Balık - Rakı ve Babam Üzerine Gerçek Bir Öykü
Balık-rakı deyince aklıma ne gelir. Önce Halikarnas Balıkçısı gelir. Onun bize kazandırdığı Bodrum-mavi yolculuk gelir. O yolculuklarda yanına aldığı en önemli şey rakıdır. O zamanlar mavi yolculuklarda kimse yanlarına gazete veya radyo almazmış. Bunlar aklıma gelince böylesine güzel bir doğa harikasını nasıl bu hale getirdiğimiz gelir. Bunlar aklıma geldikçe artık deniz levreği kalmadığı için bir üreme çiftliği levreği ve bir duble rakı aklıma gelir. Bodrum deyince aklıma birde Neyzen Tevfik gelir. Hani şu epilepsi hastalığını doktorunun önerisi olan neyi üfleyerek yenen Bodrumlu büyük ney ve hiciv üstadımız (Artık nerede o hastalarının ruhsal derinliğine inip tıp biliminin de bir sanat olduğunu hatırlayıp tedavi eden doktorlar. Meslektaşlarımızın çoğu artık hastayı değil de filmleri ameliyat veya tedavi ediyorlar). Hani şu dörtlüğü her dönem için geçerli olan ünlü hiciv ustamız ve neyzenimiz;
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler.
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler,
Künyeni almak için partiye ettim telefon
“Bizdeki kayda göre şimdi o mebus” dediler.
Birde bizler için yazdığı şu satırları meşhurdur.
“Bir hazakat (doktor) zedeyim, midemi tıp tepti benim,
Kırk katır tepseydi yıkılmazdı bu sağlam bedenim,
Kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı, bere,
Bir mezar oldu cihan, sanki etıbba (doktorlar) haşere,
Hastane sanarak çok yere girdim çıktım;
İbret aldım oralardan da canımdan bıktım.”
Hayatında 40 ton rakı içtiği hesaplanan Neyzen’in ayrıca 5-6 ton esrar çektiği bir o kadar da afyon yuttuğu zannedilmektedir. Yeni Rakı mı? Efe mi? yoksa Tekirdağ mı? iyi tartışmasını yapan arkadaşlar. Siz yeter ki içmek isteyin.
Üstad Özdemir Asaf bakın ne diyor Neyzen Tevfik için;
Portre
Bütün metroların ve santimlerin,
Bütün kiloların ve gramların,
Bütün rakıların
Ürktüğü adam
Adamdan rakılar bile ürküyor. Biz bir duble içmekten bahsediyoruz. Rahmetli yaşasaydı bize her tarafıyla gülerdi herhalde.
Neyzen Tevfik, rakı ve hiciv deyince onun da ustasını anmadan olmaz. Şair Eşref. Hem kaymakamlık yapıp hem de o kadar ağır hicivlerde bulunmak her babayiğidin harcı değil. Bu günün kitap yakan ve doktor döven kaymakamlarını görseydi iyi bir küfürden sonra tekrar Mısır’a gidip orada yaşardı herhalde. Ondan da bir dörtlük alalım değil mi. II. Abdülhamid’in padişah oluşunun yıldönümünde, hükümet konağı avlusuna toplanan halk, polisin müdahalesine rağmen tören mahalline daha fazla sokulunca, pencereden bunu gören vali, hiddetle: “Bu eşek milleti durdurun diye bağırır”. Bunu duyan Şair Eşref, valiye hemen şu cevabı verir:
Millete erbab-ı mansıptan biri eşek demiş,
Reddedilmez böyle bir söz, amma ki pek can sıkar…
Olsa da millet eşek, eşşek diyen bilmez mi ki:
Sadr-azamlarla valilerde milletten çıkar!...
