Altınşehir Adana İki Yüzlü mü?

 

Adana ne yaparsak karşılığını veriyor...İyi de yapsak, kötü de... Adeta bir ayna.

ikobaner_2sf

Sadece iki yüzü mü vardır şehrin, bu iki yüz bir şehri anlatmaya yeter mi? Mesela siyah ve beyaz tanımlar mı bütün renkleri? Peki, bir rengi yok mudur şehirlerin? Bana sorarsanız her şehrin hissettirdiği, kendine özel bir rengi vardır.Adana’nın rengi sarıdır, altın sarısı, onun için altın şehirdir; ama yirmi dört ayar altının rengi, biraz turuncu, biraz dore. Tıpkı Roma’nın renginin traverten beyazı, İstanbul’un turkuaz, Halep’in koyun sütü rengi olduğu gibi…Peki, bahtımız altın rengiyle tanımlanır mı? Siz ne dersiniz bilmem ama, ben o da olacak derim, size güvenerek…

Adana’yı Yaşamadan Olmaz

Adana’nın rengi sadece bakmakla, görmekle anlaşılmaz. Yaşamak, koklamak gerekir, hissetmek gerekir, duymak, anlamak gerekir… Sokaklarında gezmek gerekir. Arka mahallelerde, herkes birbirini akrabaları dahil bilirken, komşuda pişen yemekten, oğlunun ne zaman askere gideceğinden, kış temizliğinin hangi gün yapılacağından haberdarken; merkeze geldikçe selamı olmayan, birbirini tanımayan, hayat mücadelesi içinde kaybolan yaşamlardan, her şeye erişebilecekken, kendini sınırlayan insanlardan bahsedebiliriz.

Adana mı İki Yüzlü Yoksa Biz mi Çok Yüzlüyüz?

Aslında Adana iki yüzlü değildir, iki yüzlü hatta çok yüzlü anlamları yükleyen bizleriz. Bazen portakal çiçeği kokan, çokça da kebap kokan sokaklarında yürümüyorsak, şalgam içip, kebap yemiyorsak, yaz ayında bici keyfi yapmıyorsak, göl kenarında oturup demli çayımızı içmiyorsak bu Adana’ nın suçu mudur? Biz dokuz ay süren baharı göremiyorsak, üç ay süren sıcaklarda çok yakınımızdaki yaylalara kaçmayı başaramıyorsak, Adana’nın bir kabahati var mıdır? 

Taşın Altına Elini Koymadan Eleştirmek

Güzellikleri fark etmeyip şikâyet eden bizler çok yüzlü değil miyiz? Bir düşünelim; kaç kere güzel yapılan işlere katkıda bulunduk, taşın altına elimizi koyduk veya iyi şeyleri takdir etmeyi başardık, eleştirdiğimiz şeyleri düzeltmek için harekete geçtik? Adana bizden samimiyet, sevgi, hoşgörü ve özgeci davranışlar bekliyor. Kendimiz, çevremiz ve Adana için çalışmamızı, üretmemizi istiyor. O bizi seviyor, binlerce yıldır bize ev sahipliği yapıyor, ne yaparsak karşılığını veriyor, iyi de yapsak, kötü de yapsak, adeta bir ayna gibi bize yansıtıyor. Her hareketimiz sadece bizi değil, bizden sonraki nesilleri de ilgilendiriyor. Sorumluluğumuz iki kat artıyor, daha çok çalışmamız gerekiyor. Biz de bu şehri sevmeli, hak ettiği modern, yeşil, temiz ortamı oluşturmalıyız. 

Özgürlük Ve Kent

Farkında mıyız Altınşehir’de olduğumuzun? Bazılarımız belki… Ama ışıltılı kent yaşamı hepimizin ortak paydasıdır. Almanların dediği gibi; “Kent yaşamı insanı özgür kılar.” Bir Tarkan konseri, bir tiyatro festivali, bir fuar alanı buluşturuverir bir araya gelemeyecek insanları, işte o anlarda hep birlikte Adana’yızdır. İşte o anlarda iki milyonluk şehir altın gibi ışıldar, ışığı Türkiye’yi sarar.




Sayı 4 ( Eylül - Ekim 2011 )

Bu yazı 6113 defa okundu.