Adana’da Çağdaş Uygarlığı Yapılandırmak

Tarih, yalnızca olaylar ve kahramanlar üzerinden yazılsa da ders kitaplarında, hayatın ve uygarlığın kitabı başka başka adlara ve uğraşlara da yer veriyor sayfalarında… “Dört bin yıllık tarihi olan Adana ne zamandan beri kenttir?” sorusu kadar, “Bu toprakları kent yapan nedir?” sorusu da önemli değil midir? Bir yere gittiğinizde dikkatinizi çeken ve belleğinizde yer eden en önemli şeyler nedir, ne hatırlarsınız oraya dair? Mesela? İnsanlar mağara ya da ağaç kovuklarından çıkmasa kentler de olmazdı, kentlerin  yaratıcısı mimarlar da, mimarlık da... MÖ 1. yy.'da yaşamış olan Romalı mimar Vitruvius mimarlıkta başarıyı “kullanışlılık, sağlamlık, güzellik” ölçütlerine göre değerlendirirken Rönesans'ta bu ölçütlere “kullanışlılık, süreklilik kalıcılık, güzellik” gibi yeni değerler eklenir.

 
Modern dönem, sağladığı yeni ve güçlü yapı unsurlarıyla dönemin toplumsal-kültürel-siyasal yapısına uygun yeni bir tarz oluşturmaya zorlar mimarları… Peki ya ülkemizde, kentimizde nasıldır bu sürecin yansıması? Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Cumhuriyet, halkçı bir yönetim anlayışıyla, yeni ve farklı bir kültür taşır bu topraklara. Dolayısıyla cumhuriyet rejimi; edebiyatı, resmi, müziği, tiyatroyu ne kadar etkilemişse mimariyi de o denli etkiler, o da payına düşeni alır dönemden, o da geleceğe not düşer tüm sanat dalları gibi… Genç Cumhuriyet, kendi yapılanmasını oluştururken kendi mimari tarzını da oluşturacaktır: Modern ve Batılı, halk için ve halka dönük… Hedef bellidir: Her alanda çağdaş uygarlık düzeyine yükselmek…
 
 
 
Kentin ve kentsel estetiğin oluşturulmasında mimari proje yarışmaları önemli bir yer tutar bu dönemde; ancak 1930’dan sonra hemen her önemli eserde bir mimarın adı öne çıkar özellikle: Mimar Seyfi Arkan. Kazandığı pek çok mimari proje ile Arkan, Atatürk’ün mimarı olarak anılmaya başlar, hatta ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı, Seyfi Arkan için övgü dolu şu dizeleri yazar: 
 
 “El atsa, bir
lahzada çölleri abad eder,
Her işinde
münkesirdir, bin kalbi birden adeder,
Öyle bir insan
ki, işlerken düşünmez kârını,
Arkan adında
buldu memleket imarını.”
 
 
 
 
Yahya Kemal’in sözünü ettiği mimarın eserlerinden biri sık sık karşınıza çıkar Adana’da yaşıyorsanız, Seyfi Arkan adını hiç duymamış da olsanız… Sahi, Atatürk’ün mimarına Adana’da hangi yapıyı yakıştırırsınız? 
 
Cumhuriyet’le yaşıt çocuklar daha okula başlamamıştır ama 1929 ekonomik bunalımı dünyayı ikinci bir savaşa doğru sürüklemektedir. Kurtuluş Savaşı fikrinin ve Anadolu aydınlanma hareketinin doğum yeri olan Adana’da bir Halkevi vardır o yıllarda. Hâlihazır kullanımdaki 250 kişilik gösteri salonu ve diğer mekânlar yeni rejimin
halka ulaşmasına yetmemektedir. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için kültür devrimine gereksinim vardır, halkın bilinçlenmesi, yönetime katılması ve cumhuriyet rejimini içselleştirmesi gerekmektedir. Bu misyon ve vizyon ile dönemin kent yöneticileri, “tek parti” yöneticileri ile el ele verip Adana’ya yakışan bir parti binasıyla beraber Halkevi binası ve kültür merkezi yapmayı planlarlar, emperyalist güçler İkinci Dünya Savaşı’nın cephe planları üzerine kafa yorarken...
 