Kaymakamın valiye verdiği cevaba bakın…
Ben bir de içmek deyince CAN Babayı hatırlarım. Yıllar önce Ankara’da (Numune Eğitim Hastanesinde) ihtisas yaparken Can Baba için bir gece düzenlenmişti. Can Baba şiirlerini okuyacak, Yeni Türkü’de Can Babanın şiirlerinden yaptıkları şarkıları söyleyeceklerdi. O zaman NTV’nin en fazla izlenen programı olan “Yorum Farkı”nın Emre Kongar’ı Kültür Bakanlığı müsteşarı idi. Can baba ile iyi arkadaşlar. Program 19.00’da başlayacak. Can babaya demişler daha müsteşar Emre Kongar gelmedi, sahneye çıkma. Buna kızan Can Baba koltuk altlarına sıkıştırdığı en az 4 şişe şarapla sahneye geldi. Başta Emre Kongar olmak üzere sunturlu bir küfür savurduktan sonra şiirlerine, Yeni Türkü’de şarkılarına başladı. Can baba deyince “Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim” şiiri gelir.
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Öldükten sonra Datça’ya gidip mezarına şarap dökmek kısmet olmadı. Benim babamda rakı içerdi. Yeni Rakı tiryakisiydi. Çocuklarıyla beraber içmekten hoşlanırdı. Sigara içmek yasak değildi, ama kimsede yanında içmeye cesaret edemezdi. Benim içtiğimde vaki değildir. Bir gün Beyin Cerrahi asistanlığı (Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi) yaparken annem aradı. Babanın sol tarafında biraz kuvvetsizlik var. Geçen gün düştü dedi. Ben hemen Ankara’ya gelin dedim. Başını çarptıysa kronik subdural hematom (beyin zarları arasına olan kanama) olabilir diyorum içimden. Ankara’nın güzel bir sonbaharıydı. Zannedersem kasım ayıydı. Babamı çalıştığım servise yatırdım. BBT, MR, v.s. derken sonuçta beyin tümörü çıktı. Her gün yaptığımız ameliyat şimdi benim karşımdaydı. Mutlaka ameliyat olması gerekiyordu. Klinik şefimiz Yamaç Hocam ameliyatı biraz erteliyor. Komplikasyon, v.s. düşünüyor herhalde. Sonuçta babam ameliyat oldu. Babam daha önce uvula epidermoid karsinomundan (küçük dilin kanseri) ameliyat olmuştu. Metastaz endişemiz var. Ancak patologlar tanıyı mikst tip epandimoma olarak rapor ettiler. Bir sürüde araştırdılar. Ameliyat sonrası dönemde babam ve sonuçlar iyi. Babam radyoterapi+kemoterapi görüyor. Tarsus’a dönüşten 2 gün önce babamla Sakarya’ya (Ankara’ya gidenlerin mutlaka yolu düşmüştür) iniyoruz. Daha önce geldiklerinde babamla ara sıra Sakarya’ya gidip Net Piknik’te, Tavukçu’da veya yakın yerlerde (Hamsiköy) balık yer ve ikişer duble rakı içerdik. Bu sefer babamla göz göze geliyoruz. Bu sefer bir duble üzerinde anlaşıyoruz. Babam rakıyı özlemiş, içtikten sonra en iyi tedavi bu diyor. Ameliyattan yaklaşık 1 yıl sonra babamın durumunda tekrar kritikleşme, tekrar tetkik. Beyin tümöründe yeniden büyüme saptıyoruz. Daha önce konmuş olan patolojik tanı için çok erken yenileme süreci. Patoloji preparatlarını alıp Hacettepe – Patoloji’ye gidiyorum. Şevket Ruacan Hoca bir tek preparata bakıyor. Bu kötü huylu (Glio Blastoma Multiforme) diyor. Sağlıkçının başına her şey gelir kaderi. Yeniden ameliyat. Yeniden düzelme. Yeniden Sakarya’ya gidiyoruz. Babamla göz göze gelmemeye çalışıyorum. Çünkü rakı içmek isteyecek. Babam o patoloji sonucuna göre ortalama sürenin iki katı yaşıyor. Şanslı mı yoksa şanssız mı karar veremiyorum. Şimdi düşünüyorum da keşke babamla tekrar göz göze gelip birer duble daha rakı içseydim.
Kaynaklar
Şair Eşref- Hilmi Yücebaş-1978
Neyzen Tevfik- Hilmi Yücebaş
Hiciv Edebiyatı Antolojisi- Hilmi Yücebaş-1961
Mey ve Meyhane Şiirleri- Erdal Alova -1998
*12 Aralık Dünya Rakı Günü İçin
Ali İhsan Ökten
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları