış, kalbi durmuş. Ağabeyi ellerini tanrıya açıp, “Sana şükürler olsun Allahım, hasta bacımı bu dünyadaki sıkıntılarından kurtardın” diye dua etmiş. Tekrar diğer kız kardeşinin yanına gitmiş yardım amacı ile bir de ne görsün; onun da kalbi durmuş. O sırada arkasında bir inleme duymuş, nedir diye dönmüş ki öldü zannettiği, hasta Nuriye Teyze ayakta.

NURİYE TEYZE KAYIMVALİDEME TAKMIŞ

Nuriye Teyze hâlâ ayakta. Arada bir ağabeyi ziyaretine geliyor huzurevine. Yüzü hep gülüyor. Nuriye Teyze gelenlerden kebap, dürüm, bir de baklava istiyor. Şeker hastası olduğu için de yasak. Ama kayınvalideme takmış kafayı. Ona çok ziyaretçi geliyor, bana gelmiyorlar diye. Bir keresinde bir sürahi suyu boca etmiş kayınvalidenin başından aşağı. Biz güler yüzle ve usulünce anlattık, böyle bir şeyi bir daha yapmaması için. Hasta bakıcıların izni ile azıcık da tatlı götürdük. O günden sonra bizi kendi ziyaretçisi kabul etti. Her gittiğimizde ellerini havaya açıp dua eder bize. Ama kayınvalideye düşmanlığı bitmedi.

HUZUREVİ’NDE AŞK

Bir de Ayşe Teyze var aynı odada. Sırt üstü yatar hep. Gözleri kapalı birilerine emirler verip nasihat eder. Onun da çok güzel bir hikâyesi var.

Aslında çok asil ve varlıklı bir ailenin kızı imiş Ayşe Teyze. Huzurevindeki o şirin küçük evlerden birinde kalıyormuş. Saç bakımını ve makyajını yapmadan kimsenin önüne çıkmazmış. Takıları, giysileri, makyaj malzemeleri hep ünlü markalardanmış. Kendi gibi huzurevinde yaşayan yaşlı bir delikanlıya âşık olmuş. Tabiî ki delikanlı da ona. Bir gün güzel bir düğünle evlenmişler. Ama delikanlının ömrü yetmemiş bu güzel ve asil kadınla mutlu günler geçirmeye. İşte o günden sonra hayata küsmüş Ayşe Teyze. O küçük evde yaşamak zor gelmiş. Huzurevinin içindeki tek kişilik odalardan birine almışlar Ayşe Teyze’yi. Ama aşk acısı ve yalnızlık iyice yatağa düşürmüş. Giderek yatak bağımlısı bir hasta olmuş. Hep uyuyor ve uykusunda da birilerine emirler veriyor, kızıyor, bağırıyor, nasihat ediyor. Yemeğini hastabakıcılar sırt üstü yatarken yediriyorlar.

HUZURUN KÜÇÜCÜK EVLERİ

Adana Huzurevi’nin bahçesinde her biri ayrı renkte küçücük evler var. Bu evlerde de huzur arayan yaşlı insanlar kalıyor. Bazılarında evli çiftler var. Bazılarında ise bir hastabakıcıyla bir yaşlı birlikte kalıyorlar. Bu insanlar yaşamlarının bu yıllarını kimseye yük olmadan ya da yalnız kalmamak için bu huzurlu yaşam ünitesini seçmişler. Bu yaşlı ama güzel insanların güzel havalarda bahçedeki bankların üzerine oturup sigara tüttürmek en büyük keyifleri. Bir de gelen ziyaretçilerin güler yüzü mutlu ediyor bu insancıkları. Çok değişik etkinlikler yapıyorlar: Halk oyunları oynuyorlar; tiyatro yapıyorlar; yaşamdan kopmadan sonbaharı, bahar gibi yaşıyorlar.

MÜDÜRÜN ÖYKÜSÜ

Müdür var bir de. Kadınlar koğuşuna giderken erkeklerin koğuşundan geçmek gerekiyor. O sırada tanıdım Müdür’ü. Adını bilmiyorum. Hasta bakıcılar “Müdür” diyorlar, ben de öyle belledim. O da Alzheimer. Bir gün bahçede oturduk kayınvalide ile. O sırada Müdür’ü balkonun demirlerine asılmış gördüm. Kendi boyundan çok yüksek demirler. Koştum, yakaladım, içerideki hastabakıcılara seslendim. Neyse kurtardık. “Ben içeriye giriyordum” diyerek suçunu bastırıyordu. Oysa öyle zor yürüyordu ki, hâlâ merak ederim nasıl tırmandı oraya.

Bu benim buraya sığdırabileceğim sadece birkaç huzur evi sakini. Orada olup romanlar yazılabilir aslında. Bakarsın ben de bir gün o güzel insanların arasında yaşayabilirim. Elim ayağım tutar vaziyette ise roman da yazarım.

ORALI OLMUŞ GÜLDANE

Hep oraya dışarıdan gelenlerden bahsettim. Oysa bir de orada o güzel insanlara gözü gibi bakan hastabakıcılar var. Dışarıdan bakınca çelik gibi yürekleri var dersiniz. Oysa o ağır durumdaki hastalara çocukları gibi büyük bir şefkatle bakıyorlar. Hatta birisi var ki kendini oraya adamış. Yirmi dört saat orada. Huzurevine ne zaman başlamış bilmiyorum. On üç yaşından beri çalışıyor. Çalışmaktan evlenmeye fırsat bulamamış.Net olarak bilmiyorum ama tahminim 40 yaşın üzerinde. Güldane Hanım “Artık evlenmem, haftada bir gün izinim var, Onda da evde çalışıyorum” diyor.

Kayınvalideyi yeni yatırdığımız günlerde, bir gün ziyaretine gitmiştik. Daha odanın kapısında idik ki, hemen kayınvalidenin yanında yatan teyze beni görünce “Mehmet” diye sevinçle yatağından doğruldu. “Yok, o değilmiş” diyerek buruk ve hayal kırıklığıyla geri oturdu yerine. Benim gözlerim doldu. Güldane Hanım “Seni oğlu zannetti ağabey” dedi. Bizden dondurma istemişti. İzin alıp küçük bir parça götürdüm bir gün. Dondurmayı görünce sevinçten başladı oynamaya. Bir yandan da enişteli bir şarkı tutturdu. İki gün sonra gittiğimizde yoktu yerinde o teyze. Korka korka sordum Güldane Hanım’a. Bir anda gözleri doldu ve diğer hastalara duyurmadan “Kaybettik o teyzeyi” dedi.

Burası Huzurevi.

Huzuru burada bulanlarından, Alzheimer hastası birkaç kişi ile tanıştırmak istedim sizi.

Ama sizler de bizzat tanışın isterim bu şirin dünya ile. Birkaç çiçek alıp elinize, bir tatil gününüzde bir bardak çay için bu huzurevinde. ZG




Sayı 8 (Mayıs - Haziran 2012)

Bu yazı 5892 defa okundu.