Page 83 - ALTINSEHİRADANA web

Basic HTML Version

81
İnsanların, başkalarını düşünmeksizin,
dizginleyemedikleri heyecanlarına tutsak
olup, hep kendi isteklerini elde etmek için
bencilce çalışmaları sonucunda da “herke-
sin herkese karşı olduğu bir durum” orta-
ya çıkmaktadır.
Oysa her insan; heyecanların, isteklerinin,
nesne ve olayların, insansal gereksinim ve
çıkarlara uygun düşüp düşmediğini usa
vurarak şu soruları sormalıdır:
“Nasıl yaşamalıyız?”, “Mutluluğu mu?
Yoksa bilgiyi, erdemi ve güzellikleri ya-
ratmayı mı?... amaçlamalıyız?”, “Mutlulu-
ğu seçersek bu kendi mutluluğumuz mu?
Yoksa herkesin mutluluğu mu olacaktır?”,
“Bu gezegeni paylaştığımız öteki canlılara
ve bizden sonra gelecek kuşaklara kar-
şı sorumluluklarımız nelerdir?” ve de en
önemlisi, “Ben ne yapıyorum?” ve “Ne
yapmalıyım?”
Kant’ın dile getirdiği gibi: “Sadece evren-
sel yasa haline gelebilecek ilkelere göre
eylemde bulun ve ona göre davran.” Bu
sevgili küçük benden ziyade, insanlığa
göre davranmak, istek ve arzularından
çok aklına egemen olmak demektir.
Cennet ümidi, cehennem
korkusu ile doğaya ve
insana saygılı olacak
insan, ahlaklı ve erdemli
olamaz. Sadece bencil ve
ihtiyatlı olur.
Sadece cennet ümidi, cehennem korkusu
ile doğaya ve insana saygılı olacak insan,
ahlaklı ve erdemli olamaz. Sadece bencil
ve ihtiyatlı olur. Kant’ın belirttiği gibi sa-
dece kendi iyiliği için iyilik yapan kişi öz-
gür değildir. Ahlâkı oluşturan din değildir
ve de olmamalıdır. Ahlâk dine inanmayı
yasaklamaz, ancak ona bağımlı değildir ve
kendisini ona indirgemez. Ölümden son-
ra hiçbir şey olmasa bile bu seni, görevini
yapmaktan, başka bir deyişle insanca dav-
ranmaktan alıkoyamaz.
Platon’a göre mutluluğa ancak us, heyecan
ve istek arasında uyum kurabilmekle ula-
şılabilirdi. Stoacılara göre insan bilgeyse,
istek ve heyecanlarına değil usuna öncelik
verir ve ancak iyi olduğunu usuyla ölçtüğü
şeyleri isterdi. Thomas Hobbes’a göre de
herkesin herkese karşı savaşını, her şey-
den önce istekler ve heyecanlar kontrol
altına alınıp, usa başvurularak durdurula-
bilirdi.
Görüldüğü gibi o gün de geçerli olan,
bugün için de geçerli olan ussal anlayış,
başkalarını göz önüne almayı, başkalarına
saygı göstermeyi ister ve başkası için ken-
dine karşı durur.
*İlkel toplulukların saygı gösterdiği “baş-
kası” yalnızca kendi soyu sopudur.
*Uluslar için saygıdeğer olan kendi ulusu-
dur.
*Ancak tüm bunların üzerine çıkabilenler
için saygı gösterdiği “başkası” tüm insan-
lardır.
İnsanlar, özellikle de sanatçılar, yalnızca
usa uygun davranışın ne olduğunu çözüm-
lemek ve açıklamakla yetinmemeli yani
sırf kuramsal değil aynı zamanda kılgısal
ve etkin görevleri bulunmalı; düşünceleri
ile eylemleri örtüşmelidir. Gerçekten in-
sancı bir dünyada nasıl olunması gerekti-
ğini değerlendirip yorumlamalı, sorunları
kökten ele alarak hem kendi hem toplu-
mun gönenci için savaşım vermeli, yok-
sulların ve hastaların yardımına koşmalı,
güçsüzleri desteklemelidir.
Büyük şeyler isteyen ama yapmasını bil-
meyen güçsüz insanda da; yapma gücü
olup ne istediğini bilmeyen eksik insan-
da da; eyleme geçmeyip salt istekte kalan
düşünü adamında da; hevesler arkasından
insanları olumsuzluklara sürükleyen dü-
şünüsüz eylem adamında da istek ve he-
yecan vardır; topluma ve insanlara olumlu
etkiler yapabilmek için çabalayan insanda
da istek ve heyecan vardır. Fark, istek ve
heyecanların usla yönetilebilmesindedir.
Us, istek ve heyecanları birleştirir, kont-
rol altına alarak dizginler, dengeleyerek
insanlığın yararına ve aydınlatılmasına
yönlendirir ve de o amaca doğru koşturur.
Son söz;
“Arzularını tatmin etmesini bilen kişi ze-
kidir, ona hükmetmesini bilen kişi ise bil-
gedir”
Ussal anlayış, başkalarını
göz önüne almayı,
başkalarına saygı göstermeyi
ister ve başkası için
kendine karşı durur.
ahmetihsancay@altinsehiradana.com