Adana’da Ziyapaşa Tiyatrosu Niye Yok?...

 

Ziya Paşa, bir zamanlar Adana’da valilik yapmış önemli bir devlet adamı...
Şair... Tiyatro yazarı...

Adana’da adını çok sık duyduğumuz Ziyapaşa’yı ne kadar tanıyoruz? Adana’nın aynı zamanda, en güzel  bulvarı Ziyapaşa adını taşıyor… Ziyapaşa Mahallesi var... Ziyapaşa İlköğretim Okulu, Ziyapaşa Vergi Dairesi, Ziyapaşa Kadın-Doğum Hastanesi... Ama nedense bir Ziyapaşa Tiyatrosu yok?

Bir çok kişinin bu da nereden çıktı dediğini duyar gibiyim. Durum böyle olunca; Adana’da bir zamanlar 2 yıl valilik yapan devlet adamı, tiyatro yazarı ve şair Ziya Paşa’yı tanıyarak başlayalım derim işe…

 

Kentimizde tiyatro tarihi çok eskiye gidiyor. Magarsus Antik Kenti’ndeki (Karataş) amfi tiyatrodan bu yana, Tiyatro Çukurova’da hep varolmuş … Osmanlı döneminde cılızlaşarak, salt çadır tiyatrosu ve kumpanyalara kadar düşen bu serüven 19. yüzyılın sonuna değin gelmiş.


Adana’daki İlk Çağdaş Tiyatro...
Ziyapaşa’nın Tiyatrosu...
Ziya Paşa; Mithat Paşa ile birlikte, Os-manlı’nın kendini yenilemesi zorunluluğuna, yönünü batıya çevirmesi gerektiğine inanmış, meşrutiyeti savunmuş, Sultan Abdülhamit’e Anayasa’yı (“Kanun-i Esasiye’’) kabul ettirmiş idealist, hümanist, ilerici devlet ve düşün adamıdır.
Mektupçusu Nazım Paşa’nın deyişiyle; sözünü sakınmayan, doğru bildiğinden şaşmayan ve haksızlığa her zaman karşı duran biri. Bu yüzden Anayasa’nın kabulünden hemen sonra mebus (milletvekili) olmayı beklerken İstanbul’dan uzaklaştırılmış. Çok kısa süreler içinde; önce Şam’a sonra Konya’ya ve en sonunda da Adana’ya Vali olarak atanmış(1878). Dolayısıyla bir şekilde sürgüne gönderilmiş.
Geri Kalmış Bir Kentten,
Güzel Adana’ya...
Ziya Paşa Adana’ya geldiğinde kentin geri kalmışlığını ve yoksulluğunu gördü. Hızlı bir şekilde kentin imarı ve modern kent hayatı işine girişti.
Taşköprü’yü ve Kalekapısı’nı tamir ettirdi. Şimdiki Büyüksaat’in yanındaki Kapalı Çarşı’yı yaptırdı. Adanalılar’ın unutmaması gereken en önemli kişilerden olan Ziya Paşa, valilik yaptığı 1878-1880 yıllarında Vali Konağı yakınlarında 300 kişilik bir tiyatro salonu yaptırmayı da ihmal etmedi.
İstanbul’dan İbrahim Efendi gibi yönetmenleri ve tiyatro topluluklarını getirtti. Moliere’den bizzat kendisinin uyarladığı oyunlar sergiletti.
Örneğin Moliere’in ‘’Tartuffe’’ adlı komedisinin çevirisini yapıp, Anadolu’ya uyarlayarak ‘’Riya’nın Encamı’’ adıyla sahneletti. Yaptırdığı bu tiyatro salonunda sergilenen oyunlara memurların gitmesini mecbur kıldı. Tiyatro aşkı bununla da kalmadı, oyunların provalarına fırsat buldukça katıldı, eleştirdi ve yönlendirdi.
Yeni Okullar Açar...
Yerel Gazetelerin Kurulmasına
Öncülük Eder...
Fransızca Kurslar Açtırır...
Osmanlının sancılı yıllarıdır, imparatorluğun sonu hızla yaklaşmaktadır. Yokluk ve yoksullukla birlikte yolsuzluk ve rüşvet de artmaktadır. Merkezden uzakta olmanın da getirdiği koşulları ekleyince Adana’da bu sorunlar ciddi boyuta gelmiştir.
Ziya Paşa bu sorunların üstüne gittikçe; hem merkezdekilerin hem de yerel yöneticilerin ve egemenlerin öfkesini üzerine çekmiştir. Valiliğinin son yılında (1880) baskı ve teftişler had safhaya ulaşır. Merkezden gelen bürokratlar aracılığıyla yoğun bir soruşturma başlar.

