DÜNYANIN İLK TAPINAĞI GÖBEKLİTEPE

İnsanlık var olduğundan buyana, geçmiş hep merak edilir. Hep ilkler düşünülür. İlk insan nerede doğdu, nerede, nasıl yaşadı veya ilk yerleşik hayata ne zaman, nerede geçti, neler yaptı diye merak ederiz. Arkeolojik kazılarda elde edilen buluntular üzerinde, bilim insanlarının yaptığı araştırma ve incelemeler günümüze ışık tutarak merakımızı yenmemize yardımcı olmaktadırlar.
Bu buluntularla geçmişte yaşayan insanların gerçeklerine yakın olmaya çalışır ve geçmişteki insanlarla anı paylaşırız.Fakat buraları ziyaret ederken elde edilen bulguları veya gördüklerimizi, bu günkü teknoloji ile yorumladığımızda anlamakta zorluk çekeriz ve şaşkınlık yaşarız.
Göbekli tepe veya benzeri yerleri gezerken daha fazla düşünce zihnimizde oluşuyor. Neden nasıl derken  Dünyanın en eski/ilk tapınağına veya bulunduğu alana bakalım insanlar ne yapmış.  
Özetle; Göbekli tepe kazılarında ortaya çıkan buluntular, ilk ibadet alanı ve Dünyanın bilinen en eski tapınağıdır. Bilim insanlarının elde ettiği bulgular buranın en eski ibadet yeri olduğunu ve belirlenen en eski ibadet alanın veya yapının Göbekli tepede de bulunduğunu söylemekteler. M.Ö. 11.000’lere tarihlendirilmektedir.

 

On üç bin yıl önceki, açık alan ibadet yeri mi?

 

IMG_7738-HDGezmeye gittiğinizde dağlık taşlık bir tepeye varıyorsunuz. İlk anda bir şeyler görmek arzusuyla sağınıza solunuza bakındığınızda pek göremiyorsunuz. Sanki saklanmışlar gibi.  
Ören yerine girip, sağa doğru yani ören yeri, bekçi Kulübesinin olduğu alanın karşısında sayların ( Geniş ve yayvan yapılı kaya )üzerinde bulunan çukurluklar dikkatinizi çekecektir. Kayanın üzerine kazılmış çukurluklar birer tabak / çanak gibi görünüyorlar. İki tane büyük çukur ve sağına soluna dağılmış irili ufaklı diğer çukurluklar. Büyük çukurluklardan biri, diğerinden daha büyük görünüyor. Küçük olanların ise grup olarak dağılımları var. Öyle ki Üçlü / beşli gruplar halindeler. Çukurlukların derinliği fazla değil, daha doğrusu irili ufaklı tabak görünümündeler. Bunların yapma amaçları ne olabilir?Bir sunak veya ibadet alanı olan bu yerde, acaba çukurluklara yağ koyup yakıyorlar bu şekilde göksel tanrıya mı yakarıyorlardı.  Yoksa bu çukurluklar ölülerinin mezarı mıydı? Yani ölüleri yaktıktan sonra küllerini koydukları ve rüzgâra bıraktıkları bir yer miydi?
Acaba büyük çukurların biri güneşi, bir diğeri ayı mı temsil ediyordu? Diğer irili ufaklı küçük çukurlarda yıldızları mı temsil ediyordu? Eğer böyle ise o çağda insanlar göksel olayları iyi biliyorlardı denebilir. 
Yoksa insanlar elde ettikleri özel yağları, ibadet sırasında yakarak ortamda aydınlık sağlayıp, göksel tanrının gelişini mi bekliyorlardı. Bu düşünce yoğunluğu içinde tapınağa geçelim mi?
 

