Kıbrıs Treni

 
Kıbrıs Treni ne zaman kalktı;
BR_NO_TREN_1Magosa’da geziniyorduk ve bir caddede ilerlerken Tapu Kadastro binasının önünde bulunan eski Lokomotiflerden ve üzerinde No 1 yazan Treni görüntüsü zihnimde şimşek etkisi yarattı. Aslında kısa süreli şaşkınlık yaşamama neden oldu denebilir. Daha doğrusu, Tapu dairesinin önünde gördüğüm bu Tren, bir anda yıllar öncesine zihnimin yoğunlaşmasını sağladı. Anımsadığım kadarıyla, yirmi beş yıl önceydi. Çalıştığım şirket, bizleri Kıbrıs’a toplantı, seminer vs. gibi çalışmalar yapma nedeniyle götürmüştü. Bir nevi gezi amaçlı olduğu da söylenebilir. Çünkü toplantılardan arta kalan zamanlarda Kıbrıs’ın gezilip görülecek yerlerini de gezme imkânımız oluyordu. Yine böyle bir gezide Lefkoşe’yi geziyorduk. Otobüs bir caddede ilerlerken rehberimiz bir binayı işaret ederek, bu gördüğünüz bina bir zamanlar Tren istasyonu olarak kullanılmaktaydı, diyerek bilgi aktarımda bulunmuştu. Kısaca verdiği bilgide İngilizlerin Kıbrıs’ta Demiryolu ve Tren İstasyonlarını yaparak uzun süre işlettiklerini ve bu nedenle bu binanın onlardan kalan binalardan olduğunu anlatmasıyla öğrenmiş olduk.
O zamanlar pek anlam verememiştim. Nihayetinde bir ada, bir ucundan bir ucuna kaç km eder ki İstasyonlar, Köprüler ara duraklar vs. gibi yapılar yapılsın veya neden yapma gereği duymuş olsunlar diye düşünmüştüm. Otobüsümüz Girne’ye varıncaya kadar ara ara sorular aklıma geliyor neden diyordum.  Neden adada, özellikle Lefkoşe’de Tren veya Demiryolları sorusunu kendimce tekrarlayıp duruyordum. Daha doğrusu ilginç de bulmuştum adada Tren olmasını.
Daha sonraları Kıbrıs’a defalarca gittim ama hiç aklıma, orada bir tren istasyonunun olduğu gelmedi. Galiba unutmuş olacağım ki bu sefer Magosa’da Treni görünce rehberin sözleri zihnimde canlanıverdi ve üzerinden geçen bunca zaman sonrası yukarıda anlattığım gibi hatırlamış oldum. Bu kez kısaca araştırma gereği benliğimde oluşmuştu. Trenin öyküsünü araştırdığımda ise yüz yılı aşkın bir geçmişi olduğunu, Demiryollarının yapılma amacını öğrenmiş oldum ve de sizlerle paylaşmak istedim.
Çağdaş ulaşım aracı Tren adada;
Öyküsünü uzun uzadıya anlatmanın belki de yararı olmasa da kısaca değinmeye çalışacağım. Aslında ders çıkartılması gerekecek kadar önemi olduğunu da belirtmek isterim. Çünkü sömürgeci anlayışın sinsice yaptıkları açısından bakıldığında ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Önemli olan nedir?  Kıbrıs’a ve halkına hizmet mi,  yoksa kapitalist sistemin işleyişi mi?

