H
ani derler ya: “Kahve bahane,
sohbet şahane”, gerçekten de öyle
değil mi?
Tek başına içilen kahvenin öyle hiç tadı
tuzu, şekeri yoktur. Şöyle sevdikleriniz-
le içtiğiniz kahveyle birlikte derin, koyu
sohbetlerin keyfi anlatılmaz ancak yaşa-
nır.
Sanırım bu sohbet etme, çevrede, mahal-
lede, köyde neler olup bittiğine şöyle kısa-
ca, bazen de derinden bakabilme arzusu-
nun tatmin bulabildiği yegâne yerlerden
biridir bu “Kahvehaneler”.
SUDAN SONRA YERYÜZÜNDE EN ÇOK İÇİLEN SIVI OLAN KAHVENİN
FAYDALARINA DA BAKMADAN GEÇMEYELİM.
Eskiden zararlı olduğu iddia edilse de, tıp yönünden şu günlerde artık Türk Kahvesine,
şekersiz olmak kaydıyla, zararlı olarak bakılmıyor. Kahve yemek üzerine içildiğinde, sin-
dirimi kolaylaştırıyor, mide ekşimelerini önlüyor. Hafızayı güçlendiriyor, hareket sağlıyor
ve gevşekliği gideriyor. Kahvenin düşünceye netlik kazandırdığı da eminim hepimizin
deneyimlerinde yer almıştır. Dinçlik ve dinginlik hissi veren kahvenin, teskin edici ve
dinlendirici özelliği vardır. Bir fincan Türk Kahvesindeki ortalama 50 mg. kafein hemen
vücuttan atılmaktadır.
Kahvehanelerden Cafe’lere Uzanan Moda…
Yazı:
İlkay Zehra Ülbeği
100
Kahve,
kelime
olarak
arapça
“kahwa”dan geliyor.
Habeşistan (Etiyopya)’da kahve yetişen
bir bölgenin eski adı Kaffa’dan alınmıştır.
Kahve, aynı zamanda koku anlamına da
gelmektedir.
Kafein içeren Türklerin kahvesini; Fran-
sızlar Café, İngilizler Coffee, Almanlar
Kaffe, Macarlar Kave, Yunanlılar da Kafes
olarak isimlendirmişlerdir.
Kahvehane ise “kahve evi” anlamına
gelmekte olup, ilk anlamıyla kahve
içilen yerlerdir.
İlk ortaya çıkmasından itibaren, soysal
ilişkileri yönlendiren, toplumun geçirdiği
sosyal değişimleri, dönüşümleri yansı-
tan mekânlardır. Kahvehanelere “Aydın-
lar Okulu” anlamına gelen Osmanlıca
“Mekteb-i İrfan” denilirdi. Bir dönem Kı-
raathane, yani okuma yeri olarak isimlen-
dirilmiştir.
Kahvehaneler, ilk ortaya çıkı-
şından itibaren, soysal ilişki-
leri yönlendiren, toplumun
geçirdiği sosyal değişim-
leri, dönüşümleri yansıtan
mekânlar olmuşlardır.
KAHVEDEN LATTE’YE
MODA
Kahvehane; Fransızca/Portekizce: Café;
İspanyolca: Cafetería ya da Café; İtalyan-
ca: Caffè, Almanca: Café ya da Kaffeeha-
us, Arapça: Kahwa, Türkçe: Kâve, Kahve
,Kıraathane, şimdilerde ise Kafe veya Cafe,
olarak adlandırılmıştır. (Ben değişimin al-
tını derinden çizebilmek için cümlelerim-
de “KAFE”yi değil “CAFE”yi kullanmayı
tercih ettim. Türk Dil Kurumu’nun sözlü-
ğünde KAFE olarak yer almaktadır.)
Şimdi kısaca kahve ve kahvehanelerin
yaklaşık 600 yıllık geçmişine bakalım,
kahve; latteye, espressoya, cappucino-
ya, kahvehaneler de cafelere nasıl dö-
nüşmüşler?
Kahvenin anavatanını Yemen olarak bil-
sek de, Kahve bitkisi ilk kez Habeşistan’da
(Etiyopya) keçiler ve çobanları tarafından
keşfedilmiş, söylentiye göre, keçi sürüleri-
nin çobanları güttükleri hayvanların deği-
şik bir ağacın meyvelerini yedikten sonra,
daha canlı, hareketli olduklarını görün-
ce, durumu dervişlerine bildirmişler. Bu
meyvenin suyunu kaynatıp içen derviş,
kendisi de aynı canlılığı duymuş ve kahve-
nin dünya turu bu şekilde başlamış.