Page 103 - ALTINSEHİRADANA web

Basic HTML Version

Kahveyi Habeşistan’dan Yemen’e geti-
ren kişinin Habeşistan Valisi Özdemir
Paşa olduğu ve orada üretilerek ye-
men kahvesi olarak ün yaptığı söylen-
tiler arasındadır.
Kahve, Yemen’den sonra Mekke’ye ve
Mısır’a tanıtıldı. Kahire’de ilk kahveha-
ne 1521 yılında açıldı, daha sonra Halep,
Şam, Bağdat ve Tahran’da da kahvehane-
ler açılmaya devam etti. Kahve, Osmanlı
İmparatorluğu ülkesi içerisinde bulunan
Kahire, Şam ve Halep’ten sonra İstanbul’a
geldi. Kahvenin İstanbul’a ilk kez, Hükm
ve Şems isimli iki Suriyeli tarafından
1555’te getirildiği rivayet edilir. Lezzeti
ve kokusuyla kendisine saraylarda hemen
yer bulmuştur. Saray mutfağında Kahveci
başının yaptığı kahvelerin lezzeti o kadar
ünlenmiştir ki; 1554 yılında, Tahtakale’de
bir kahvehane açılmıştır. İlk müdavimleri
de saray görevlileri, o dönemin aydınları-
dır.
1 FİNCAN KAHVENİN 40 YIL HATIRI OLUNCA, HE-
MEN TÜRK KAHVESİNİN NASIL PİŞİRİLDİĞİNE VE
SERVİS YAPILDIĞINA KISACA GÖZ ATALIM.
Öncelikle kahve çekirdekleri köz ateşinde, metal kahve tavasın-
da kavrulur, daha sonra kahve değirmeninde çekilir ve bu arada
kokusuna doyum olmaz.
Kahve uzmanları, kahve hazırlanırken köpüğünün bol olması
için soğuk su kullanılması gerektiğini vurguluyor. Bakır bir cez-
veye her fincan kahve için iki çay kaşığı kahve ve bir kaşık şeker
kullanılarak ağır ateşte (tercihen özel yapılmış kahve mangalla-
rında) 15-20 dakika pişirerek köpüklü orta şeker bir kahvenin ta-
dına bakabilirsiniz. Güzel bir kahve için, cezve sık sık ateşe koyu-
lup geri çekilmelidir. (Adana’da, mangalda kebabı pişirip mideye
indirdikten sonra kalan közde pişirilen kahvenin tadına doyum
olmaz.) Şeker oranı isteğe göre ayarlanabilir. Zarif fincanlara (es-
kinin zarflı, işlemeli, incecik porselen fincanları artık antika ola-
rak yerini almıştır) dökülerek mis kokusuyla servis yapılır.
Kahvenin yanında önce sohbet olmak üzere, lokum, çikolata, li-
kör ve mutlaka su ile ikram edilmelidir.
Şimdilerde kahve tiryakileri için lezzeti şüphe götürse de otoma-
tik kahve yapan cezveler de pratik kullanımımız için hizmetimi-
ze sunulmuştur.
Avrupa’ya ve diğer ülkelere nasıl ya-
yılmış?
Osmanlılı tacirler tarafından ilk önce
İtalya’ya götürülmüş olup, önceleri Papa
tarafından Müslüman içeceği olduğu için
yasaklanır. VIII. Papa Clement 1600’li
yılların başında kahve içilebilir diye fet-
va verene kadar çok fazla yayılamamıştır.
Avrupa’da ilk kahve dükkânı İstanbul’da-
kinden yaklaşık 90 yıl sonra, 1645 yılında
İtalya’da açılmıştır.
Kahve dükkânları ile ünlü bir şehir olan
Viyana’da, ilk kahve dükkânı ise 1683 yı-
lında, Londra’da ise Jacob adlı bir Yahudi
tarafından 1650’de açılmıştır. Osmanlı ve
Avrupa’dan sonra ilk kez uzakdoğu’ya,
Asya’ya gitmiş. 1600’lu yılların sonunda
bir Hollandalı tarafından kahve tohum-
ları, o zamanlar bir Hollanda sömürgesi
olan Java adasında (Endonezya’da), ye-
tiştirilmeye başlanmış. Brezilya’ya ise ilk
kahve tohumu, Brezilya İmparatoru tara-
fından Fransa’dan getirtilmiştir.
Kahvehaneler sadece kahve içilen yer-
ler olmamıştır.
Kültürümüzde, değişim evresinde; ileti-
şim, eğlence, dinlence başta olmak üzere
birçok görev üstlenmişlerdir. Şiirlerin ya-
zıldığı ve okunduğu edebiyat-sanat kah-
veleri, müzik-çalgı kahveleri, Karagöz ve
Meddah kahveleri, daha çok toplum ha-
berlerinin alındığı, vakit geçirilen, tavla,
satranç, kağıt oyunları oynanan, nargile
içilen, zaman zaman dedikodunun çev-
rildiği ama bunun yanında yardım top-
lanıldığı, imecelerin oluşturulduğu köy
kahveleri, mahalle kahveleri, Osmanlı
döneminde ayaklanmaların organize
edildiği yeniçeri kahveleri, Kurtuluş Sa-
vaşı sırasında ise düşmana karşı direnişe
başlanılan yerler olmuşlardır. Önceleri
kahve içmek için toplanılan, ahalinin bir
araya gelip sohbet ettiği nezih kahveha-
neler daha sonraları siyaset meydanlarına
dönüşmüş; fitne fesadın, dedikodunun,
ayaklanmaların, tembellerin yuvaları hali-
ne gelmiştir. Bu sebeple padişahlar tahta
geçtiklerinde ilk iş olarak tehlikeli gördük-
leri kahvehaneleri kapatma yoluna gitmiş-
tir. Tabiî kahve de bu yasaklardan nasibini
almış, kömür derecesine gelinceye kadar
kavrulup, çuval çuval denize dökülmüş-
tür. Bu çalkantılı dönemlerde Osmanlı ve
Avrupa’da kahvenin yasaklama sebebi ara-
sında dine aykırı olduğu da geçmektedir.
Ama “yasak ilgi doğurur” savının o gün-
lerden bu yana değişmediği de, kahvelerin
azalacak yerde çoğalmasıyla son bulmuş-
tur.
101