LEFKOE_STASYON_BNASI


Bilindiği gibi Osmanlı 1878 yılında Kıbrıs adasını İngiltere’ye teslim etmiştir. Neye karşılık ada İngiltere’ye verilmiş olduğuna dair halen açıklayıcı bir belge olmasa da birçok ekonomik nedenler etken olduğu sayılmaktadır.
Ekonomik olarak Osmanlının sıkıntılarının oldukça yükseldiği bir dönemde, İngilizler ekonomik çözüm için adayı kiralamak istediklerini önerirler. Osmanlı yönetimi gelen teklifi olumlu bulur ve karşılıklı sözleşme imzalanır ve O günkü koşulla ada
İngiltere’ye kiralanmış olur. Öyle ki bu günkü karşılığına tekabül eden yıllık altı milyon Pound ödeyecektir İngilizler. Böylece Kıbrıs’ta İngiliz yönetimi hâkim duruma geçer.
Söz konusu kira bedelini, İngiltere alt yapı masraflarını düştükten sonra oluşacak bakiyeyi Osmanlı’ya ödeyecektir.  Aslında Osmanlının gerileme dönemine denk gelen bir zamanda Kıbrıs adası Osmanlıdan daha doğrusu Anavatandan hile ile kopartılmıştır. Hile ile diyorum. Çünkü Osmanlı’nın 1855 de İngiliz ve Fransız bankerlerden aldığı borçların faizleriyle birlikte ödenmesi gerekmektedir. İngilizler ise ada için kira bedeli ödemeden kaçınmaktadır.  İngilizlerin oyunlarına ve öyküye isterseniz biraz ara verip Osmanlı’nın anlatılan ekonomik sıkıntısına kısa bir göz atalım.
Osmanlı borçlardan nasıl kurtula bilir?
“Osmanlı karasularına giren, Dünya’da ki birçok ülkenin gemisinden vergi alan bir imparatorlukken,  O yıllarda gerçekten dış borçlar da edinmiş. Bazı verilerde, 1854 ila 1874 yılları arasında 239 milyon borçlanmıştır. Fakat eline 127 milyon geçer.  Aradaki fark faiz ödemelerine kesilir. Durum böyle olunca dış borçları artış üzerine artış gösterir. Ödeyebilmek için çabalanır ama yeteri kadar çözüm üretilemez. En sonunda borçların ödenebilmesi için kanun çıkartılır. 1881 yılında çıkan bu kanun, Duyun-u Umumiye Yasasıdır. Bunun üzerine, Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi kurulur. Osmanlı yönetiminde dış borçları denetleyen bu kurum mali yapıda oldukça etkin rol oynar. Fakat iç ve dış borçlanmaların önüne geçemez. Borçlanmalar devam eder.  Her geçen gün ekonomik sıkıntılar artar. Çözüm arayışları devam eder ve Vergi gelirlerinin önemli bir kısmı on yıl süre ile bu borçların ödenmesine ayrılır. Alacaklı olan Devletler bu duruma karşı çıkarlar ama Osmanlıyı yine de yarı sömürge durumuna sokarlar.
MAGOSA_STASYON_BNASI_VE_BR_NO_TRENVergiler bu kurum tarafından toplanacak ve alacaklılara dağıtacaktır. Bu kurum işlevine Lozan Barış antlaşmasına kadar devam eder. Lozan Barış antlaşmasında kurumun vergi denetlemesi sona erdirilmiş. Ancak TC tarafından yapılacak olan ödemelerin alacaklılara pay edilmesini düzenleyecek şekilde görevi değişime uğratılır. Dolaysıyla kurumun görevi 1939 yılına kadar da fiilen devam etmiş olur.
Osmanlı İmparatorluğu çökmüştür. İmparatorluğun dağılmasıyla ortaya çıkan devletler aslında Osmanlının borcunu ödeyecektir. Diğer devletlerin ne kadar ödeme yaptığı tam bilinmese de en büyük borç ödemesini Türkiye Cumhuriyeti yapmıştır. Kısaca Cumhuriyet döneminde bin bir zorluklarla Osmanlının borçlarının ödenmesine devam edilir. İlk borç alındığından tam yüzyıl sonra borcun son dilimi 1954 yılında ödenir. “ kısa bilgiden sonra adaya dönelim.