Cumhuriyet Halk Partisi ve Bayındırlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri, gösteri, tiyatro ve sinema için 1000 kişilik bir salon (uygulamadaki işçilik hatalarıyla bu sayı 800’e düşer); ayrıca konser, balo ve sergiler için 500 kişilik bir salon; spor için palaestra (Eski Yunanistan’da spor salonu); “dekorasyon, yayın ve rejistrasyon” için stüdyo; 20,000 ciltlik bir kütüphane, ayrıca gazete ve dergi okuma salonu ve bir müze ile tümünün eklentilerini de içeren 30 maddelik istekler listesini hazırlarlar. Yıl 1937’dir, nüfus henüz yüz bin bile değildir ve ülkenin dördüncü büyük kentidir Adana. 2012’nin iki milyonluk Adana’sında o yapı hâlâ en önemli kültür merkezlerinden biridir. Peki, şimdi ülkenin kaçıncı büyük kentidir Adana; ama sadece nüfusu ya da yapıları ile değil, vizyonuyla da? 
 
 
29 Ekim 1940 yılında açılışı yapılan Adana Halkevi ya da kurulduğu dönemki adıyla Seyhan Parti Kurağı (Merkezi) ve Halkevi, dönemin en önemli (ve en pahalı) halkevi binalarından biridir. Üstelik bu yapı, Hermann Jansen’in Adana için yaptığı kent planlarıyla da bağlantılıdır. Kültürel olarak belirli bir misyon ve vizyonun izlerini taşıyan yapının ana girişindeki beş kapıyla ilintili altı kolon aralığı, CHP’ye altı ok-meşale simgesine göndermede bulunan mimari bir armağandır sanırım, mimarın yapısına işlediği…
 
İç mekân düzeni açısından toplantı ve tiyatro salonu, bir Arkan baş eseri olarak kabul edilmektedir: Balkonun salona akışı, sahne ile yan duvarlar ve balkon tavanının akustik dağılıma yardımı, aydınlatma ve bütün elemanlar arasındaki bütünlük…
 
Türkiye’de devlet eliyle üretilen “modern mimarlık” nesnelerinin ikonik bir örneği sayılabilecek Adana Halkevi, tıpkı yine Arkan ürünü olan İzmit Halkevi gibi, inşa edildiği, kullanıldığı dönemde takdir edilen, geçen sürede mimari değerinden bir şey kaybetmeyen bir yapıdır. Öyle ki bugün 72 yaşındaki bu yapı, günümüzde de Adana‘nın en önemli kültür sanat mekânlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir, artık “Halkevi” değilse de adı… 
 
Her şey değişir zamanla: Çok partili dönemde, halkevlerinin toplumsal ve kültürel etkinliği giderek azalacak ve CHP’nin siyasal kimliği ile ilişkilendirilmeleri sonucu depolitizasyon süreci ve baskıcı politik yaklaşımlarla gerek halkevi örgütlenmeleri ve gerek yapıları da gündemdeki önemlerini yitirecekler, hatta ötekileştirilecekler ve hatta sakıncalı hale geleceklerdir.  Ancak her şeye rağmen Adana Halkevi, mimari yapısı ve kullanımındaki çeşitlilik ve işlevsellikle en önemli halk evlerinden
birisi olur halk evlerinin kapatıldığı 1951 yılına kadar. 
 
19795589_2
Halkevlerinin kapatılmasından sonra bina, kültür merkezi olarak kullanılmasının yanında Adana Büyükşehir Belediye binası olarak hizmet verir uzun yıllar. Bugün ayrıca “Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlük Binası” olarak da hizmet
veriyor.
 
Son söz olarak, önünden geçerken durup dikkatlice bakın; yan taraflarındaki parklarda oturup Adana’nın her türlü yükünü çeken bu mimari eseri inceleyin. “Eser” demişken bakın bakalım binaya ait bir küçük bilgiye ya da Seyfi Arkan adına,
bir tescil/emeğe saygı/vefa belgesine rastlayacak mısınız? Sahi, duymuş muydunuz daha önce bu mimarın adını; yoksa varımız yoğumuz yalnızca Mimar Sinan mı? Siz hiç üstünde yazarının adı yazmayan bir kitap, imzasız bir resim, sahipsiz
bir eser gördünüz mü? Dikkatli bakın, göreceksiniz…
 
Not: Bu yazı, TMMOB Mimarlar Odası Adana Şubesi tarafından çıkarılan Güney Mimarlık dergisi ( Doç. Dr.Ali CENGİZKAN, Adana’da Cumhuriyet Dönemi Mimarisi “ADANA HALKEVİ” Eylül 2010 Sayı: 1) ile Adana Mimarlık Rehberi 1900-2005 adlı çalışmada ortaya konulan bilgiler referans alınarak yazılmıştır.

 
 



Sayı 7 (Mart - Nisan 2012)

Bu yazı 6514 defa okundu.