Zaman Nehri ve Adana

Kendinize ”zaman nedir?”  diye hiç sordunuz mu?
Çoğumuz zamanı saat veya takvimle ölçtüğü şekliyle algılar, bu yanı ile kabullenir, derinine dalmaz. Oysa zaman, saat ya da takvimle ölçtüğümüz olaylar dizisinden ibaret değildir; zaman,  sorgulanması anlaşılmaya çalışılması gereken bir gizemdir, sırlar perdesiyle örtülü bir boyuttur.

Zaman ve mekân nedir?
Zaman ve mekânın (evrenin) başlangıcı var mıdır, sonu gelecek midir?
Bu yazımızda bilgi ve düşünce dünyasına dalacağız, yukarıdaki soruların yanıtlarını arayacağız. Sonra zamanda geriye gideceğiz. “Çukurova nasıl oluştu? Seyhan, Ceyhan ve Berdan Nehirleri bu oluşumda etkili oldular mı?“  sorusunun cevaplarını paylaşacağız.

Zaman ve Mekân
Zaman, perdesinin ardında derin sırlar saklayan bir boyuttur; zamanın başlangıcı vardır, sonu da olacaktır…
Mekân,  madde kâinatı, adına evren dediğimiz devasa büyüklükleri ve görkemli boyutları olan bütündür.
Zaman ve mekân tek bir anda (‘Big-Bang anı’nın oluşturduğu zaman diliminde)  var oldular. Modern bilimin kanıtladığı Big-Bang (Büyük Patlama) Kuramı, bu oluşu (mekânın ve zamanın yaratıldığı / belirdiği anı ) anlatır.
Çağdaş bilimin verilerine göre Big-Bang üzerinden 13,7 milyar yıl geçmiş bulunuyor. Yani gezegenleri, yıldızları, galaksileriyle gözlerimizi semaya kaldırdığımızda görebildiğimiz evren 13,7 milyar yaşında...  (Bazı verilere göre evrenin 12-15 milyar, bazılarına göre de 20 milyar yaşında olduğu öne sürülüyor.)

Soru: Big-Bang anı öncesinde ne vardı?
Cevap: Büyük Patlama/Big-Bang anı’n-dan önce hiç bir şey yoktu.
Soru: Hiç bir şeyin olmadığı ortam nasıldır?
Cevap: O ortamı ille de bir ad koyarak ifade etmek gerekirse “Yalnızca mutlak ‘hiçlik’ vardı.” denilebilir...
Değerli okurlarım, evren işte o hiçlikte belirdi. Hiçlikse Cenabı Hakk’ın “ Ol!” emri ile beliren küreler âleminin görkemli büyüklüklerine kıyasla henüz çok genç... İşte o belirme (Ol’ma) anında, zaman ve mekân (uzay ve tüm maddi mevcudat âlemi) başladı.
Uzay ve zaman, iç içe bir sarmal halinde gezegenleri, yıldızları, galaksileriyle kâinatımızı oluşturdular… Evren genişliyor, zaman nehrinin kollarında sonsuzluğun derinliklerine akıyor...


ABD’li astrofizikçi Hugh Ross konuya ilişkin şu açıklamada bulunmuştur:
“Zaman, olayların meydana geldiği boyut olduğuna göre, madde Big Bang’la ortaya çıkmışsa, o halde evreni ortaya çıkaran sebebin evrendeki zaman ve mekândan tümüyle bağımsız olması gerekir. Bu da bize Yaratıcı’nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu göstermektedir.”
Zaman her yerde aynı mıdır?
Dünya’nın 70 yılı Güneş’te ne kadar süredir?
Değerli okurlarım, zaman her yerde aynı değil; zamanın akışı hız ve ortamla doğrudan ilişkilidir. Mesela, Güneş’in manyetik alanındaki zamanla Dünya üzerindeki zaman aynı değildir.
Güneş sisteminde, dünyanın bir günü 24 saat hesaplanır. Oysa Güneş’in yörüngesinde geçirdiği zamana göre hesaplandığında, Güneş günü ve yılına vurulduğunda, bir insanın ortalama ömrü, yıllarla değil, saniyelerle ifade edilecektir...
Kısaca söylersek, zaman kavramı izafidir (görecelidir). Çünkü her şey sınırlarını kestiremediğimiz evrenin bir parçasıdır. Bir örnekle anlatırsak aradaki müthiş fark hemen görülecektir.

Hiçlikte beliren evren
Çağdaş bilim, Büyük Patlama/Big-Bang kuramı ile evrenin varoluşunu şöyle anlatıyor:
“... Birden, görülemeyecek kadar küçük bir noktacık halinde evren hiçlikte belirdi ve genişlemeye başladı...” İngiliz Bilim adamı Stephen Hawking “Zamanın Kısa Tarihi”  adlı kitabında ve bir konferans sırasında şöyle söylüyor: 
“Bana, ‘Big-Bang öncesinde ne vardı madde nereden çıktı geldi?‘ diye sorarsanız, bir yaratılıştan, bir tanrı fikrinden söz etmek gerekir...”
Dünya zamanı ile yaşanılan 70 yıl, Güneş’in yörüngesindeki zaman akışına göre ne kadar biliyor musunuz? Sadece 8,5 Güneş saniyesi, o kadar!
Güneş’e Dünya zamanı ile 20 yaşında gidebilseydik, orada sekiz buçuk saniye kalıp yeryüzüne döndüğümüzde, yaşıtlarımızı 90 yaşına ulaşmış bulacaktık... (Einstein’ın ikizler kuramını anımsayınız.)  İşte zaman, böylesine sırlar perdesiyle örtülü bir boyut...

Zamanı nasıl algılarız?
Zamanı hareketle algılıyoruz. Biz insanların algısına göre zaman, olayların doğrusal bir düzlemde geçmişten geleceğe doğru sıralanışıdır.

Zamansız boyut var mıdır?
Bu bilinmiyor; ancak zamansız boyuttan dünya yaşamına bakmak mümkün olsaydı, muhtemelen,  her şeyin olup-bittiğini resmeden bir tablo ile karşılaşacaktık... Ya da bambaşka, insan aklı ve idrakinin ötesinde kalan bir realite ile baş başa kalacaktık.
Görüldüğü üzere zaman ve mekânın bir başlangıç anı var. Evren, 13,7 milyar yıl önce ortaya çıktı. Madde kâinatı ve zaman boyutu işte ‘o an’da başladı. Gök cisimlerini ve insanları meydana getiren atomlar da Big-Bang anında yaratıldılar. İnsan dâhil şeylerin tümü oluştukları cevher bakımından, evrenle yaşıttır. Her şey, varlık âleminde belirme zamanı açısından bakılarak ölçüldüğünde 13,7 milyar yaşındadır.
Evrenin de insanlar gibi bir yaşam macerası var. Evren de doğdu (Ol’du), gelişiyor (yaşamını sürdürüyor) ve bir sonu olacak. Ya ısı ölümüyle ya da büyük çöküşle yaşamı bitecek!

Çukurova nasıl oluştu?
Evrenin oluşumu öyküsünün bir parçasını da Çukurova ve onun merkezi Adana oluşturuyor. Zaman nehrinin koynunda geleceğe akan Adana ve Çukurova nasıl oluştu?
Seyhan ve Ceyhan nehirleri hep aynı yönde mi aktılar, kaç defa birleşip ayrıldılar?
Zamanın örtüsünü kaldırıp baktığımızda, Adana’nın tarihin derinliklerinden geldiğini görürüz.
Bin yıllar önce Akdeniz, üzerinde yaşadığımız Çukurova topraklarını da kaplıyormuş.
Bir zaman gelmiş yer hareketleri sonucunda deniz çekilmiş, bir çöküntü havzası ortaya çıkmış.
İşte, nehirler bu aşamada devreye girmişler. Seyhan, Ceyhan, Berdan ve küçüklü büyüklü dereler uzun, çok uzun yıllar boyunca kimi zaman doğu-batı, kimi zaman da kuzey-güney yönlerinde akmışlar, Akdeniz’in çekilmesiyle oluşan çöküntü havzasını doldurmuşlar. Böylece Çukurova oluşmuş!

Ceyhan’ın Yatağı
Bir zamanlar Ceyhan Akdeniz’le İskenderun Körfezi’nde,  Seyhan da, Tarsus dolaylarında buluşurlarmış... Jeofizik bulgulara göre, Seyhan ve Ceyhan, günümüze kadar altı kez birleşip ayrılmışlar.
Tarihin bir yerinde Deli Halil, Üçtepe ve Ceylan Tepe’de volkanik bir hareketle lavlar püskürmeye başlamış. Akan lavlar Ceyhan Nehri’nin döküldüğü Kısık Boğazı’nın önünü kapatmış. Sular akamayınca birikmiş, denizi andıran bir göl meydana gelmiş. Zaman nehri akarken göl de akamayan suları toplayarak büyümeye devam etmiş. Sonra, bir başka deprem gelip dağı taşı toprağı bir kez daha sarsmış, biriken suların önünü açmış.  Ceyhan, kendine yeni bir yatak oluşturarak yeniden akmaya başlamış. Ancak bu defa Çukurova’ya doğru akıyormuş. Akdeniz’e Yumurtalık’tan dökülmeye başlamış.


İki sevgili Seyhan ve Ceyhan
Seyhan ve Ceyhan, bin yıllarla ölçülen bir süre içinde iki sevgili gibi, bazen birleşerek bazen ayrılarak akmışlar, altın ışıklı güneşin, mavi suların ve yeşil bereketin buluşacağı Çukurova’yı arının petek örmesi gibi örüp meydana getirmişler. Çöküntü havzası artık bereketin ovası olmuş...
İnsanlar tarih boyunca iklimi sıcak, toprağı cömert Çukurova’ya koşmuşlar; o topraklar üzerinde Altın Şehir Adana’yı Seyhan kıyılarına kurmuşlar. Bu şehirde gönlü duygu denizi, çabuk öfkelenen-kolay ağlayan sıcakkanlı insanlar yaşıyor. Onlar ki, büyük Adana ailesini oluşturuyor.

Adana niçin ‘Altın Şehir’?
Adana, yaşanması kolay yerleşim alanlarından biridir. Sevecen ve üretken insanları, coğrafi konumu, yollar kavşağı olması ve ekonomik potansiyeliyle doğal, kültürel ve kentsel varlıklarıyla, yakın çevresindeki inanç merkezleriyle, çok sayıda imkâna ve güzelliğe sahip bir kenttir. Böylesine cömertçe donatılmış bir kent elbette ki “Altın Şehir” olacak.




Sayı 2 ( Mayıs - Haziran 2011 )

Bu yazı 6846 defa okundu.