Tereyağcı Anna
Anna; tavuklara bakıyor, ekinlere ve
ineklerin bakımına da yardım ediyordu.
Anna çok seviyordu doğayı, hayvanları ve
ineklerden süt sağmasını. Serçeler, sığır-
cık kuşları omuzlarında yaşardı. Kısa bir
zaman sonra kendi yaptığı tereyağı çok
ünlendi, diğerlerine göre iki, üç katı fiyata
alıcı buldu. İnsanlar Anna’nın tereyağını
“Yankee” tereyağı diye adlandırdılar.
Anna büyüdü, genç kız oldu. Uzun boy-
luydu, kumral bukle bukle saçları, bal ren-
gi gözleri, çiftlik güneşinde olgunlaşmış
çilli yanakları vardı. Evlendi. Evlendikleri-
nin birinci yılında bir kız çocukları oldu.
Sonra... Sonra yıllar yılları kovaladı ve 10
çocuk annesi oldu. Anna’yı çocukları bile
çalışmaktan alıkoyamadı. Diyor ki Anne
Anna Mary: “Çocukkları ben büyütme-
dim. Onlar kendi kendilerine büyüdüler”
Çalışmaktan yılmayan, yorulmayan 45 ya-
şındaki Anna Mary, New York’a geri dö-
nüp, ailesi ile birlikte bir çiftlik satın aldı.
Hayat yine Virginia’daki gibi devam etme-
ye başladı. Anna Mary hafta başında; ça-
maşır, ütü, ortasında; ekmek, yemek işleri,
hafta sonunda da; dikiş ve bahçe işleri ile
oyalanıp gidiyordu.
Ressam Anna
Ve yıl 1918. Anna Mary 58 yaşında. Evini
duvar kağıdı ile kaplarken, aldığı kağıtla-
rın yetişmediğini farketti. Böylece duvarın
kalan yerine resim yapmaya karar verdi.
Resim, ormanda iri meşe ağaçları arasın-
dan, çitlerin ötesinde yemyeşillik içinde,
dupduru bir mavi göl manzarasıydı. Bu
resim Anna Mary’nin ilk büyük resmidir.
Çok hoşlandı bundan. Ve büyük bir he-
yecan ve sevgi ile resim yapmaya devam
etti. Kocasının ölümünden sonra, oğulla-
rından biri karısıyla beraber çiftlik işlerini
yürütmeye başladı. Resim çalışmaları için
artık daha çok zamanı olmuştu. Bükülmüş
renkli yün iplerden resimler yapmaya baş-
ladı. 70’li yaşına geldiğinde romatizmadan
parmakları iğneyi tutamıyordu. Bu sebep-
ten, boya ile resim yapmaya başladı. Tak-
vimlerdeki fotoğraflardan, kartpostallar-
dan kopyalar yaptı. Sonraları anılarından
ve çevresinde gördüklerinden yararlandı.
Resimleri; çarpıcı renkli, detaylı anlatımlı
idi.
Çiftçi Kadının Boyadıkları
Bir keresinde fuara da katıldı. Ancak ilgi
görmedi resimleri. Anna Mary 1930’lu yıl-
ların sonunda, yöre kadınlarının portrele-
rinden olan resimlerini sergilemek için bir
mağazaya koydu. Bu sergileme hayatının
dönüm noktası oldu. Bir yıl kadar sonra
yöreden geçmekte olan NewYork’lu kolek-
siyoncu Louis Caldor, resimleri gördü ve
hepsini satın aldı. Caldor, Anna Mary’nin
evine gitti. 10 resim daha satın aldı.
Caldor, resimleri New York’taki galeri-
lere gösterdi. Galeriler, kimsenin kırsal
resimlere ilgi göstermediği gerekçesi ile
resimleri geri çevirdiler. 1939’da Caldor,
Modern Sanat Müzesi’ndeki “Bilinmeyen
Amerikan Ressamları Sergisi”nde, Anna
Mary’nin üç resmine yer buldu. Resimler
serginin amacına uygundu. Fakat resimler
ilgi görmedi ve Caldor’a geri verildi. Buna
rağmen Cardor, Anna Mary ile ilişkisini
kesmedi, onu teşvik etti. Sonunda Caldor,
NewYork’ta bir galericiyi ikna etti. “Çiftçi
Kadının Boyadıkları” adı altında ilk kişisel
sergisi açıldı Anna Mary’nin.
Ancak 34 resimden sadece üç adeti satıl-
mıştı. Buna rağmen eleştirmenlerin de-
ğerlendirmesi iyiydi. Bu sergiyi gören bir
gazete ressamı, Anna Mary’i “Grandma
Moses” yani “Moses Nine” olarak isimlen-
dirdi.
Bir gazeteci tarafından Anna Mary,
“Grandma Moses” yani “Moses Nine” olarak isimlendirildi.
77