İngilizlerin Önerisi Neydi?
Kıbrıs adasının gelir kaynakları olan harnup, zeytin ve narenciye gibi birçok ürünün, Magosa limanına taşınması ile üretilen malların Dünya pazarına açılmalarının sağlanmasıdır. Aynı zamanda ada halkının ulaşımını Tren ile yapması sonucunda kültürel gelişmişlik de göstereceği savları ileri sürülür.
Görüldüğü gibi asıl amaç saklanır. Oysa asıl amaç adaya ismini veren zengin Bakır madeni yatakları ve Asbesttir. Kısaca bu iki önemli maden ocağı / ocakları işletilecektir. Fakat üretilen madenlerin o günkü mevcut taşıma olanakları ile yapılması oldukça zor olduğu gibi maliyetlidir de. Ancak Demiryoluyla taşımacılığın yapılmasıyla, daha ucuza nakli mümkün olmaktadır.
Başka bir limana değil de neden Magosa limanı tercih edilmiştir dersiniz. Kıbrıs’ta bulunan doğal limanların en büyük ve derin olanı Magosa limanın olması mıydı acaba? Yoksa başka amaçları olabilir miydi? Veyahut da yapılacak olan Demiryolunun ve ara istasyon binalarının yapım maliyetlerinin bir önemi mi vardı?
Projeler yapılır;

RMEYE-TERK-EDLM-VAGONKiralanan tarihten sonra, yaklaşık yirmi yıllık bir dönemde adada neler olup bittiğine dair pek bir bilgi yok. Fakat 1899 yılına gelindiğinde alt yapı çalışmalarına ağırlık verilmeye başlanır ve bu kapsamda projeler oluşturulur. Demiryolu projesi en önemlisidir. İngilizler 1899 sömürge kredileri yasasına göre kredi teminini yaparlar. Kredi temini sonrası 1904 yılında demiryolunun yapımına başlanır ve 1905 yılında Magosa – Lefkoşe arası ilk seferini yapan Tren raylar üzerine konmuştur artık. 1916 yılına kadar yalınız Magosa – Lefkoşe arasında seferlerini yapar. Daha sonra Güzelyurt’a kadar uzanan demiryolu 1932 yılında Lefke’ye varmış olur. Demiryolu üzerinde otuza yakın ara istasyonlar da kurulur. 1951 yılına gelindiğinde Demiryollarına yapılacak harcamalara kaynak sağlanamaması üzerine işletmenin hizmetlerine son verilir.
Ada halkına Demiryollarının yararı ne olacaktı, ne oldu;
Kıbrıs köylüsü Tren yolculuğu ile büyük şehirlere gidip gelebilecek eğitim ve kültürel faaliyetlere katılıp, modern yaşamın bir parçası olabileceklerdi. Gerçekten böyle mi oldu dersiniz. Hayır, tamamen tersi olmuş. Nedendir bilinmiyor ama Kıbrıs halkı eski alışkanlıklarına devam etmekteymiş. Yani Eşek, Katır veya Deve gibi ulaşım araçlarını kullanmaya devam etmişler. Halk Treni benimsemedi mi yoksa yararlanmalarına imkân mı verilmedi.  Pek bilmiyoruz ama anlaşılan odur ki İngiliz sömürge anlayışının modernizmi, Trenle kolonilerine taşıma çabası bu sefer Kıbrıs’ta etkin olamamış olabilir mi ne dersiniz.
Hizmetten alıkonulan Tren ve vagonlara ne oldu;

