İmdat! Sevgilim Rana'yı Öldürüyorlar!


Ay ışığının aydınlattığı suyun üzerinde gördüğüm gözlerini, gökteki yıldızların suya düşmüş yansıması zannettim ilk an... Rana holtsi ışıklı gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu ama asla kaçmaya yeltenmiyordu. 20–30 saniye öylece göz göze kaldık. Dolunayın ışığı aramızdaki duygusal bağı daha dramatik hale sokuyordu. Ürker diye hiç ses çıkarmamaya çalışıyordum. Ondan da hiçbir ses gelmiyordu. Dilini yutmuştu sanki. O kadar güzel görünüyordu ki, suyun ıslattığı teninin parlaklığı, ayın ışığını yansıtarak, bir mücevher görüntüsü veriyordu kendisine. Minicik yeşil bir zümrüt idi adeta… Âşık olmuştum Rana si’ye...


Rana’ya Âşık Oldum
Tenine dokunmak için elimi uzattım. Elimin ay ışığının altında yaptığı gölge, ışıl ışıl parlayan gözlerinin üstüne düşene kadar hiçbir tepki göstermedi. Ancak elim görme alanında bir karanlık oluşturunca, gözlerini gözlerimin etkisinden kurtarıp, Karagöl’ün buz gibi suları arasında kaybolup gitti.
Âşık olmuştum Rana holtsi’ye...


Adana’daki Sevgililerime Dedim ki...
Ay ışığına baktım ve Adana’da bıraktığım sevgililerimi düşündüm. Aklıma cep telefonum geldi, kontrol edince güçsüz de olsa çektiğini anladım. Tek tek aradım sevgililerimi ve ertesi gün randevu verdim hepsine...


“Aya bakınız yarın saat 21 de”...
“Baktığınız zaman beni ve benimle birlikte yeni sevgilimi göreceksiniz 2500 metre yükseklikte” dedim. Ertesi gün hepsi ayın parlak yüzünde, Rana holtsi’yi görebilmek umuduyla balkona çıkmışlar ama görememişler.

Karagöl ve Çini göl Hakkında Kısaca...

Bolkarlarların 2500 ve 2600 metre yüksekliğinde yan yana duran iki göldür. Her ikisi de yüksek kayalıkların arasına sıkışmış buz gibi ama tertemiz sulara sahip krater gölleridir. Karagöl suyu içindeki bitki örtüsüne uygun olarak koyu yeşil rengini aldığı için, bu adla anılmaktadır. Çini Göl ise İznik çinilerindeki yeşile benzer bir renge sahiptir. Birbirinden 100 metre rakım farkına sahip bir konumda olmalarına rağmen, barındırdıkları canlılar açısından çok farklı görülmektedirler. Karagöl’ün yüzeyi aynı nilüfer gibi suyun üzerine yayılan su mercimeği bitkisinin yaprakları ile süslü iken,  Çini Göl’ün içerisinde bitki yaşamamaktadır. Bilimsel adı Rona holtsi olan Toros Kurbağası da Karagöl’de yaşamasına rağmen, hemen 100 metre uzaklıktaki Çini Göl’de yaşamamaktadır. Bununla birlikte Çini Göl, etrafındaki çok çeşitli ve endemik kır çiçekleriyle zengindir. Karagöl’ün etrafındaki dağ çiçekleri ne kadar çok ve güzel olsa da, Çini Göl’ün kenarındakilerle boy ölçüşemeyecek kadar azdır.  İşte tüm bu özellikleri nedeniyle her iki gölün bulunduğu bölge, başta birçok yabancı turist olmak üzere turist akınına uğramakta ve dünyada trekking ve kampçılık ile uğraşanların gözde uğrak yeri olma özelliği taşımaktadır.