Verem Hastalığına Yakalanır
Aylarca hasta yatağında yorgun, bitkin ve kırgın olarak yattı. Hastalığı ile ilgili şöyle bir öykü anlatılır;
Bir gün hükümet konağından Taşköprü’ye doğru bakar ve öğle yemeğinde işçileri görür. İşçiler, önlerinde büyükçe ekmek parçası, biraz peynir ve tohuma kaçmış iri salatalıkları iştahla yemektedirler. Onların bu halini hayranlıkla izler ve mırıldanır... ‘’Hasta yatağımda bir vali olmaktansa şu iştahlı hamallardan biri olmayı isterdim…’’  Bürokratların hilelerinden, yalanlarından çok uğruna bunca çaba ve emek harcadığı halkın ikiyüzlülüğünü bir türlü kabullenemez.

Öldükten Sonra Bile Teftiş...
17 Mayıs 1880 tarihinde vefat eder ve cenazesi Ulu Cami’nin arka bahçesine defnedilir (Ulucaminin arkasındaki park adıyla anılmaktadır).
Vefatından sonra bile soruşturmalar devam eder. Sadrazam Sait Paşa tarafından İstanbul’dan gönderilen Müfettiş Akif Efendi, Ziya Paşa hakkında devletin parasını gereksizce, çarçur harcayarak Tiyatro kurduğu suçlamalarında bulunur.
Mektupçusu Nazım Bey bu soruşturmalarda hep Ziya Paşa’yı savunur ve bu olaylarda kendinin de katkısı olduğunu belirtir. Sonuçta Müfettiş Akif Efendi’nin telgrafıyla Nazım Bey başka bir vilayete sürülür. Hemen ardından da tiyatro kapatılır. Bina bir süre devlet matbaası olarak kullanılır ve daha sonra da tamamen yıkılır.

Nüfusa Göre Koltuk Sayısı Oranı
Binde  Dörtten, Binde Bire Düşmüş
1878-80 yıllarındaki bu ilk önemli deneyimden sonra, çağdaş-batılı anlamdaki tiyatro oluşumları için, 50 yıl geçiyor ve Adana Halkevi Temsil Şubesi’yle süreç 1930 yılında yani Cumhuriyet’in kurulmasından 7 yıl sonra yeniden başlıyor.
Bundan sonra günümüze değin inişli çıkışlı bir süreç gelişiyor. 1880 yılında Adana’nın merkez nüfusu 70.000 iken, Ziyapaşa’nın yaptırdığı salon 300 kişilikti. Yani nüfusa göre koltuk sayısı oranı binde dört... Bugünkü Adana’da nüfus 1.500.000 ve toplam tiyatro koltukları sayısı 1500... Dolayısıyla bu oran sadece binde bir... Aradan geçen zaman bizi  4 kez geriye götürmüş..


Şimdi...  Bütün bu verilerin ve anlatıların ışığında da soruyorum ; sizce  Adana’da bir Ziyapaşa Tiyatrosu olması gerekmiyor mu?




Sayı 1 ( Mart - Nisan 2011 )

Bu yazı 6434 defa okundu.