Demiryolu hizmeti durduktan sonra İngiliz sömürge yönetimi tüm malzemeleri satışa çıkarır. 1953 ( bazı kaynaklarda 1954 ) yılında hurda vagonlar ve lokomotifler 65.000 Pound bedelle satılır. Vagonlar gemilere yüklenerek İtalya’ya götürülür. Sökülen rayların bir kısmı maden ocağına götürülüp maden taşımacılığında ( Gemikonağı  – Karadağ arası )  Dekovil hattı olarak döşenir ve kullanılır. Rayların bir kısmı da istasyon alanını çevreleyen tel çitine direk olarak kullanılmıştır. (Halen tel çitlerinde direk olarak duruyor.)
On iki adet olan Lokomotiflerden iki tanesi adada kalır. Biri Magosa’da Tapu Dairesi önünde olan bir No’lu, diğeri ise Güzelyurt’ta, festival parkındaki iki No’lu Trendir.
Tren istasyon binalarından Lefkoşe’de, Magosa’da ve Güzelyurt’ta ki binalar farklı amaçlarda halen kullanılmaktadır. Örneğin; Magosa’daki bina Tapu dairesi olarak kullanıldığı gibi.
Ayrıca Magosa’da ki bakım tamir atölyelerinin olduğu alan ve çevresine çürümeye terk edilmiş vagon kalıntıları, vinç ve su dolum yerleri olduğu gibi durmaktadır. Binalar oldukça sağlam görünmekte. Ancak binalarda, geçmişte orada çalışanların varlığını hissettiren ise tamir binasının girişinde tahta kapının üzerinde, üç dille (Türkçe, İngilizce ve Rumca) yazılmış uyarı yazısı halen duruyor olasıdır.
MARAGOZ_ATLYES_GR_UYARI_YAZISIYazıyı okuyunca, “ Marangozhanede sigara içmek katiyetle (Kesinlikle) memnudur (Yasaklanmış, Yasak) bu emir hilafına (Ters – Aykırı) hareket edenler vazifelerinden ani tart (Kovma – Uzaklaştırma) edileceklerdir.”  yazmaktadır.
Eğer bu binalara bakım yapılmaz ise yakın zamanda ayakta kalamazlar ve yıkılırlar veya tamamen harabeye dönerler. Korunmaları için bir şeyler yapılmalıdır. Müzeye dönüşebilecek çok az malzeme görünse de toparlanmalı ve Müzeye dönüştürülmelidir. Böylece bir dönem kapanmamalı, yok edilmemeli geleceğe taşınmalıdır. Duyduğum kadarıyla, şuan boş olan araziyi bir üniversite istiyormuş. Kurulacak olan Üniversitenin o araziyi kullanırken, hassas davranıp koruma yapmalarını cani gönülden diliyorum. Fakat bu mekânda bulunanları büyük oranda koruma konusunda hassas davranmayacakları endişesi taşıyorum. Umarım endişelerim zaman içerisinde yersiz çıkar.
Winston Churchill adayı ziyaret etmişti;
İngiliz kolonileri Dış işleri Bakanıyken 1907 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eder. Ziyaret amacının ne olduğu aslında pek bilinmez ama Magosa Tren istasyonunda kalabalık bir halk topluluğunu selamlar.
Belki de Osmanlı toprakları üzerinde 17 yy da başlayan Yunanlılaştırma hareketi Kıbrıs’ta etkisini bu şekilde göstermekteydi. Veyahut da 1890’lı yıllarda Enosis hareketinin mitinglerle başlamasıyla, Rumların uzun zamandır Yunanistan bağımlısı olmayı istediklerini her fırsatta dile getirmeleri destekleniyordu. Hatta bu Enosis hareketlerinin gündemde oluşu nedeniyle Osmanlı, İngilizlerin dikkatini çekmişti. Bu nedenle de Winston Churchill Kıbrıs’a gitmiş olabileceği de düşünülebilir. Oysa adayı Osmanlı’ya geri vermeyi düşünmeyen İngiltere her türlü oyuna hazırdı. Bu nedenle olmalı ki ellerinde Yunanistan bayrağı sallayarak adanın Yunanistan ile birleşmesini isteyen Rum halkının çığlıklarını uzun uzadıya W. Churchill dinlemiştir.
Bu tarihi geçmişi olan mekân korunmalı mı yoksa yok mu edilmeli? Bir başka deyişle gelecekte dünyaya hükmedenlerin geçmişte ki mazilerinin temiz olmadığının görsel kanıtı olarak mı kalmalı yoksa onlar tarafından yok edilemeyenleri bizler mi yok etmeliyiz?

Korunmalı ve bir müze kurularak burada yaşananlar geleceğe taşınmalı derim.
 
 
 
 
 
TAMR_ATLYELER_2TAMR_ATLYELER_1
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 



Sayı 18 (Ocak - Şubat 2014)

Bu yazı 4892 defa okundu.