 

Nasıl Gidilir?
Adana-Ankara yolunda Çiftehan’ı geçtikten sonra 10 km gidince, Darboğaz Beldesi’ne dönen yola sapıp Darboğaz’a gelince, Karagöl’ün sapağını sorunuz. Toprak yolun bittiği yere kadar (yaklaşık 20 km) altı yüksek bir arabayla gidiniz. Orada yarım kalmış bir otel inşaatı göreceksiniz, bir müddet sonra yol bitecek. Yolun bittiği yerden aşağıya doğru baktığınızda Karagöl’ü göreceksiniz. Artık bundan sonra (700–800 metre kadar) eşyalarınızı (Çadır, uyku tulumu, yiyecek, kamp malzemesi vs.) sırtınıza alarak, yürüyerek aşağıya inmelisiniz. Orada içecek su bulabilirsiniz. Bu yüzden boşuna su taşımayınız. Ancak yiyeceğinizi götürmelisiniz. Yiyecek için pratik konserve türlerini seçiniz. Çünkü yakacak bir şey bulmak mümkün değil. Bir piknik tüpü götürmeniz iyi olur. Çadırınızı kurarken çayırın ıslak olmayan yerlerini tercih ediniz. Gidilecek aylar Temmuz-Ağustos ve Eylül’ün ilk yarısıdır.

 

 

Gitmişken...
Çini Göl ise Karagöl’den 15 dakikalık yürüme mesafesindedir. Mayonuzu yanınıza alırsanız her iki gölde de yüzme imkânı bulabilirsiniz. Ancak çok iyi yüzme bilmek ve kıyıdan ayrılmamak şartıyla… Çevredeki tepelere yürüyüşler yapabilir, kır çiçekleri toplayabilirsiniz. Ancak yanınıza geniş kenarlı bir şapka, uzun kollu giyecek ve güneş kremi almayı unutmayın. Çünkü 2500 metre yüksekte güneş çok yakıcı oluyor ve sığınacak bir ağaç gölgesi yok.

 

Rana Karagöl’den Başka Yerde Yaşayamıyor
Belki sizler de birkaç sene gecikirseniz bırakın balkona çıkmayı, Bolkarlar’ın 2500 metre yüksekliğindeki Karagöl’e kadar gitseniz bile Rana holtsi’yi göremeyeceksiniz. Çünkü birkaç yıl önce aklıevvelin biri “Yahu bu göl bomboş duruyor, buraya biraz sazan yumurtası atalım da büyüyünce tutar karnımızı doyururuz” diye düşünerek oluşturduğu Sazan Balığı popülâsyonu, (üstüne basarak söylüyorum) dünyada Karagöl’den başka hiçbir yerde (Hatta Karagöl’ün hemen yanındaki Çini Göl’de bile yaşamayan) Rana holtsi’nin soyunu gittikçe kurutuyor. Benim yeni sevgilim yok olup gidiyor.

Cadının Büyüsü mü, İnsanların Akılsızlığı mı?
Rana holtsi masaldaki cadının büyüsüyle kurbağa olmuş prens gibi, prensesin kendisini öperek yeniden hayata döndürmesini bekliyor.
Evet, benim sevgilim bir kurbağa...
Diğer kurbağalara göre yarım boyda, minicik bir afet...
Öbürlerinden, parlak yeşil benekli teni ve asla vıraklamaması ile ayrılıyor.
En önemlisi insanlardan korkmuyor, göz göze geldiğiniz zaman kıpırdamadan duruyor. Çünkü bugüne kadar 2500 metre yükseklikteki bir gölü görmeye gitme zahmetine katlanacak kadar doğasever insanlarla karşılaşmış sadece... Ve her nedense onlardan bir kötülük göremeyeceği zannına kapılmış. Ama oraya kadar gelme zahmetine katlananların arasında bile akılsızların olabileceğini düşünememiş.

 

İşte bugün her birinin büyüklükleri 3–5 kilo ağırlığa kadar çıkabilen sazanlar, Rana Hotsi’yi daha küçük bir larva iken yiyerek soylarını tüketiyorlar. Çok değil daha 5 yıl önce gittiğimde, Karagöl’ün kenarında 1 adım atınca onlarcasının sıçradığını anımsıyorum. Bugün ise suyun kenarında tek tük varlar.  Seslerini soluklarını kesip, kendileri için bir canavar olan sazanla yeni hayatlarına alışmaya çalışıyorlar. Üstelik gerçek canavarları olan insanlardan korkmadan...




Sayı 9 (Temmuz - Ağustos 2012)

Bu yazı 5656 defa okundu.