 

Dünyanın en eski tapınağı;

 
Kazıdan çıkan buluntulardan elde edilen sonuca göre, ortaya çıkan yapının tapınak olduğu belirtilmekte. Bu gün, insanlar için Camii, Kilise, Havra vs. ne ise o günde insanlar için bu alanlar kutsal yerlerdir.
Tapınağın yapısına baktığımızda T biçimli taşlar oldukça mükemmel yontulmuş olduklarını görüyoruz. Yaklaşık üç metrelik boylarıyla, oraya belirli bir kuralla dikilmişler. İlk anda bir binanın sütunlarına benziyorlar ama değil. Her bir taş bir tanrıyı da simgelemiş olabilir. Bilindiği gibi eski Mezopotamya dinlerinde on iki tanrıdan bahis edilir. Dikili taşların T biçiminde oluşunun insanı temsil ettiği vurgulanıyor. 
İnsanların avcı, toplayıcı olduğu bir çağda böyle bir yapıya duyulan gereksinim gerçekten çok ilgi çekici. İnsanlar ne kadar aralıklarla veya belirli bir zamanda mı bu tapınakta toplanıyorlardı. Seçkin insanların yerimiydi. Taşlara neden hayvan figürleri işlenmişti.  


Taştan bir hayvanat bahçesi;



IMG_0208-HDDikili taşların üzerindeki hayvan figürleri bir anda sizleri şaşkına çevirmesin. Sanki bir taştan hayvanat bahçesine girmişsiniz ve aralarında geziniyorsunuz. Her T taş sütunun üstünde hayvan resimleri var. Kazı nedeniyle fazla yaklaşamasanız da uzaktan baktığınızda tanıya bileceğiniz dostlar. Bu gördüğümüz hayvanlar binlerce yıl yer kürede birlikte yaşadığımız dostlarımızdan birkaç tanesi idi. 
Acaba seçilmişler miydi? Sütunlar da kazılı olan resimleri tanımlamaya çalıştığımda tilki, yılan, domuz, eşek, geyik, boğa, akrep, örümcek, koç, koyun, kertenkele, aslan veya kaplan gibi hayvanların yanında kuşlar dikkat çekmekte. Yine Kuşlara, dikkatle bakınca da kelaynak, telli turna, toyluk gibi kuşlar olduğunu tahmin etmekte pek zorlanmazsınız. 
*Ayrıca bu hayvanları taşlara kazar iken insanlar, koruyucu ve korkutucu hayvanlarımı seçtiler. Örneğin; Yılan şeytanı, Akrep tehlike ve düşmanı, Tilkinin kurnazlığı, Aslanın / Kaplanın vahşiliğini veya Boğanın / Koçun gücünü, Koyunun uyum vs. uysallığı temsil ettiğini de düşünmek gerek. Veya Şamanist kültüründe etkin olan erk hayvanlarımıydı bu dikili taşlara yontulanlar. 
Tapınak olarak kullanıldığı bilim insanları tarafından belirtilen bu alana dikilen taşlar üzerinde neden yaklaşık yirmi hayvan betimlenmiş. Neden aynı hayvan birçok taşta var. Ör. Tilki ( altı yerde ) ve domuz ( dokuz yerde )fazlasıyla var. Neden yılanlar ve kuşlar gruplar halinde betimlenmiş. Yılanlar onlu karşılıklı dizilim veya üçlü grup yan yana farklı yöne yönlenmiş. 

 

Yaşam simgesimi?


