MODA
Kahvenin yasaklandığı, kıymetli oldu-
ğu, temin edilemediği günlerde arpa
ve nohut kahveleri üretilmeye başlan-
mıştır.
Avrupa da bu değişimden nasibini alır ve
değişik kahve türleri (incirli, hindibalı, ka-
rabiberli vbg.) üretmeye başlar.
Osmanlı ordusunun yenildiği ikinci Vi-
yana kuşatmasından sonra ele geçirilen
çuvallar dolusu kahveyi alan Viyanalılar,
köpüklü süt ve şeker katarak kendi kahve
usullerini geliştirmişler.
Değişik kavurma metodları, içine krema,
süt, buz, şeker, likör, aroma ekleyerek sayı-
sı bilinmeyen kahve türleri geliştirilmiştir.
Yani bizim bildiğimiz Türk Kahvesi tüm
dünyayı dolaşarak ve az bulunması sebe-
biyle veya farklı damak zevkleri nedeniyle
mutasyona uğrayarak latte’ye, espresso’ya,
cappucino’ya, buzlu, sütlü, dondurmalı
hale gelerek tekrar kürkçü dükkânına yani
vatanına “kahve” ismi dışında adlandırıla-
cak kadar da değişime uğrayarak ve uğra-
tılarak dönmüştür.
Kahve ve kahvehanelerin doğudan
batıya doğru başlayan yolculuğu, 19.
yüzyıldan itibaren tersine döner.
İstanbul Beyoğlu’nda farklı şıklıkta kahve-
ler açılmıştır, ve yıllar içerisinde bu şekliy-
le ülkemizin tüm şehirlerine yayılıp, yavaş
yavaş ithal şekliyle “Cafe” adını almıştır.
Şimdilerin kahve içilen mekânları, klâsik
bir Osmanlı kahvesinden ve birbirlerin-
den amaç ve şekil yönünden farklılıklar
göstermektedir.
Türk toplumu gündelik hayatı içerisinde
önemli yeri olan cafeler ve kahveler (hâlâ
eski anlamındaki erkek egemen kahveler-
de mevcudiyetini sürdürmektedir) vakit
geçirilen veya vakit öldürülen, konuşu-
larak ve/veya oyunlar oynanarak rahat-
lanan, buluşma noktası yerler haline gel-
miştir. Hem envai çeşit kahve içilebilen,
acıktığımızda atıştırabileceğimiz yiyecek-
lerin satıldığı, kapı önlerinde oturulabilen,
nargile içilebilen, çeşitli masa oyunlarının
(bilardo, okey, kağıt, tavla, satranç, dama,
masa tenisi gibi), kutu oyunlarının (Tabu,
Monoply, Scrabble, Jenga vbg.), günümü-
zün olmazsa olmazı bilgisayar oyunlarının
oynandığı, dergi-kitap okunabilen, futbol
maçlarının, televizyon programlarının
seyredildiği, hatta umudumuzu satın
alabildiğimiz fal baktırılabilen fal cafeler
kanunen yasak olsalar da günümüzün ol-
mazsa olmazı arasında yerini almıştır.
Bu süreç içerisinde, ilk kahvenin açıl-
masından son 10 yıla gelindiğinde,
kahvehanelerdeki erkek egemenliği de
ortadan kalkmıştır.
Yaşlı-genç, kadın-erkek, öğrenci-sivil,
emekli-çalışan, esnaf-sanatkar, zengin-
fakir her kesimden tüm bireyler, aileler,
cafelere girebilmekte ve asla yargılan-
ma, ötekileştirilme korkusu olmadan bu
mekânlardan faydalanabilmektedir.
Kadınlar; değil kahvehanenin içine gir-
mek, sokakta yürürken yol üzerindeki
kahvelerin önünden geçerken bile ken-
dine çevrilen bakışlardan rahatsız olur,
yollarını değiştirirlerdi. Bunları göz önüne
alınca ne kadar uzun ve ince bir yol kat
edilmiş olduğunu da görmekteyiz.
Kahveler çeşitlenseler de hâlâ damak-
larımızı şenlendirmekte, kahvehane-
ler şekil, kavram ve isim değiştirseler
de hâlâ kültürümüzün çok önemli
mekânları arasında yerini korumak-
tadır.
Teknolojinin ve kültürlerin süper hızlı de-
vinimiyle küreselleşen dünyamızda kah-
venin ve kahvehanelerin başına daha neler
gelebilir bilemesek de, şimdiki halleriyle
tadını çıkararak anlarımızın, sohbetleri-
mizin, dostlarımızın, kültür varlıklarımı-
zın değerini kaybetmeden, kaybettirme-
den yaşayabilmeli ve yaşatabilmeliyiz.
Kahvenin ve kahvehanelerin geleneksel
halini zamana gömmeden, değişime uğ-
ramış halini deneyimlemeliyiz ve hatta
ileriki mutasyonları için de 1 fincan Türk
kahvesi içip falına bakmalıyız belki de?
Birlikte kahve içeceğiniz dostlarınızın
daim, zevkli sohbetlerinizin bol olması
dileğimle…
Bizim bildiğimiz Türk
kahvesi, mutasyona
uğrayarak tekrar kürkçü
dükkanına, yani vatanına
dönmüştür.
ilkayzehraulbegi@altinsehiradana.com
102