G
eçtiğimiz yüzyılın cesur fotoğraf-
çılarından biri Diane. 1923 yılında
Amerikalı yahudi bir ailenin ço-
cuğu olarak kusursuz bir ortama gözlerini
açıyor. Varlıklı bir baba, New York City’de
konforlu bir apartman dairesi, dadılar,
aşçılar, şoförler, gerçek dünyanın kapalı
kapıları ardında, her türlü zorlayıcı koşul-
dan muaf geçen bir çocukluk ve gençlik
dönemi.
Diane, durumunu şöyle dile getiriyor:
“Bana acı veren şey, hayatta hiçbir zaman
güç koşullar içinde bulunup acı çekme-
miş olmamdır.” Belki de bu yüzden acının
ta kendisi olarak gördüğü insanları fotoğ-
raflıyor. Devlerin, cücelerin, travestilerin,
çıplakların, zihinsel özürlülerin ve beden-
sel anormalliye sahip kişilerin fotoğrafla-
rını çekiyor. Hayran olarak, büyülenerek
ve belki de özenerek...
Diane Arbus
Yazı:
Şebnem Ragıboğlu
ATHENA’NIN TORUNLARI
Sanat tarihinde iz bırakmış kadın sanatçılar yazı dizisinde bu
sayıda anlatmak istediğim portre, yine bir fotoğrafçı. Diane
Arbus, sıradışı yaşamıyla, sıra dışı fotoğraflarıyla ve yine sıra-
dışı ölümüyle adını sanat tarihi kitaplarına hakkıyla yazdıra-
bilmiş ender kadınlardan. 20. yy’ın ardından, adından en çok
söz edilen sanatçılardan biri.
Sanat tarihi kitabının tozlu sayfalarını çevirirken, onun bu-
lunduğu sayafaya geldiğimde önce irkiliyorum. Sonra gözle-
rimi kısıp sayfaya yaklaşıyorum.
Ben de bir fotoğrafçı olarak, bazen insanları vesikalık türü bir
fotoğraf çektirmeye bile razı edemezken, “Bu kadın nasıl ol-
muş da bu insanları böyle fotoğraflar çektirmeye ikna edebil-
miş” diye soruyorum kendime. Ve niye benim değil de onun
sanat tarihi kitaplarına girebildiğini anlıyorum, ve başlıyorum
okumaya...
Kusursuz güzellik bir kusur mudur?
Diane Arbus’a göre evet.
“Onlara tapıyorum.
Bir peri masalında sizi
durdurup soru sorabilecek
insanlar gibiler.”
86
ATHENA’NIN TORUNLARI