IMG_0214-HDAyrıca hayvanların dışında pek anlam veremeyeceğiniz iki figürde dikkat çekmektedir. Biri, çantaya benzeyen ve yan yana duran üç şekil, diğeri ise büyük H harfine benzer şekillerdir. 
Çanta üçlü olduğu için insanın doğumunu, yaşamını ve ölümünü mü anlatmaya çalışıyor. Bilinmez. 
İnsan figürü hiç betimlenmemiş ki olasılıktan bahis edelim. H harfi için hiçbir yorum yapamadım. 
Yalınız kuşlardan büyük ve tek olan daha çok insana benzetilebilir. Ve tanrı olarak da nitelendirilebilir. Kanatlarını her iki yöne açmış diğer kuşları kucaklamak ister gibi görünüyor. Ve sağ kanadının üzerinde güneş veya ay olabileceğini düşündüğüm daire göksel inancı simgeliyor gibi geldi.
Bitki betimlemesi bir taşta vardı diyebilirim. O da hurma dallarına benzer şekilde taşın karşılıklı kenarlarına işlenmişti.
Ayrıca taş hayvanat bahçesinde bulunan dostlarımızdan bir kaçına bu gün çok ender rastlamaktayız. Kertenkeleye benzetilmiş olan aslında çöl varanına çok benziyor. Nesli tükenmekte olan kel aynak gibi o da nesli tükenenlerden. 
Atalardan bu güne kalmış bu eserlere uzaktan bakıp, dokunamasanız da mutlu anı paylaşmak için ziyaretlerine gidin. Geçmişi şimdiki zamana, benliğinizi de geçmişe taşıyıp, o an onlarla olmak isteyin, kısaca kendinizi on iki bin yıl öncelemiş olun, geçmişi de şimdiki zamana taşıyın. Haftaya bir başka ilklerin yaşandığı yere hep birlikte gideceğiz. ……?

 

 


 

 

Kutu 01

 

İnsanlar 13.000 yıl önce mi erkek egemen toplum oldu?

 

Anaerkil yaşamdan, Ataerkil yaşama geçişin başladığı yer olsa gerek. Bütün hayvan figürlerine baktığınızda cinsel organlar vurgulanmış ve erkek olanların resmi yontulmuş. .kuşlarda pek belli olmasa da diğer hayvanların bu şekilde resmi kazılmış. Bu vurgulamalardan, erkek egemenliğinin geçmişten günümüze yansımasıdır.

 

Dilek ağacını unutmayın

 
Kazı alanının kuzey doğusunda, tepenin orta yerinde yaşlı bir dut ağacı var. Dilek ağacı denmekteymiş. Bu tepe geçmişten bu yana kutsal bir yer olarak bilinmekteymiş, fakat geçmişi bilinmediği için bir ağaç dikilmiş ve o çevrenin kutsal mekan olduğuna işaret edilmiş.

 

 


 

 

Kutu 02

 

Taşta kazılı olan hayvanlar bu gün için nesli tükenenler mi?

 
Çöl varanı mı Kertenkele mi?


*Nesli tükenmekte olan bir sürüngen olan çöl varanı pullu sürüngenlerdendir. ( Suqmata takımının Varangiller ailesinden ) Boyu 1,00 ila 1,30 m arasında değişen Afrika’nın kuzeyinde ve Asya’nın da kurak bölgelerinde yaşayan derisinin üzerinde sert pulları olan bir hayvandır. Nesli tükenmekte olan bu hayvan son yıllarda Şanlıurfa civarında görüntülenmiştir.


Taşta kazılı olan kuşlar Kelaynak mı Telli Turna mı?

 
* Kelaynak kuşu da bilindiği gibi yörede eskilerden beri bilinen bir kuş türüdür. Şuan bilindiği gibi, Birecik de Fırat’ın kıyısındaki dar bir alanda yaşam mücadelesi vermektedir. İlk gittiğim yıllarda 45 civarında idi. Daha sonraki ziyaretlerimde artmış olmasına rağmen yaklaşık 16 sene içinde 150 e ulaşmış. Yok olmamaları için mücadele verilmekte.
* Telli turnada ha keza yok olmaya yüz tutmuş dostlardan. Yıllardır pek görünmese de arkadaş ve dostlardan görenler var.

 

 


 

 

Kutu 03

 

Nasıl gidilir;

 
Şanlıurfa’dan Mardin İstikametine gider iken yaklaşık 10 km sonra sola ( Göbeklitepe Levhası görülür) Ulubağ köyü yoluna dönüp ilerleyip Küçük İstanbul köyüne varırsınız, oradan sola dönerek Örencik köyüne ve devamında Altındağ köyüne varırsınız. Altındağ köyünden yaklaşık 4 – 5 km sonra Göbeklitepe’ye ören yerine varmış olursunuz. İyi geziler.

 

 





Sayı 17 (Kasım - Aralık) 2013

Bu yazı 5204 defa okundu.